M. NİHAT MALKOÇ

 

            Hanelerimizi ve ruhlarımızı ilâhî nurlarla tezyin eden, karanlık yanlarımıza neşter vuran  ramazan;  rahmet, bereket, huzur ve mağfiret ayıdır. Bu mübarek ayda, on bir ay boyunca nefsin şiddetli saldırılarına maruz kalan gönüllerimizi manevî bakıma alırız.

            İman ve istikamet üzere yaşamayı hayatın yegâne gayesi olarak gören Müslümanlar için ramazan bir irade eğitimidir. İrade eğitimi deyip de geçmemek lâzım. İnsanı diğer canlılardan ayıran en belirleyici unsurdur irade. Hayat bir arabaysa, irade o arabanın direksiyonudur. Gönül arabamızın uçuruma sürüklenmemesi için direksiyonu berk tutmalıyız. Bu ayın meyvesi olan oruç, sabır ve tahammülü güçlendirerek iradenin cilalanmasını sağlar.

            Yaygın tabirle on bir ayın sultanı olan ve gönül köprüleri kuran ramazan bir farkındalık,  keşif, değişim ve manevî açıdan derinleşme ayıdır. İnsan bu ayda dünyaya geliş gayesini hatırlar. Bugüne kadarki hayatında bu gayeye ne kadar uyduğunu iç dünyasında muhasebe eder. Bir kul olarak eksikliklerinin farkına vararak bunları tekmil eder.

            Şeytanların zincire vurulduğu ramazan ayı, insanı olumlu anlamda değiştirir. Zira ramazan güçlü bir değiştirici ve dönüştürücü, yani mürebbidir. Diğer aylardaki dağınık hayatımızı toparlayarak bizi belli bir nizama sokar. Bu ayda kendi kendimizle ve diğer insanlarla olan ilişkilerimizi adeta masaya yatırırız. Bu ayda nefsimizin eseri olan ve bizi iyi kul ve iyi insan olmaktan uzaklaştıran sivri yanlarımızı törpüleriz. Hayata bakışımız Kur'an ve sünnet ekseninde olur. Şayet birileri bizi o eski ve kötü alışkanlıklarımıza döndürmek isterse Peygamberimizin “Oruç bir kalkandır. Sizden biriniz oruçlu olduğu günde kötü söz söylemesin, kavga etmesin. Ona birisi sataşır veya küfrederse, ‘ben oruçluyum’ desin” sözünü hatırlar ve hatırlatırız. "Ben Oruçluyum" diyerek, o kötü telkinleri bertaraf ederiz.

            İftarıyla, sahuruyla, teravih ve sohbetleriyle ramazan ibadetlerin coşkuya dönüştüğü mübarek bir maneviyat iklimidir. Bu ayda müminler asla gösterişe ve riyaya kaçmadan adeta hayırda birbirleriyle yarışırlar. Bunu yaparken de nefislerine bundan hiçbir pay çıkarmazlar.

            “İnsanoğlunun yaptığı her şey kendisi içindir. Oruç müstesna. O benim içindir ve onun mükâfatını ben vereceğim…” hadis-i kutsîsinin gereği ve yansıması olarak oruç, yüce Rabbimizle olan muhabbetimizi koyulaştırır. İlâhî irtibatımızı ve iltisakımızı artırır.

            Oruç ibadeti bizi her açıdan tutar. O, nefsimize karşı güçlü bir fren mekanizması görevi görür. İç âlemimizi arındırarak ruhumuzdaki kiri ve pası siler. Bizi gayri meşru istek ve arzularımızın esiri olmaktan korur. Bu anlamda güçlü bir manevî kalkan vazifesi görür.

            Oruç sadece yemekten içmekten kesilmek değildir. Oruç, insanın bütün uzuvlarını içine alan çok yönlü bir ibadettir. Mümin, kötü söz ve yalan söylemekten kaçınarak diline oruç tutturur. Güzel söz söyleyerek diline iftar ettirir. Mümin görülmesi haram olan uygunsuz şeylere bakmaktan gözünü uzak tutarak gözlerine oruç tutturur. Tefekkür sebebi olabilecek suretlere ve manzaralara bakarak da gözlerine iftar ettirir. Mümin, aklından kötü şeyleri silip atarak ruhuna ve gönlüne oruç tutturur. Aklını hayırla ve güzel şeylerle meşgul ederek ona iftar ettirir. Elini ve ayaklarını haram işlerde kullanmayarak onlara oruç tutturur. Yine bu kıymetli organlarını hayır ve hasenat işlerine amade kılarak onlara iftar ettirir. Daha bunun gibi bütün organlarımız kendilerince oruç tutarlar, vakti gelince de kendilerince iftar ederler.

            Yemekten içmekten kesilmek, orucun sadece görünen (zahirî) bir yüzüdür. Zira Rasûlullah Efendimiz (sav), “Oruçlu kimse yalan sözü ve yalanla amel etmeyi terk etmediği sürece, Allah’ın, onun yemesini içmesini terk etmesine ihtiyacı yoktur” buyurur. 

            Ramazan, ruhlarımızın tadilat ayıdır. Ramazan her zaman olduğu gibi bu sene de harabeye dönüşen hayatımızı ve onun soyut yansıması olan gönüllerimizi onarmaya geldi.

            Ramazan kuru ve şeklî bir İslâmî ritüel değil, bir rahmet çağrısıdır. Mühürlenmemiş kalpler bu çağrıyı duymaya muktedirdir. Bu kutlu çağrıyı duymamak için kulaklarını tıkayanların kalpleri ise mühürlenmeye namzettir. Rabbin bizleri onlardan uzak eylesin.

( Ramazan Farkındalığı başlıklı yazı M.Nihat Malkoç tarafından 21.03.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.