18/2
İmanın ilk bildirgesi içinde kölelerin mülk sahibi efendilerine karşı kutsayıcı bir anlayış çerçevesindeki eylemleriyle efendilerine sadık olmaları şarttı. Köleler efendilerine teslim olacaktı. Hem de köle imanı gereği bir köle "teslim olanların ilkiyim" diye övünecekti.

"Yeni yol bulmakla" yeni ortaya konan alan içinde "yeni açılan yol" ile efendi köle, zengin fakir, iyi kötü, ahlaklı ahlaksız, sadakat, teslimiyet, razılık pişmanlıklar vs. ortaya çıkmıştı. Açılan yoluneEn çarpıcısı da mülk sahibinin mülk kutsallığını esas alan izani çıkarımlar doğrultusunda; adalet ve adaletsizlikler ortaya konmuştu.

Şu veya bu biçimde; şu veya bu nedenle bu "mülk sahipliğni ve mülk sahipliğinin keyfi takdirini anan deklarasyon anlatımı içine bir kez girdiniz mi, kurtuluş ölümdü. Artık türlü biçimde yaşanacak her türden olumlu veya olumsuz gelişmelere yol açılacaktı. Bu gelişmeler, akılla değil; inancı eksenle köleci kurum ve kurallara bağlanma içinde tartışılacaktı.

İnancı tartışmalar ekseninde ilk paylaşım filan unutulacak; vaat ve ödüller karşısında efendiye karşı taat, itaat, biat, iman yarışında olmanın tartışmaları başlayacaktı. Başınıza ne gelirse iman eksikliğinizde gelecekti vs.

Kuralar neye göre hangi kaynaktan çekiliyordu? Ve kurayı çekip, malı mülkü dağıtan kimdi? Sanmayın ki kuralar doğada var olanlar içindeki kaynaktan çekiliyordu! Bu doğru değil.

Böyle olsa türsel soyumuz 5500 yıldan beri değil de milyonlarca yıldır bu kura ekseninde mal mülk sahibi olurdu. Dahası kolektif alanın bağı, bahçesi, tarlası, sürüleri, maden ocağı, ağılı, otlağı, araç gereçleri ve kolektif bilgiyle donanmış köle kişileri vs. mülk diye dağıtılıyordu. Sizce de bunlar tuhaf değil mi?

Kuralar totem dönemden ön ittifaklardan beri ortaya konan kolektif mal-mülk içinde, kolektif kapasite içinde, kolektif emek gücü içinde ve kolektif emek gücünün oraya koyduğu zenginlik kaynakları içinde çekiliyordu.

Daha doğrusu kolektif bir mal-mülk; kolektif bir kapasite; kolektif bir emek gücü; kolektif bir emek gücünün oraya koyduğu zenginlikler, kolektif bir akıl ve üreten kolektif bir miras bilinci olmasaydı çekilecek kuralar da hiç olmayacaktı.

Kolektif kapasiteli yaptırım gücü; "yağma Hasan'ın böreği" gibi, özelleştiriliyordu. Kolektif kapasiteye mülküm diyen El kolektif kapasiteyi keyfi takdirine göre veriyordu.

Üretim hareketi somuttu. Kolektif alanda paylaşım hareketi, kolektif üretim hareketine bağlı bir kolektif karar ve kolektif yasa olmakla, herkesin ihtiyacına göre ve herkesin yeteneklerine göre yapılan somut bir paylaşımdı.

Kolektif tabanlı üretilen kullanım ve tüketimler üzerindeki paylaşım da çocukların, yaşlı, sakat, hastaların da ihtiyacına göre kolektif emekten pay alması esastı. Bu esas özel mülkiyetin değil kolektif somutluğun somut bir öngörüsüydü.

Bu esas, bu kolektif oluşmalı özne nesnel anlayış; kolektif inşa temelinin içinde olmakla kolektif inşa kuralından biriydi. Yoksa çok çok insanca ve ısrarca olan "Memleket isterim/ Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun/ herkesin bir evi barkı olsun" demenin, yepyeni bir buluşu ve icadı değildi!
( İttfaklar Birer Referans Noktasıydılar 18-2 başlıklı yazı Uraz Bayram tarafından 28.09.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu