1 Sefer
Hak yolu seferimiz yeni başlar Hasan Can
Bir aslan pençesinden yara alır mı cihan,
Kalır mı sandın bize ne saltanat ne eyvan
Şu dolu heybemizi gör aldanma Hasan Can...

Cihana hükmederken gözle görülmez ağrı,
Gelip bulunca bizi bilmedik Hak'tan ayrı,
Tecelli etti gerçek ve sen de bundan gayrı
Derdimize dermandan ayrı yanma Hasan Can...

Rüyadan aldık emri çıktık şu seferlere*,
Memur tayin edildik aldığımız yerlere,
Medine hademesi taç olsun da serlere
Bizi bu şan şereften ayrı anma Hasan Can...

Teslim etme vaktidir hükümranlık cehdimi,
Ömür denen seferde vakit tek gün batımı,
Tam iki yıl sekiz ay biz de bir kalp atımı**
Şu gönül çeşmemizden ayrı kanma Hasan Can...

Yavuza giden yoldur garabetin ciheti,
Dünya süsüne yeter bir kılıcın ibreti***,
Ulemanın çamuru kaftanımın ziyneti****
Bizi o cevahirden ayrı sanma Hasan Can...

Emrihak zamanıdır, Hak çağırıyor dersin
Ya sen bizi yıllardır başka kimle bilirsin!...*****
         
             Aslıhan Savaş
**Mısır seferine çıktıkları gün kayıkta Yavuz Sultan Selim Hasan Can'a sorar;
-Yumurta sever misin? Hasan Can cevap verir;
-Beli(evet) Sultanım,
Aradan iki yıl sekiz ay geçer, seferden dönüşte Sultan Selim Hasan Can'a sorar;
-Nasıl?
-Haşlanmış, Sultanım.. işte iki can dostun geçen süreye rağmen kalp ritimlerinde en ufak bir şaşma olmaması ve ayrı atmaması, iki ruhun  hemhal olması şiirimin ilhamıdır...

***Bir elbiseyi iyice eskiyene kadar giyerdi. Bütün devlet erkânı da böyle davranmak zorunda kalırdı. Bir defasında Venedik elçisinin huzura çıkacağı haberi gelir. Bunun üzerine vezirler, tedirginlikle de olsa üzerlerindeki hayli eskimiş olan elbiseleri değiştirme ihtiyacı olduğunu Yavuz Sultan Selim'e sadrazam aracılığı ile bildirirler. Yavuz Sultan Selim  : “Münasiptir” diye cevap verir.Elçinin geleceği gün bütün vezirler huzura yeni elbiseleri ile çıkarlar. Görürler ki o koskoca Sultan yine o eski elbiseleri iledir. Yavuz Sultan Selim tahtında oturduğu halde, tahtın basamağına da kılıcını koymuştur. Pencereden vuran ışığın etkisi ile kılıç, parıl parıl parlamakta ve gözleri kamaştırmaktadır. Bu durum karşısında vezirler utanıp şaşkın bir vaziyette kalırlar.

Elçiyle olan görüşme bitince Yavuz Sultan Selim sadrazama bakarak: “Paşa, var elçiye sor bakalım; bizi nasıl bulmuştur?” der. Elçi: “O kılıcın parıltısı gözümü öyle aldı ki, kendilerini göremedim bile…” diye cevap verir.


( Sefer başlıklı yazı saklı bahçe tarafından 12.09.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.