Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.(FUZULİ)

Sussam içim dağlanır, söylesem acır dilim
Sözlerim sitem değil, bakma öğle eserim...(SEVİNÇ İNAL)

Yukarıda üç mısralık yazıda anlatılmak istenen öğle çok duygular, yaşanmışlıklar var ki sanki bir insanın dünyaya gelip gidişi arasını anlatmakta. Yaşanan hayatın acılarını, dertlerini, iktadarın elinde bulunduğu yetkileri nasıl kötüye kullandığını, insanların kendilerini unutarak, yaradanını unutarak yapmış olduğu pislikleri ortaya dökmekte.

Bu yaşanmışlıkları kaleme alıp suç ortağı olmak o kadar zorlaşmış ki yüreklerde ürperti var. Gerçekleri anlatmak bile suç olan bir ortamda neyi anlatacaksın. Öbür taraftan insan olduğumuz için yaşarken gördüğümüz haksızlıklar karşısında susmak ta kar etmiyor. İçin için yüreğimiz kavruluyor. Yani insan olan insan yazmaktan elini ayağını çekemez. Mutlaka bir şeyler karalayacak. Yoksa gönülleri razı olmaz.

Aslında bu üç mısrayı anlatmak o kadar kolay bir mesele değil. Dediğim gibi bir ömürü anlatacaksın. Dünyanın düzeninde gelmiş geçmiş bütün yaşanmışlıkları anlatacaksın. Bu gerçekten bizim boyumuzu aşan bir mesele.

Üç mısrayı okuduktan sonra şöyle kendi kendine bir düşündüm. İçimden de şöyle derin bir ah çektim. Sanki beni anlatıyor. Okumak bile yüreğimi dağlıyor. Yapabileceğim tek şey bu yazıları yazan ne güzel yazmış, keşke bu yazıları okuyanlar bir ders çıkartabilse demekten başka bir şey gelmez elimizden.

Yaradan dünya düzenini kurduktan sonra, insanları salmış üzerine. Alın size bir hayat. İki de yol göstermiş. Burası sizlerin imtihan sahası demiş. Yaşanan hayatta yaptıklarınız ile de esas olan alemde sorgulanacaksınız demiş.

İnsanlar öyle durumlara düşmüşler ki. Güzellikler kötülüklere yenildiği zamanlarda yaradan peygamberler göndermiş. Tamamen dünyanın dengesi bozulmasın diye. Evliyalar, veliler, düşünürler insanları peşlerinden sürüklemiş.

Peygamberler tarihini okuyun.Tüm yaşanmış zamanları okuyun. İnsanlara gerçekleri söylemekle kendine vazife bilen kişilerin hayatlarını inceleyin. Çoğunun ne zor şartlar altında yaşadıklarını göreceksiniz. Peygamberlerin bile taşlandığı bu yalan düzende neyi anlatacaksın.

Bir de bu zamana gelelim. Kendimizin yaşamış olduğu ortama gelelim. Halen fikirlerin, yazılanların dar ağacına gönderildiği bir devir değil mi. Kaç tane yazar vuruldu bu ülkede. Hepimiz az çok biliriz. Bizler kendimizi biliyoruz da insanlara, daha doğrusu insanları insan olarak göremiyen mahluklara nasıl anlatacaksın.

Sussam yüreğim dağlanır, söylesem acır dilim. Sözlerim sitem değil,bakma öyle eserim sözleri biraz daha ortamı yumuşatmaya, kusuruma bakmayın ben işte böyle biriyim dercesine masumane bir tavıra bürünmüşlük vardır.

Yani yazmadan duramayacağız, yazamazsak kendimize kötülük etmiş olacağız. Yazsak ta birileri rahatsız olacak. Hakkımızda kötü düşünecek insanlar çok. Hayatımız belki de mahkemede yargılanmadan bir kurşunla son bulacak. Bu kötü durumlar meydana gelmesin diye insanların duygularını yumuşatan bir tavır vardır.

Ama yazan yazmış yine bu güzel üç satırı. Başımızın üstünde yerleri var. Keşke böyle güzel bir satır yazı yazabilsem. Yazsamda isterlerse beni darağacında assınlar. Ben okudum mutlu oldum. Bu anı yaşadım ya gerisi hiç umrumda değil.

31.03.2010
( 158- Ders Alınacak Mısralar başlıklı yazı Necmi Yaprak tarafından 31.03.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu