Tamam yahu! kızmayın hepimiz namusluyuz... 

Şehir merkezine biraz uzak, sakin ve Nehir kenarı olan otuz iki daireli bir binada oturuyordum.
Komşuların çoğu sağlık çalışanı olduğu için "sağlık" apartmanı ismi verilmişti!..
Komşuların geneli genç yaştaydı en büyüğümüz Zehra ablamdı... Yan komşum ise Hataylı ve polis’ti.
Halamın kızı olan Zehra ablam öğretmendi . Üç aile arasında bir samimiyet vardı.
Diğer komşular ile pek gelişli gidişli olmasak da kısmen kim kimdir tanıyorduk. Bazen geç saatlerde
az ayak üstü muhabbet yapmak için bahçeye inerdik. Hepimizin bildiği apartman önü ilişkiler işte...

Zehra ablam aradı "çocuklar uyudu çay yaptım hadi gel aşağıya inelim" diye. Bahçedeki kamelya da
Hataylı komşum ben ve Zehra ablam biraz oturduktan sonra evlere çıkalım diyorduk ki,
Bahçe kapısı açıldı.
"Geldim eve geldim, şu merdiveni çıkmayı gözüm keser ise benden iyisi yok "dedi...
Lakin bahçe kapısından içeriye adımını atar atmaz yere serildi.
" Bu da kim!"dedi kuzenim olan Zehra abla
Koştuk yanına
"Ooo sızmış! Gecenin bu vaktin de bizim apartman da bu tür kadınların ne işi var hayret" dedi.
Dokundu elleri ile sağına soluna" hey kadın uyan kimsin ?
Diğer komşular da balkonlarından şaşkın şaşkın bakıyordu.
Hastane çalışanı olan fazilet hemşire hemen indi bahçeye
"Alkollü sadece, bir şeyi yok Kendinde değil" dedi.
Doktor Gürsel bey de indi kendisi gibi kadın doğum uzmanı olan eşi ile... Nereden anladı bilmiyorum ama
"şu hayat kadını olan Seyhan bu" dedi sessizce eşine.
Eşi Figen Hanım "biliyorum" dedi.
Kendi aralarında Fısıldasalar da ben duydum!
Zehra ablam arada bir kadını silkeliyordu kendine gelir mi diye. Ablam silkeledikçe kadın o haliyle
bir şeyler mırıldanıyordu.
"Kimi etimden kimi sütümden besleniyor, Allahım eve gelmeden almadın yine şu canımı" diye.
Benim şaşkınlığım aşikar olsa gerek Zehra ablam" hu kızım dondun ha! Sana ne oluyor" dedi.
"Abla kadının kollarına baksana derin jilet kesikleri ve yanık izleri ile dolu!"

Ben yaşça apartmanın en küçük olanı idim. yirmi yaşında filandım! Eşimin asker olması nedeniyle
ailem Zehra ablam ile aynı apartmandan ev almış ve ona emanet etmişlerdi bizi!
" Zehra ablam hadi sen evine çık"dedi. Sanırım sıkıntıya bulaşmamı istemedi. O`gece açıkçası ne oldu ne bitti bilmiyorum.
Sabaha kadar düşündüm bu kadın kim?
Kolları neden kesikler ile dolu?
Neden öyle dedi? "Kimi etimden kimi sütümden besleniyor" diye taktım kafaya çok taktım uyuyamadım.
Sabah oldu Zehra ablama koştum.
"Ne olmuş? Kimmiş o kadın? "
"Çatı katındaki daire de oturuyormuş".. dedi.
Gürsel bey ve eşi Figen hanım arasındaki muhabbeti anlattım.
"Sakın! Kimse duymasın" diye sıkı sıkı tembihledi beni.
" Abla ama ben çok merak ediyorum bu kadını! bana çok farklı geldi" dedim...
Zehra ablam "bak tepemi attırma şer mi arıyorsun! otur oturduğun yerde usulca" diye çıkıştı. peki abla desem de taktım bir kez kafama sürekli üst kattaki sessizliği dinliyordum evimin içinde...

Gel zaman git zaman bir kaç ay geçti.
Arada sırada bu kadınla merdiven de filan karşılaştım. Fakat merhabadan öteye geçmedi muhabbetim.
Genelde, akşam evden çıkar gece elinde poşet ve torbalarla gelirdi...

Lakin; bir gün biz yine bahçede otururken oda ne?...
Seyhan hanımın ev sahibi olan Muammer abi sırtında çelik bir dış kapı ile "senin gibi kadınların evinde kapı olmaz, namussuz, arsız, utanmaz!"
diye söylenerek geçti yanımızdan.
Hiç bir şey anlamadık!
Zehra ablam ile göz göze bakıp öylece kaldık.
Sonraki gün,
Sabah markete üç yaşında olan oğluma süt almaya çıkmıştım.
Ah’haaa" dedim içimden!
Karşımdan o kadın geliyor sallana sallana, belli ki üzgün yahutta mıymıntının teki, belki de günün bu saatinde bile ayyaş herhalde" diye kendi kendime kurguladım,
Bir yandan da nasıl eder de kadınla konuşurum düşüncesi içerisinde idim. O` gece söylediği söz aklıma yerleşmişti.
Bir bahane ile yanaşmalıydım
"Merhaba günaydın"
"günaydın!" dedi
Aylar önce gece olan hadiseyi belki unutmuştur diye farklı bir konu ile lafa giriş yaptım.
"Sizi gece bizim binaya girerken gördüm yeni mi taşındınız?"
"Hayır bir kaç ay oldu."
"Siz Zehra hanımın kızı mısınız"
"Hayır kuzenim olur kendisi"
" Yaaa O"gece tansiyonum düşmüş bayılmışım orama burama dürttü kadının eli sertmiş"
" Yok yok Çok naif bir öğretmendir ablam"
"Sizi baygın görünce tepki vermeniz için uğraştı."
"Öylemi? sizde mi oradaydınız?"
"Evet ilk ben görmüştüm düşünce yere sizi."
Desem de cevap vermeden
"İyi günler" dedi gitti!

Allahım tatmin olmam lazım dı. Arkasından "Abla bakar mısın?" dedim ısrarla yapıştım sanki yakasına. çünkü oturduğu dairenin kapısı yoktu ve ben
çatlardım bu soruları beynimde susturmadıkça...
"Haaa abla siz Muammer abinin kiracısı mısınız"
"evet"
"İyide dün muammer abi kendi dairesinin dış kapısını söktü sırtında götürüyordu hayırdır?
" Uzun hikaye" dedi.
Eh` beni iyice merak sardı.
Merak çok kötü olsa gerek aklımda ki, sorular dürtüyor du.
Bir bahane bulup evine çıkmalıydım!
Neyse elime bir kaç poğaça aldım, yukarıya çıktım.
Zile bastım çalmadı. Kapıya tık tık vuracağım kapı yok!
İçeriden pıt pıt koşan ayak sesleri ve "arabam bozuldu" diye mızmızlanan çocuk sesi geliyordu.
"Seyhan Hanım, merhaba bakar mısınız?"
Seyhan hanım, Geldi eşiğe ama beni görünce yüzü düştü.
"Poğaça getirmiştim sabah sabah yersiniz"
"Teşekkür ederim zahmet oldu"
"Yok yok komşu hakkı ne zahmeti afiyet olsun"
İçeriye davet etmesini bekliyorum,
Bekliyorum da; davet eden yok!
Çekinsem de beynimi susturmak için girmeliydim o eve.
"Aaa çocuk var tüh bilsem fazla getirirdim" dedim,
O arada çocuk kapıya geldi. Annesini çekiştiriyor "arabam bozuldu arabam bozuldu" diye...
"Ben bakayım arabanın neresi bozulmuş" dedim.
Çocuk "tamam" deyince,
"Ohhh canıma minnet" dedim içimden.
Seyhan hanım, mecbur kaldı" içeriye buyurun" dedi.
Girdim içeriye girmez olaydım!
Evde halı yok, perde yok, koltuk, kanepe hiç bir şey yok!
Yok Allah yok! yahu hiç mi bir şey olmaz "iki sitil bir mitil" dedikleri misali bir kaç işe yaramaz eşya vardı.
"Aaa hayırdır eşyaları getirmediniz mi?"
"Evet bir kaç gün sonra gelecek"
Sekiz’inci kattaki dairenin içinde çok soğuk ve tüyleri diken diken eden bir hava vardı. Pencereden bakınca sadece gökyüzü gözüküyor du.
İçimden "Yarabbi sana çok yakın oturan bu kullarını sen görmüyor musun" diye Sitemli bir dua ettim!
Velhasıl; biraz Oradan buradan konuştuk
Sonra "Muammer abi neden kapıyı söktü ki, kapısız ev mi olur?"
Annesinden önce Çocuk cevap verdi. "çocuktan al haberi derler ya
"Anneme kızdı! "
"Neden ki? "
Kadın çocuğu azarladı "odana" hadi.
"Neyse, ben rahatsız ediyorum kalkayım"
Bu defa arkamdan komşum diye seslendi, bende sırtı dönük bir şekilde "efendim" dedim.
"Gel otur"
"Yok abla oturmam, ama açıkçası ben çok merak ettim sizi perişan ve baygın görünce aylar önce soramadım,
şimdi ise sanırım meraklı davrandım! Bir üst kat komşu olunca insan merak ediyor işte kusura bakmayın."
"Yaşın küçük ama Belli ki, hal hatır sayan birisin otur lütfen!"
"O halde ocakta taze çay var alıp geleyim, hem içer hemde sohbete devam ederiz."
Bir koşu indim merdivenleri, ayağımda şip şak diye ses eden terliklerin ucuna basıyordum ki, kimse duymasın diye...
Çayı aldım tekrar Seyhan hanıma çıktım.

Seyhan hanım,
"Biz daha önce az ilerideki mahalle oturuyorduk, buraya geldik oğlumla "
"Eşiniz çalışıyor mu?"
"Hayır işsiz"
"Açıkçası işsiz değil çalışmaz evine de pek uğramaz"…
"İyide abla bizim apartmanda kiralar pahalı"
"Biliyorum, çok ev Aradım bulamadım ani bir kararla burayı mecburen tuttum" dedi.
"Ya abla lütfen! Şu beynimi sustur. Kimi etimden, kimi sütümden faydalanıyor neden?" dediniz.
"Erkekler etimden, Çocuklarım ise sütümden beslendi. O an baygın halde ne dediğimi bende bilmiyorum.
Bu adam benim ilk eşim ben daha önce hiç evlilik yapmadım ve Oğlumun babası değil!
İki tane daha çocuğum var onlar da yuva da "dedi.
"Doktor gürsel bey, sizi baygın görünce nasıl denir bilmiyorum ama farklı bir iş yaptığınızı söyledi."
" Evet hayat kadınıydım lakin şimdi ki eşimle tanıştık evlendik. Kader yine benden önce geldi oturdu baş köşeye,
değişen bir şey yok yani" dedi.
"İyide abla o gece nereden geliyordunuz hem de alkollü?
"Şimdiki eşim arada başka erkeklere yolluyor du beni,
Ben gitmiyorum ve bu evi kiraladım oğlumla yaşamak için o` gece son defa gitmiştim ama sadece alkol
kullandım farklı bir şey yapmadım" dedi.
"Neden, o halde halen geceleri dışarıya çıkıyorsunuz?"
"Karanlık iyice çökünce, sokak lambaları sönünce, çöpten işe yarar eşya topluyorum gerekeni kendime, işe yaramayanları ise eskiciye satıyorum evimi geçindirmek için...
Gürsel bey ise Çalıştığım zamanlarda sağlık kontrollerime bakıyordu. hatta oğlumun doğumunu o yaptırmıştı.
Diğer çocuklarım gibi Oğlumun babası kim onu da bilmiyorum" dedi!..
Başımdan kaynar sular döküldü. Afalladım, dilim tutuldu, ben üzülsem de Seyhan hanım bunları anlatırken
gayet sakin ve dik duruşlu idi hiç duygusala bağlamıyordu.
Kadın acı ile pişmiş olmalı ki, zaten kolları ve kıyafetinden görünen yerleri derin yanık izleriyle doluydu.
"Abla Bizim binada sizi barındırmazlar şimdi nasıl olacak?"
"Vallahi, ev sahibi de duymuş o yüzden geldi evden çıkmıyorum diye,
kirayı da ödeyemedim. Anlayacağın mesele uzun kısa keselim dedi."

Ben daha fazla bir şey diyemeden kalktım eve indim.
Sonra Zehra ablama anlattım durumu!
"Allah yar ve yardımcısı olsun. şimdi diğer kadınlar kıskanır istemezler bina da onu" dedi üzüntüyle.
Akşama doğru binada bir kavga bir gümbürtü koptu.
Ev sahibi Seyhan hanımı ve çocuğunu kapı önüne çoktan koymuştu ve " Namussuz kadın" diye bağırıyordu
bina sakinleri ise film izler gibi izliyordu olanları.
Yüreğim öfke dolu olsa da elimden gelen bir şey yoktu. Öylece baktım baktım ve baktım!..
Kuzenim olan Zehra abla, sesleri duyunca geldi.
"Tamam yahu kızmayın! hepimiz namusluyuz!..
Seyhan hanıma, ev bulana kadar müsaade edin sonra çıkar gider az insan olun!
Burada suçlu Kaderi mi? eşi mi?" kadın mı?" dedi.
Yine Seyhan hanım bir damla göz yaşı bile dökmeden dik bir şekilde durdu.
Zehra ablam, Seyhan hanımı ve çocuğunu o gece evine aldı orada kaldılar.
Ana oğul o sabah başları yerde, elleri bomboş
Sessiz adımlarla yürüyüp gittiler bir bilinmeze doğru…

#hüzünlükent




( Mesele Uzun Kısa Keselim başlıklı yazı Hüzünlükent tarafından 9.09.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.