Huzursuz Düş Kuran Zemberek
Şimdiki zaman hikayesi bu…Guguklu saatin kukumav kuşlarını vurmuş gök taşları...Isırgan tarlasına saklanmış an yüz üstü bırakıp kendini…Nihayet geldi diye söylenmiş kimseler…Herkes yanlış anlamış.

Su olduğunu bilmeyen deniz gibiyim
Deli baldan şifa uman,
El pençe divan
Kocaman bir duyguyu bastırdım,
Dağıtıp duruyorum usulünce
Acıdı kanarak içtiğim su,
Yerimi de yadırgıyorum sondaki
İçim gayya kuyusu
Nasıl diyeyim…İşte öyle
İki ayrı dilde söyleniyor,
Bu saatten sonra
Bu saat kaç beyhude
Bana Türk'çe söyle

Ovuşturuyor gözlerini dün
Batıyor mahmur gece
Birazdan gün devrilir,
Nabzımın üzerine
Ben yine…
Avcuma el çizmeye çalışırım kendimce
lodos kahverengisi olursun sen,
Kaçırılmış gözlerinle
Yoklarken yarın dünü
Ben renk vermem meşrebimce
Gözdür seğirir
Kulaktır çınlar
Sen/deler yürek çarpıntısı
O boşluk daha da büyür,
Adım atacak yer olmayan içimde

Kadere sordum her şeyi bilir diye…Talaşa yatırılmış kalıp buzmuş yarın...Dişlerini gıcırdatıyormuş kıl testere…Ve yüz yokmuş sonu sıfırla bitmeyen

Demir Mutlugil
( Huzursuz Düş Kuran Zemberek başlıklı yazı DemirMUTLUGİL tarafından 17.05.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu