Ece telefonu açmış sessizce konuşuyordu. Pencere kenarına gelerek dışarıyı kontrol etti. Sonra telefonu kapatarak odadan yavaşça çıktı. Annesinin ne yaptığını merak ediyordu. Gözlerine inanamadı. Annesi namaz kılıyordu. Hem de şu gericilerin yaptığı gibi başını örtmüş, eğilip kalkıyordu. Pis pis sırıttı. ”Artık seninle hiçbir işim kalmadı. Senden kurtulacağım bu gece bir daha bana karışamayacaksın” diye kendi kendine söylenerek salonun penceresini açtı. Sonra da aynı sessizlikle oradan uzaklaştı.
Balkonun altına sinsi bir gölge süzüldü. Etrafı kolaçan etti. Bir kedi sessizliğinde balkonun yanındaki ağaca tırmandı. Biraz durarak, ağacın üstünden de etrafı süzdü. Kimsecikler görünmüyordu. Herkes uykunun derinliğindeydi. Ölüm insanların üzerine uykuyla taht kurmuştu.
Genç kimselerin olmadığına kanaat getirdikten sonra dallara tutunarak içeriye atladı. Hem balkonun kenarına sindi. Siyah deri montundaki sustalıyı çıkardı. Ani bir hareketle açtı. Deri eldivenlerinin arasında metalin soğukluğu parlıyordu. Sahibi de donuklaşmıştı. Bir şey hissetmiyordu. Bir insanın canına kast etmek, hem de bir kızın bedeninde hissettiği tatlı ılıklık uğruna bu caniliği işlemek hiç de zor gelmiyordu. Aşkı uğruna kan akıtmak büyük bir fedakarlıktı. İşte kendisini aşkının çılgınlığına kurban ediyordu.
Ayağı farkına varmadan bir sehpaya takıldı. Dikkat etmeye çalışıyordu ama yine de gürültüye engel olamadı. İlksun Hanım namazdan başını kaldırmış korkuyla etrafa bakıyordu.
-Kim var orada? Ece sen misin?
Birden kapının yanında bir karaltı gördü. Elinde bıçak bir adam kendisine doğru geliyordu. Bağırmaya çalıştı ama o sırada arkasında duran başka bir el bağırmasını engelledi. Ece, annesinin ağzını kapatmıştı. “Sus bağırma” Bir daha konuşamayacaksın. Bir daha bana bir şey diyemeyeceksin. Arkadaşımla buluşmamı engelleyemeyeceksin.” Dedikten sonra gence işaret etti. Havada parlayan metalin soğukluğu kanın sıcaklığına karışmıştı. Tekrar tekrar inip kalkan el, İlksun’un bedenini cansız bir şekilde yere yıktı. Özgürlük tanrısına bir kurban daha sunulmuştu. Artık diledikleri gibi yaşayabilirlerdi. Kendilerini engelleyecek başka bir şey yoktu. Büyük bir engeli, anneyi ortadan kaldırmışlardı.
İlksun’un gözleri açık kalmıştı. Geleceği yanlış değerlendirmenin karşılığını çok acı bir şekilde yaşamıştı. Öğrenmede geç kaldığı gerçek kendisini ve kızını kurtaramamıştı. Daha yapacak çok şeylerim vardı dercesine hala açık gözlerle tavana bakıyordu.
Ece ve sevgilisi ise annenin cansız bedeni üzerinde özgürlük ayini yapıyorlardı. Birbirine sarılmış dudakların ılıklığıyla donuklaşan kanlarını ısıtmaya çalışıyorlardı. Sonra Ece bıçağı eline alıp havaya kaldırarak haykırdı;
“Yaşasın özgürlük!” Genç birden Ece’nin ağzını tuttu. Sus ne yapıyorsun. Bir duyan olacak. Şimdi ben çıkıyorum. Yarın buluşuruz. Bundan sonra ev ikimize kalacak. Hadi şimdi sen iyi kız rolü oynamaya hazırlan. Annesi ölmüş bir kız gibi davran, dedikten sonra Ece’ye bir öpücük daha vererek aynı sinsilikle oradan ayrıldı. Biraz sonra gecenin sessizliğinde sırıtan bir dudağın acı haykırışları yankılandı.
”Anneeeeeeeeeeeeeeeeee”
( Anne Katili (4) başlıklı yazı SeyitAhmetUzun tarafından 11.04.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.