Yalnızlığın Anatomisi

Yalnızlığın Anatomisi 

Önce,

Alışkanlıkları değişir insanın

Fark etmez 

İçine çeker,  yavaş yavaş

Hengâmeli garip

Sonu hüsranlı bir savaş

Düşman kim? 

Muamma...

Dilinden düşürüverir

Terennümlerini ansızın..

Hicranla dost olur

Hissetmez acısını 

Söz verip de tutmamayı öğrenir

En çokta kendine, utanmaz.

Alışır sıkılıp, daralıp, bunalmaya da 

Bir türlü boğulmaz çaresizlik girdaplarında 

Koca şehirde 

Bütün yüzler aynı görünür

Hem yabancı, hem aşina

iki kelimeye iner dağarcığı

Alabilir miyim, teşekkürler.

Özlemeyi unutur

Katı kalpli, inatçı

Kenar bir mahallede

Gündüzleri başı yerde

Başlar paranoyaları

Uzun gecelerde

Kaybolur okurken

Tozlu sayfalarında kitapların 

Alsada eline,  bırakır yeniden 

O, çok sevdiği aşk romanını 

Bitmiştir artık 

Aşka ve sevgiye dair tüm inancı.

Bitik dünya hikâyeleri yazar 

Her gece, uyku nöbetlerinde 

Beyaza boyadığı duvarlarına

Kırmızı mürekkeple

Uyanır her sabah, 

Yorgun ve umutsuz. 

Geçerken önünden 

Dönüp bakmaz,

Aynadaki solgun yüze 

Bilir ki; asılı kalmış orda

Hâlâ can çekişen...

Yalnızlığın anatomisi.

Bilinçaltının karanlık odalarına gizler

Bir şeylere kavuşma endişesini,

Giyotine bağlar iyimser dileklerini,

Çıkmaz sokaklarda öğrenir

Sokak lambalarının konuşabildiğini,

Unutmuştur, unuttuğu her şeyi

İşte...Böyle hapseder kimi insanı

Yalnızlığın…

Uyumsuz, karanlık iklimi.

🍁

Rafet Korkmaz (..2018)


( Yalnızlığın Anatomisi başlıklı yazı rafet-korkmaz tarafından 4/20/2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.