Tazecik Bir Sonbahar Günü
*
*
*


tazecik bir güne açtım gözlerimi
güneşin yüzüme vuruşuyla 
yeniden doğmuş gibi hissettim kendimi
komşu evlerin
boş sokağın görünüşü bir garip 
bir garip duygu çöktü içime
pencereden giren güneşle ısındım
üzüntü tasa kaygıdan eser kalmadı
gün güzel geçecek hissiyle 
hayata başlamak ne güzel 
öyle bir sıcaklıktı işte 
bana sarılan

uyuyan küçük torunum melekten ala 
gülden mis yanaklarını sessizce öptüm
hanım her zamanki gibi herkesten önce kalkmış
ev halkının uyanmasını bekleyen nöbetçi gibi 
yoğurduğu mayalı hamuru kollarken yakaladım onu 
selamın ardından 
kendi içinde bin bir hikaye barındıran
uzun yıllar yaşadığımız o gözlere bir kez daha baktım

buğulu gözlerinde koca bir ömür vardı
birbirinin aynı da olsa
farklı da olsa
bambaşka  zamanların bahtiyarlığı 
yaraları
acıları
sessizce duruyordu orada 
kendi içinde belki de
nice sırlar saklıydı
umudunu acılarının üstünde tutma çabasına 
hep hayranlıkla baktım 
yıldızlı gecelerde 
bir fincan kahveyle 
birbirimize sessizce baktığımız gibi

güneş kendini iyiden iyiye hissettirdi
bu davetkar haline yine kayıtsız kalamadım
erkenden yola düştüm
yeni yeni keşfediyormuş gibi 
sokaklarını arşınlarken buldum kendimi
şehrin

yıllarca otobüse bindiğim durak solumda
caminin önünden geçerken 
duamı esirgemediğim mezarlık sağımda
mezarlığın girişindeki erik ağacı çiçekleri açmış

ölümün de doğumun da sırrı bu
hep çiçekler açmak 
aynı toprakta 
hayatı fısıldamak insanoğluna
yol ilerledikçe hatıraları canlanıyordu
tek katlı 
iki katlı eski evler 
bütün o sokaklar
üzerlerine yapışan izleri 
birer emanet gibi sıkı sıkı tutuyordu

çarşıda sesler yıldız yıldız
yeni bir sabahın sarhoş edici ümitleri içinde
insan sesleri 
tüyler ürperten haykırışlar
düğüne gider gibi 
bir aşkın humması içinde yüzlercesi
yeni  müşteri bulmak azmiyle 
herkes bir koşuşturma içinde
her şey ekmek parası peşinde

şöyle bir etrafıma bakınıyorum
hani nerede adı geçen-geçmeyen o güzel insanlar
hiç kimseyi göremiyorum
ortalık toz-duman 
ve birden bir koca çınar 
omuzumdan tutup
başını iki yana sallıyor
ve kulağıma diyor ki
o güzel insanlar gittiler

bilseydim gelmezdim…
bana ölümlerden, ayrılıklardan, gitmelerden 
hiç kimse  söz etmemişti ki
susuyorum
içime ağır bir hüzün mevsimi çöküyor
bütün yapraklarım dökülüyor birden
sönüyor gözlerimde ki ışık
bir fırtına doluyor yüreğime
nerden  ne estiğini bir bilebilsem
ne adını
ne de şemailini hatırlıyorum
başlıyor günün karartma saatleri
göğün ucunda
simsiyah bir nokta gibi 

nihayetinde sonbahar hüzün mevsimidir
hazandır
ve gitmeyi, vedayı, sararıp solmayı 
ebedi aleme göçü hatırlatır
ben nedense 
böyle hatırlayışlarla derin ürpertiler yaşıyorum 
bu nazarla bakıyorum
tabiata, doğaya, ağaçlara
sürü sürü göçmen kuşlara 

etrafa bir sekinet iniyor sanki böyle zamanlarda
usul usul yağan ekim yağmurları
sonbaharın sararmış gazellerini ıslatırken de 
bazen gözlerden yaşlar akabiliyor
sebepsiz yere hüzünleniyor insan
birden sonbaharın o anlamlandıramadığınız yalnızlığıyla
garip, derin suskunluklarla 
dahi yüreğinizi savuran rüzgarlarla 
akşam alacalarına doğru 
ıslanmış gözlerle bakarken buluyorsunuz kendinizi

bir gurup vakti 
durgun denizi yara yara geçen bir vapur
ayrılığı daha bir derinden yaşatıyor
akşam oluyor
gün batıyor
tül tül iniyor kızıl ışıklar 
minarelerin eşsiz siluetinin üzerine

yakamozlar ışıl ışıl renk renk 
hazan güncesi akıyor denize
büyülenmiş bir zamana akıyor hayaller
işte bir martı sürüsü uzaklarda çırpınıyor
tepeler kızıl ışıklarla yıkanırken 
akşam oluyor

sonbahar her daim tabiatın sararan yüzüyle 
ağaçların çıplak dallarının yalnızlığıyla
hazanı kuşanmış kızıl yaprakların 
ayaklarımıza dolanmasıyla 
bize sonsuz yolculuğu
fani olduğumuzu hatırlatıyor

hele de bu mevsimlerde kayıplarımız varsa 
daha bir gamlanıp
derin bir yalnızlığın ikliminde 
duygusal zamanlara doğru yolcu oluyoruz
sebepsiz yere gözlerimiz doluyor
bazen derin derin iç çekerek 
gurup vakitlerinde dalıp dalıp gidiyoruz

beni hüznün umutlu yalnızlığında 
tefekküre sevk eden 
böyle bir mevsimi yaşadığım için şükrediyorum 
diyorum ki 
Rabbim şükürler olsun sana ki
büyüleyen halleri ile mevsimleri yaşatıyorsun bana 

yaşadığımız  şu dönemde
savaşların, yıkımların, büyük acıların yaşandığı bir çağda
sonbaharın naif ve sarı dokunuşuyla
hayatı anımsatıyorsun

keyifle devam ettim yürüyüşün
son anlarına
artık eve dönme zamanı
önce markete uğradım 
ardından alışveriş yaptım
yola düşmemin bir sebebi de bu değil miydi
torunlarla  ve ev halkıyla
şöyle güzel bir akşam sofrasında buluşmak
şu sonbahar gününde
ömrümüzün son demlerinde

redfer
( Tazecik Bir Sonbahar Günü başlıklı yazı redfer tarafından 15.10.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu