Hz. Hüseyin,alevilik İran Ve İrak

Yazılar Hz. Hüseyin,Alevilik İran ve İrak

Hz HÜSEYİN, ALEVİLİK VE IRAN VE İRAK
Hz. Hüseyin, Hz. Hasan ve Hz Ali. Bunlar İslam Tarihinin mihenk taşları. Şia adlı Ehli-i Sünnet dışı oluşum bu üç güzide insan üzerinden şekillendi. Bu üç insan Allah’ın Hadi ve Mudil İsm-i Şerif’lerinin kendilerinde tecelli ettiği üç nurdan sütundur. Ve kıyamete kadar bu aydınlatma devam edecektir.
Efendimiz (a.s.) ın ‘ben sizden yaptıklarıma karşılık hiçbir ücret istemiyorum yalnız ehli beytime sahip çıkmanız, onların haklarını gözetmenizi istiyorum’ ifadesinde sırrını bulan tek gerçek. Evet. İslam Ehl-i Beyt’tir. O pak nesil İslam’ın özüdür ve kıyamete kadar İslam’ın koruyuculuğu onların uhdesinde. O pak nesil kıyamete kadar temiz kalacak ve bu nurlu yolun içinde dosdoğru yürüyecektir.
İskenderiye okulunun kapatılması kütüphanesinin Hz. Ömer’ce yakılmasından sonra bu okul mensupları ve onların yaydığı sapık düşünceler şekil değiştirmiş, Şia’yı bayrak yaparak İslam’dan intikamını almaya başlamıştı. Aynı zamanda ateşperest İran’ı ele geçiren İslam’a karşı açık cephe açamayan bu sapık kültür Şia’yı bayraklaştırarak gerçek İslam’dan her zaman ve yerde, her hal-u karda intikam almayı başarmıştır.
Putperest Pers İmparatorluğu tarih boyunca Ehl-i kitap olan Bizans İmparatorluğu ile savaşmıştır. Hatta bu savaş Kur’an-ı Kerim’de bir sureye ad olmuştur. Bu olay İran’ın vahyi dinlere olan hasmane tutumunu ortaya koymuş, geçen zaman bu putçu zihniyetin değişmediğini açığa çıkarmıştır.
İran’ın tarih boyunca küfr ile savaşmadığı, sürekli Osmanlı ile savaşmış ve Osmanlı’nın batı ile savaşlarında onu sırtından vurucu bir tehdit olma özelliğini korumuştur. Pehlevi hanedanlığı tarihi pers ruhunu miras edinmiş, Ehl-i Sünnet İslam’ının tüm Avrupa’yı ele geçirmesini önlemiştir. Oysa İslam bir yandan Osmanlı’nın Viyana kapılarını zorlamış, öbür yandan Endülüs Emevi Devleti’yle Hristiyan dünyası batıdan kuşatılmıştır. Bu kıskacın kapanmasına engel olan İran tehlikesi ve saldırılarıdır. İran geçmişten günümüze İslam dünyası için çıbanbaşı olmuş, adeta sürekli batının ekmeğine yağ sürmüştür.
Ve şimdi Batının İslam dünyası içerisinde fitne koparmak için başlattığı harekette başı çekmeye başlamıştır. Batı artık Hristiyan dünyasının menfaatlerini korumak adına Müslümanları savaştırmakta, bu ortamda İran Şii hareketi Sünni harekete karşı silahlandırmak ve savaştırmakta baş aktör olma rolüne soyunmaktadır.
Irak ise İslam devletinin ilk parçası ile İran şer dünyasının arasında kalmakta, bir geçiş yeri olarak durumunu korumaktadır. Hz. Hüseyin’in şehit olduğu bu toraklar aynı şer fonksiyonunu bu gün de sürdürmektedir. Önce Hz Ali’nin kanına susayan bu topraklar olarak tarihteki yerini alır bu ülke. Sonra Hz. Hüseyin’in kanıyla sulanır.
Ve o gün bu gün bu topraklar hiç rahat etmemiştir. İki büyük insanın kanını döken bu ülke fitne ve fesadın sürekli yaşadığı bir coğrafya olarak yerini muhafaza etti İslam dünyasında. Bu fitne ve fesadın yer tuttuğu bu ortam İslam dünyası için sürekli bir kanaya yara haline gelmiştir. Bu haram ayda dökülen Ehl-i Beyt kanı hiç durmayacaktır. Bu temiz kan İslam’ın saf Sünni fraksiyonu ile sapık versiyonlarını ayırt etmeye yarayan turnusol kağıdıdır.
Bu gün Şam’da kaynayan fitne kazanı İslam için k tarafından sinsice yakılmış bir kazandır. Bu kazanı Çin, Rus, ABD ve AB küfr cephesi maharetle planlamış, İran’ı bu kazanın havalandırılması için baş ateşçi olarak seçmiş ve görevlendirmiştir. İran ise tarihi kini kusarak bu cadı kazanında Müslümanların pişirilmesi için seve görev kabul etmiş, kraldan çok kralcı kesilmiştir. Türkiye düşmanları bu oyununu fark etmiş, İran’a onun münafık yöneticilerinin kışkırtmalarına rağmen sükûnetini muhafaza etmiştir.

Ahmet Kemal
Kayıt Tarihi : 13.11.2013

Yazılar Hz. Hüseyin,Alevilik İran ve İrak

Hz HÜSEYİN, ALEVİLİK VE IRAN VE İRAK
Hz. Hüseyin, Hz. Hasan ve Hz Ali. Bunlar İslam Tarihinin mihenk taşları. Şia adlı Ehli-i Sünnet dışı oluşum bu üç güzide insan üzerinden şekillendi. Bu üç insan Allah’ın Hadi ve Mudil İsm-i Şerif’lerinin kendilerinde tecelli ettiği üç nurdan sütundur. Ve kıyamete kadar bu aydınlatma devam edecektir.
Efendimiz (a.s.) ın ‘ben sizden yaptıklarıma karşılık hiçbir ücret istemiyorum yalnız ehli beytime sahip çıkmanız, onların haklarını gözetmenizi istiyorum’ ifadesinde sırrını bulan tek gerçek. Evet. İslam Ehl-i Beyt’tir. O pak nesil İslam’ın özüdür ve kıyamete kadar İslam’ın koruyuculuğu onların uhdesinde. O pak nesil kıyamete kadar temiz kalacak ve bu nurlu yolun içinde dosdoğru yürüyecektir.
İskenderiye okulunun kapatılması kütüphanesinin Hz. Ömer’ce yakılmasından sonra bu okul mensupları ve onların yaydığı sapık düşünceler şekil değiştirmiş, Şia’yı bayrak yaparak İslam’dan intikamını almaya başlamıştı. Aynı zamanda ateşperest İran’ı ele geçiren İslam’a karşı açık cephe açamayan bu sapık kültür Şia’yı bayraklaştırarak gerçek İslam’dan her zaman ve yerde, her hal-u karda intikam almayı başarmıştır.
Putperest Pers İmparatorluğu tarih boyunca Ehl-i kitap olan Bizans İmparatorluğu ile savaşmıştır. Hatta bu savaş Kur’an-ı Kerim’de bir sureye ad olmuştur. Bu olay İran’ın vahyi dinlere olan hasmane tutumunu ortaya koymuş, geçen zaman bu putçu zihniyetin değişmediğini açığa çıkarmıştır.
İran’ın tarih boyunca küfr ile savaşmadığı, sürekli Osmanlı ile savaşmış ve Osmanlı’nın batı ile savaşlarında onu sırtından vurucu bir tehdit olma özelliğini korumuştur. Pehlevi hanedanlığı tarihi pers ruhunu miras edinmiş, Ehl-i Sünnet İslam’ının tüm Avrupa’yı ele geçirmesini önlemiştir. Oysa İslam bir yandan Osmanlı’nın Viyana kapılarını zorlamış, öbür yandan Endülüs Emevi Devleti’yle Hristiyan dünyası batıdan kuşatılmıştır. Bu kıskacın kapanmasına engel olan İran tehlikesi ve saldırılarıdır. İran geçmişten günümüze İslam dünyası için çıbanbaşı olmuş, adeta sürekli batının ekmeğine yağ sürmüştür.
Ve şimdi Batının İslam dünyası içerisinde fitne koparmak için başlattığı harekette başı çekmeye başlamıştır. Batı artık Hristiyan dünyasının menfaatlerini korumak adına Müslümanları savaştırmakta, bu ortamda İran Şii hareketi Sünni harekete karşı silahlandırmak ve savaştırmakta baş aktör olma rolüne soyunmaktadır.
Irak ise İslam devletinin ilk parçası ile İran şer dünyasının arasında kalmakta, bir geçiş yeri olarak durumunu korumaktadır. Hz. Hüseyin’in şehit olduğu bu toraklar aynı şer fonksiyonunu bu gün de sürdürmektedir. Önce Hz Ali’nin kanına susayan bu topraklar olarak tarihteki yerini alır bu ülke. Sonra Hz. Hüseyin’in kanıyla sulanır.
Ve o gün bu gün bu topraklar hiç rahat etmemiştir. İki büyük insanın kanını döken bu ülke fitne ve fesadın sürekli yaşadığı bir coğrafya olarak yerini muhafaza etti İslam dünyasında. Bu fitne ve fesadın yer tuttuğu bu ortam İslam dünyası için sürekli bir kanaya yara haline gelmiştir. Bu haram ayda dökülen Ehl-i Beyt kanı hiç durmayacaktır. Bu temiz kan İslam’ın saf Sünni fraksiyonu ile sapık versiyonlarını ayırt etmeye yarayan turnusol kağıdıdır.
Bu gün Şam’da kaynayan fitne kazanı İslam için k tarafından sinsice yakılmış bir kazandır. Bu kazanı Çin, Rus, ABD ve AB küfr cephesi maharetle planlamış, İran’ı bu kazanın havalandırılması için baş ateşçi olarak seçmiş ve görevlendirmiştir. İran ise tarihi kini kusarak bu cadı kazanında Müslümanların pişirilmesi için seve görev kabul etmiş, kraldan çok kralcı kesilmiştir. Türkiye düşmanları bu oyununu fark etmiş, İran’a onun münafık yöneticilerinin kışkırtmalarına rağmen sükûnetini muhafaza etmiştir.

Ahmet Kemal

( Hz. Hüseyin,alevilik İran Ve İrak başlıklı yazı EDİP GÜL tarafından 25.06.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.