Az karanlık
Dirhem kor
Biraz da sen
Uykusuzluğun ay ışığında rükûda kaldı
özlemlerim
Doğrulsa kalp kırılacak
Kapansa secdeye yanacak ruh…
Evhamlı saatler limanında düşlerim vurdu
karaya
Dalgalar his kırıntılarım iç çekişli ve
muratsız
Lal mertebesinde ismin sayıklı kaldı lisan
Yüreğim mahşer edalısı
Şehir gözlerin girdabı
İklim yokluğun üryanlığında imtihan,
Göğüs kafesimde üşüyor kalbim
Ey yaralarım şifası
Dudakların yaralarıma farz...
Biraz gül kokusu
Biraz toprak kokusu
Biraz da sen
Lisanım dudağım arası safi hasret
Ar yağdı sevinçlere goncagüller açtı
elem
Bir bilsen ne çok yorgun düştüm
gözlerinden ırak sevgili
Yokluğun zemheri mevsimden sevdan
yüreğimin arzında serpili gelincik çiçeği
İşlendi oya oya hasretliğin kirpiklerimin
aklanmış uçlarına
Ey kalbine kalbimi yama ettiğim
Dudakların yaralarıma farz...
Biraz gün ışığı
Biraz kuş sesi
Ve daima sen...
Yokluğun harpında dermanı sen olan yüreğim
kabullendi devşirme matemleri
Dikenli örgüler ardına sofra kurmuş hüzün,
gözlerim parmaklıklar ardında bekler gözlerini
Destursuz gölgeler ardında sana rehinliğim
iz düşüyor geceye, tebessümün öğlen vakti sıcaklığım
Musalla taşı gerdanlığı gelgitlerinde
kanıyor aşk, hüznün sarnıcında güz güzelliğin efsunu
Hasret kuyusunda zuhur eden hançer yarası
avazlar dilimde sancılı, sen yeşil beyaz aşk sancağım
Sözlerinden bihaber düğümlenen gözyaşım
uğultusunda siman serabı alıyor gözlerimi, aklım gözlerin firarında
Ey eylül vurgunluğum
Dudakların yaralarıma farz...