1 Aşkın Dili Var Mı
Araba ağır ağır yol alıyordu,gerek yükün ağırlığından gerekse çile yüklü yanık yüreklerin yaşadığı topraklardan kopmasının ağırlığı bu ihtiyar kamyonun homurdayarak yol almasına neden oluyordu.Bir mevsimlik değil sanki bir ömürlüktü yükü.Baba Hamalyan ülkesinin sefaletine ezdirmemek için ailesini, göç eylemişti bir zamanlar dedesinin ardına bakamadan mahçup,bir şekilde terkettiği topraklara.Bu topraklarda kardeşcesine yaşamışlardı yüzlerce yıl da ne olmuşsa aynı toprakların çocukları düşman olmuştu.

Babası kinliydi Türklere ,görmeden tanımadan bir Türk`ü.Gerek mektepte anlatılanlardan gerekse babasından duyduklarından.Babasının adı da tuhaftı.Mahcupyan...Annesine sarıgelin diyorlardı.Türkleri çok seviyordu asıl adını unutmuş bu kadın.Ne zaman komşularını hatırlasa gözleri buğulanır kendini Çukurova`nın aşağı yeli esintisinde huzur bulurdu.Zaman zaman annesinin bu Türk sevgisine kızar,onu üzer ağlatırdı da sonrasında hep pişmanlık duyar Mamam diye sarılır gönlünü alırdı.

Van`dan sınırı aşmışlardı da sanki gurbete değil vatanına gelmiş gibi huzur bulmuştu Hamalyan.Kızı ve oğlu uyuyordu ,belki de rüya görüyorlardı.Gülümseyen bir çehreleri ,masumiyetleri vardı.Eşi Karina başını hamalyanın omuzlarına yaslamış bilmedikleri bu topraklarda,nasıl karşılanacakları korkusu yüreğinde, gözleri kapalı ama uyanık...

Nihayet Gürbulak sınır kapısından vize ettirdikleri pasaportlarıyla hiçbir sıkıntı yaşamadan girmişlerdi baba dede yurtlarına.Arkalarında kalan Ağrı dağının hüznü çökmüştü üzerine Hamalyanın.Papaz Nemrutyan`ı hatırladı birden.``Türkler hristiyanların ve Ermenilerin baş düşmanıdır.Onların katli dinimizce kutsanmıştır.En iyi Türk ölü Türk`tür``diyen o vaazlerini yıllarca dinlemişti.Hele ki Taşnak partisine üye olduktan sonra epey legal olmayan hareketler içerisine girmiş.Hem Pkk`nın hem de uzantısı Pejak`ın faaliyetlerinde bulunmuştu.Eski toprakları geri almaktı hayalleri ve öğretileri.Bunlar okulda,klisede devamlı Ermeni çocuklarına,gençlerine işleniyordu.

Oysa şimdi bu toprakların sahiplerini tanıyordu ve ne okulda öğretildiği gibi maymuna benziyorlar ne de gayrı medeni bir millet görüntüsü var,Otelde aynaya baktı bir de lobideki gence.``Benden beyaz ve de yakışıklı...``dedi gülümseyerek.Bir sigara çıkardı yıllarca yalanlarla doldurulan beynindekileri yakmak istercesine.Kibriti yoktu ,etrafına bakınırken lobideki genç gülerek çakmağı çıkardı,yaktı sigarasını.Mahçup olmuştu ,sanki düşündüklerini ve beyninin içindekileri biliyormuşcasına bu milletin bir ferdine...Teşekkür ederek uzaklaştı otelin lobisinden.

Otel Van gölünün kenarındaydı,hava kapalı ama ay zaman zaman kendini gösteriyordu bu sonbahar ayında.Suyun serinliği içine işlemiş üşümeye başlamıştı, ard arda içtiği sigaraların sayısını bilmiyordu da memleketten getirdiği son pakette bitmek üzereydi.

Hamalyan sigarasından son nefesi çekerken belki de O büyük yalanın, ebedi düşmanlığın zehrini kusmak istiyordu bu topraklara.Yakındı bu topraklara dönmeleri mümkün olacak,yeniden Tamaranın kutsanmış aşkını yaşayabileceklerdi gölün ılıman sularında.
Aktamar adası ve yeniden inşa edilen kilise müjdeliyordu ona bu dönüşün daha ihtişamlı olacağını.Barbarlar bu güzelliklerin kadrini bilememişlerdi asırlardır.Eski sahiplerinin olmalıydı bu bakir topraklar,üzerinde tek barbar bırakılmayana kadar savaş sürecekti.Hem bunun için büyük bir fırsat da doğmuştu.İkilik girmişti barbarların arasına...Hergün çatışmalar ve kan gölüydü bu topraklar asıl sahibine dönmek için Hristiyan aleminin duaları kabul olmuştu sanki...

Sadece doğu mu,güneyde de Kilikya`yı canlandırmak ,Anadolu`da Büyük Ermenistanı kurmak tek idealleri değil miydi.Ne yapmalıydı bu davaya hizmet için.Gerçi eli kolu bağlıydı,tek başına ne yapabilirdi.Çaresizliğin verdiği can sıkıntısıyla elini cebine atmıştı da sigarasının bittiğini hatırladı.Daldığı düş dünyasından sıyrılıp gecenin bir vakti nereden sigara bulabileceğini düşündü ,otele doğru yürürken.Her taraf kapalıydı.Otele girdi,belki lobideki çocuk bilebilirdi ya da bulurdu sigarayı.Annesinin öğrettiği yarım yamalak Türkçeyle,
-Kızan,bir cigarettes var mı...Anlamıştı lobideki görevli meramını Hamalyan`ın da gülerek,
-Var var,demiş ve cebinden çıkarıp vermişti kendi sigarasını.Hamalyan para çıkardıysa da cebinden genç almamış şaşırtmıştı Hamalyan`ı...

Hamalyan yatağındaydı şimdi.Nice olmazları düşünmüştü de kafası iyice bulanmıştı.Kendine öğretilenlerle bulunduğu bu kısacık zamanda gördükleri çok farklıydı.Karşısındaki,misafiri olduğu insanlar öğretisinde insan bile değillerken gördükleri yalanlıyordu beynindeki şırınga edilmiş düşünceleri.Yarın yapacaklarını düşündü önce.Diasporanın gizli hücreleri ve eli vardı Van`da onlarla görüşecekti önce ve kendine bir yol çizecekti.Adana`ya(Klikya`ya)geçmek için.
Ordan Sis`e geçecekti ordaki akrabalarını bulacaktı.Babasının dediğine göre pekçoğu din değiştirmiş müslüman olmuştu.Soyisimlerine kadar biliyordu akrabalarını.Bir hayli de içinde zenginleşmişleri vardı.Barbarlar onları kendilerinden sanıyorlardı da, hala bu ailelerden kimilerinin diasporayla ilişkisi vardı.Van`daki müslüman görünümlü ırkdaşları gibi.

Sabah olmuştu nihayet üzerini değişip ailesini uyandırdı lobiye indiler ,Ramazan ayında olmalarına rağmen otelde kahvaltı hazırdı.Gelmeden önce öğrenmişti bu ayın Müslümanlarda kutsal olduğunu ve lokantaların açık olmadığını.Dahası buralarda açık alanda ,gündüz yemek yemenin tehlikeli olacağını da öğrenmişti.Öğrendiklerini gelene kadar çocuklarına ve eşine de anlattığı için kahvaltıya inerken bile ürkek ve korkaktı bakışları ailesinin.Oteldeki garsonun,
-Korkmayın burada size kimse karışmaz,hem siz müslüman değilsiniz rahat olun ...demesiyle lobide kahvaltılarını yapmışlardı.Üzerine akşam lobideki gencin verdiği Türk sigarasından tüttürdü Hamalyan.Bir yandan da yapacaklarını anlatırken ailesine.Çok fazla uzaklaşmamalarını ,otelin yanıbaşındaki parkta oturmalarını belki karşıdaki Aktamar adasını seyretmelerini...ama hep birlikte olmalarını,ayrılmamalarını öğütlemiş ayrılmıştı onlardan.Ötelden uzaklaşırken cebinden çıkardığı Ermenice yazılmış kağıttan nereye gideceğini,kimi bulacağını okuyarak beynine kazımıştı.Önüne çıkan ilk taksiye el kaldırmış ve binmişti.Taksici palabıyıklı ,göbekli biriydi.Taksinin içinde yayılmıştı adeta.Oturduğu taraf çökmüştü,yapışmıştı yere sanki.Adamı görünce Hamalyan korkmuştu önce de adamın gayet nazik,
-Buyurun efendim ,nereye gidecektiniz .derken gösterdiği nezaket korkularının nekadar gereksiz olduğunu hissettirmiş...``Gevvaş ``diyebilmişti.
-Ooo,bayağı uzak kardeş, dedi taksici.
-Olsun ,orda akraba var ben görmek...
-Para var mı para,çok yazar orası...hem orda kime gideceksin sen.
-Aga Halil Döngülü...bilir sen.

Şöför hatırlamak istercesine düşündü bir müddet de bildiği Gevaşlı bir Halil ağa vardı ,o da Gevaş`ın eşrafındandı.Bu keferenin akrabası olamazdı...``Aman! dedi.Ben de götürür bırakırım bu kefereyi.Bana ne ,paramı bilirim ben.``diye düşünmüş,gülerek`` bin emşom bin,buluruz zahar .``demişti.Kafasına da bir şeytan kaçmıştı.Halil ağa ve kefere.Halil ağa nerdeyse ermiş gibi adamdı.Çevresinde sevilen,namazında niyazında bir yanlışlık olmasın bu işte diye düşünürken sesli düşünmüştü.Hamalyan şöförün homurdamasından bir şey anlamamış...``Efendi bir şey söyledi sen...``Şöför sol eliyle direksiyonu idare ederken sağeliyle Hamalyan`ın sırtını sıvazlamış...``Yok hemşom yok...sana demedim ,merak etmeyesin .``derken yüzüne gülmüştü en sırıtkan haliyle...

Araba yokuşları aşıp Hamalyan`ı diasporanın Van ayağı Halil ağaya götürürken ,Hamalyan pencereden Van gölünün o ihtişamlı ,ufuk çizgisini seyrediyordu.Sanki Tamara`ya adım adım yaklaşıyordu.Tamara`nın hikayesini çok anlatmıştı annesi.Nasıl bir aşk hikayesiydi o ki adına şarkılar söylenmiş tapınaklar yapılmıştı...Yüzyıllarca türküsü söylenip dillerden düşmeyen Tamaranın aşkını yaşandığı yerde yeniden hissetmek ,yaşamak... nihayet mümkün olmuştu.Hamalyan dalıp gitti ,Aktamar adasının serin sularında...

Gölün etrafında döne döne Gevaş`a gelmişlerdi.Şöför gideceği yeri bilen bir edayla Gevaş`ta durmuş ,bir iki kişiye gideceği adresi teyit ettirmişti.Evet bu bildiği ağanın adresiydi.Şimdi kafası iyice karışmıştı.Ne edip bu kefereden ağayla olan ilişkisini öğrenmeliydi.
Bu işten ekmek çıkabilirdi onun için.Çünkü polisin bu hassas bölgede yabancılara karşı kullandığı halktan kişilerden biriydi ve bunun karşılığında da tatmin edici bir ücret alıyordu.Hele ki böyle şüpheli kişilerle ilgili topladığı istihbarat ek ve dolgun ücret demekti onun için.Kurnazlığı üzerindeydi bu simsar taksicinin.Gideceği yer Gevaşın yakın bir köyüyüdü de yolu bilerek uzatmıştı.Belki işe yarar bir bilgi elde ederim ümidiyle.

Yolda birkez mola vermişti ,pınardan su içme bahanesiyle.Elini yüzünü yıkamış ve Hamalyan`a seslenmişti.
-Hey emşom !inip aşağı su içmez misin derken işaretle de pekiştirmişti meramını.Hamalyan aşağı inmiş pınardan kana kana su içmiş gerisin geri arabaya giderken taksici,
-Yahu dostum bu Döngülü ağayı nerden tanıyorsun.Hamalyan bir taksiciye bakmış bir de söyleyeceklerini tartmıştı.Zarar gelmeyeceğini düşünmüş olacak ki,
-Aile dostumuz,babamın çook eskilerden tanıdığı.Gelmişken bir merhaba demek ben...
-Anladım,akraba değil yani...
-Yok yok değil ,sadece yıllar öncesi aile dostu.Benim peder selam yolladı...

İnanmamıştı taksici de fazla kurcalamak belki ürkütür düşüncesiyle konuyu dağıtmak istedi.
-Neyse canım,hem banane,iki dost birbirini göremez mi...Ne güzel yıllar sonra bir dost diğerine selam yolluyor.demiş ve taksiye binip basmıştı gaza.

On dakika sonra ağanın köyünde ,surlarla çevrilmiş, kapısında keleşlerle bekleyen korucuların olduğu evin önüne gelmişlerdi.
Sanki ağa haberliydi ve bu misafiri bekliyordu.
İçerden ağanın yakınları olduğu belli düzgün giyimli iki kişi gelmiş taksicinin parasını vermiş,misafiri alıp giderken taksiciye de bir sıkı vermişlerdi.``Sakın ha,buraya gelmedin,kimseyi getirmedin,bu sağlığın için önemlidir.``diyip durmadan gitmesini söylemişlerdi.

Bu son olay taksicinin şüphelerini iyice artırmıştı.Hızla polis karakoluna ,irtibatlı olduğu komserin yanına çıkmıştı.Gördüklerini,duyduklarını ve son olarak tehdit edildiğini anlatmış şüphelerini söylemişti komsere.
-İşte komserim bütün olay bu,bu keferede bir hal var .Gerisi size kalmış.
-Tamam Mahmut tamam...Sen üzerine düşeni yaptın.Gerisi jandarmanın ve bizim işimiz,sağolasın.Haa hangi otelde kalıyor demiştin bu adam...
-Hangi otel olduğunu bilmiyorum ama .....hoteline yakın bir yerden aldım ve.....Döngeli ağanın köyüne evine götürdüm.

Bir hafta sonra Mahmut`un hesabına beşbin lira yatmıştı...Mahmut taksicilikten kazandığı paranın kat kat fazlasını haketmekten çok mutlu olmuştu,sadece duyduklarını şüphelerini anlasttığı için...

Polis incelemesini derinleştirince yıllarca saklanmış bilgiye ulaşmıştı.Döngeli ağa diye bilinen kişi aslında zorunlu göç zamanı Sis`ten sürülen Haçin Ermenilerinden Dingilyan`dı ve çocuksuz Döngeli ağanın küçük yaşta evlat edinip büyüttüğü ve soyadını verdiği evlatlığıydı.Ağanın sülalesi başlarda itiraz etmişse de sonrasında müslümanlığı kabul edip yaşayan bu çocuğu kendilerinden biri dahası ağa olmasını kabullenmişlerdi.İstihbarat amiri Cengiz komser,
-Yahu buraya kadar güzel hoş...itirazımız da yok ...adam din değiştirmiş müslüman olmuş,evlenmiş çoluk çocuk sahibi olmuş...Alâ da bu gelen kefereyle ilişkisi ne olaki...Yoksa,demiş içinden geçenleri seslendirmemişti.

Jandarmadan gelen istihbaratta ise,Döngeli aşiretinin pkk ile olan organik bağı ve yardım ve yataklığı aşikardı.Bu demekti ki,pkk ile ilşkisi olan Döngeli aşireti Ermenilerle pkk arasındaki bağında kurucusuydu.Çünkü gelen kişi Hamalyan hakkında elde edilen istihbarat pek iyi söylemiyordu.Ermenistan`daki Taşnak faşizmiyle organik bağı olan bir kişiydi.Karar verilmişti artık,tüm polis ve jandarma istihbaratı koordineli olarak hem döngeli aşiretini hem de Hamalyan`ı ve yeni gelecek Ermenileri takibe alacaktı.

Van`a geleli bir ay olmuştu,Hamalyan takip edilebileceğini düşünerek Döngeli ağayla ilişkiye geçtikten sonra hareketsiz kalmış ,kimseyle görüşmemiş dışarı bile nadiren çıkar olmuştu.Otelin lobisine,karşısına ve gidebileceği parka ,göl kenarına bile istihbarat elemanları yerleşmişti.Bazan sigara aldığı bakkal,bazan lobideki oda gösteren teşrifatçı bazan gölde olta sallayan yaşlı amca aslında birer istihbarat elemanıydı.Günlük olarak raporlar merkezde toplanıyor değerlendirmeye alınıyordu da hareketsizlik polislerin,jandarmanın canını sıkar olmuştu.

Genç teğmen günlük takip işini bitirip bir sonraki elamana yerini terkederken,
-Dostum bundan bir iş çıkmaz,uyuzun biri...Yahu adam bir kez olsun farklı yere gitmez mi...en uzak gittiği yer gölün kenarı ,orda da boşboş oturuyor gölün içindeki adaya gözünü dikip saatlerce seyrediyor...yaptığı farklı bir iş yok...deli gönül diyor ki...Devrettiği arkadaşı gülmüş ve,
-Boşver komutanım,gönlüne sahip ol,verilen görevimiz takip etmek...biter bugün yarın,demiş ve ayrılmışlardı.

Bu pazar otelin önünde farklı bir hareketlilik vardı.Döngeli ağanın arabası ve iki adamı otele gelmişti.Otelde lobide bekleyen jandarma istihbarat elamanına,
-Hamalyan diye bir müşteriniz varmış ,oda numarasını öğrenebilir miyiz,demişti.
-48 Numarada kalıyor da,siz kimsiniz ?
-Akrabalarıyız,haber verir misiniz,bekliyoruz...
-Tamam demişti de eleman ,yukarı çıkarken anında merkezi haberdar etmişti,hareketlilik var diye.Aldığı talimat takibe devamdı...

Hamalyan ailesi, ağır ağır gölün kenarında yol alan aracın içinde sinmiş ,korkmuştu biraz da...Oteli terkederken yaşanan olay, belki de bir gözdağıydı onlara.Eşi tüm hazırlığı bitirmişti.Gerçi gideceklerini,burada kalmayacaklarını bildiği için fazlaca açılıp,dökülmemişlerdi,müsade etmemişti çocuklarının dağınıklığına...Kısa sürede hazırlanmış biricik sarı kızını da uyandırmıştı.Oğlu yaramaz bir afacandı ama kızı onun aksine ağırbaşlı,tertipli düzenliydi.Hep kavgalar evde bunun yüzünden çıkardı,kişilik çatışması.Anne kızındaki asaletle övünür ,onun mürüvvetini göreceği günü sabırsızlıkla beklerdi.Henüz ortaokul(ilköğretim )çağındaydı ama bu kızın derin düşleri vardı,yaşam ve ailesinin geleceği hakkında.Oğlan gamsız oyunda oynaştaydı gözü...Bıraksalar eve bile gelmezdi,hele kafa dengi birkaç arkadaş bulursa.

Araba güneşin etrafında döne döne Gevaşa gelmişti.Uyumaya başlayan kızını uyandırdı Hamalyan,
-Bak kızım burası ,hani sana sürekli anlattığım Tamara HİKAYESİ VARDI YA ,ONUN OLAYININ GEÇTİĞİ ADA BURAYA barbarlar Aktamar adası diyorlar.İşte bak! karşıdaki de milletimizin Anadolu`da en eski mabedi.Buralar bizim yurdumuz bunu sakın unutmayın,bir gün elbet geri döneceğiz ve barbarlardan intikamımızı alacağız,derken eliyle yeniden inşa edilen kliseyi gösteriyordu.Kız yarı uyanık yarı uyur vaziyette,
-Babacığım,hep barbarlar diyorsun...kimdir bu barbarlar ve ne yaptı bize...Madem bu insanlar barbardı,ne işimiz var onların içinde,ülkesinde.Ben ülkemi özledim.demiş ve çehresi değişmişti.Hamalyan bir süre susmuş sonra,
-Kızım,bir tanem...Şimdi bu topraklarda bu insanlar var bize,milletimize çok çektirmişler,öldürmüşler,sürmüşler...toprağımızı elimizden alıp dahası bizi kovmuşlar.İşte birgün onu geri alacağız biz de onun için burdayız.

Baba kızın konuşması hayli uzamış,Hamalyan bir takım zihnindeki empoze öğretileri ailesinin küçük fertlerine vermeye çalışırken Gevaş`ın kavaklarla örülü sülüeti uzaklarda kalmıştı.Ama göl onları takibe devam ediyordu.Sessiz ve ıslaktı bu takibat.Aynı anda tüm istihbarat birimleri alarma geçmiş ,kasabaların,ilçelerin,vilayetlerin emniyet birimleri teyakkuzdaydı.Her ilçeye ile girerken takibatı onların koordinesinde devam ettiriyordu emniyet ve jandarma istihbaratı.Takip edildiklerini anlamasınlar diye de uzaktan takip sürüyordu.Bu işin başındaki gizli teşkilat elamanı son toplantıda``yedikleri,içtikleri,girip çıktıkları iğne deliği de olsa bilinecek...afedersiniz tuvalette bile ne yaptıklarını bilmek istiyorum.`` diye son ültimatomu vermişti bu işte görevli tüm emniyet birimlerine.

Takibat öyle derinden ve gizli sürdürülüyordu ki,Hamalyan`ın şüphe etmesi mümkün değildi.Sadece bir şüphe kaçmıştı otelde olanlardan kafasına.Çıkacakları zaman oteli polisler basmış,kimlik yoklamasından sonra bırakmışlardı.Aslında bu olay emniyetin işgüzar birim amirlerinden birinin kendince verdiği bir karardı ve Hamalyan`ı sorgulayarak işi çözeceğini sanıyordu.Zamanında müdahaleyle işin üzerinde olan birim olayı fazla uzatmadan kapatmış,amir de bilinmeyen bir yere sürgün edilmişti.

Araba Döngeli ağanın emrine tahsis ettiği lüks dört çarpı dörtlerden biriydi ve oldukça konforlu bir yolculuk yapıyorlardı.Oysa Ermenistandan gelirken kullandığı derme çatma skodayla ne zahmetler çekmişlerdi.Aracı şehrin hurdalığına atmış plakasını ve evraklarını yanına almıştı.Ülkesine döndüğünde işlemleri yaparım diye.Bir o aracın huzursuzluğunu düşündü kahretti bir de burdaki soydaşlarının rahatını düşündü yine kahretti.Madem bu ülkede Ermenilere huzur yoktu,madem eziyet görüyorlardı...bu konfor ve rahatlık neyin nesiydi.Kafası bir kez daha karışmıştı Hamalyan`ın araç Kuzgunkıran yokuşunu tırmanırken uyuyakalmıştı hem...Rüğyasında bir ateş topunun içinde gördü kendini ateş topunun diğer yanında eşi vardı çok sevdiği çocukları vardı.O ızdıraplar içinde kurtuluş yolu ararken çocukları gülümsüyordu...Hem kendini görmeden çekip gidiyorlardı.Bir kabus olmalıydı bu,bağırdı,çağırdı ,duyan olmamıştı.Titreyerek gözlerini açtığında araba durmuştu.Ne olduğunu anlamak için yekindiğinde,şöförün yerde yattığını ve başında da sekiz kişilik üstü başı perperişan gencin olduğunu ,silahlı olduklarını gördü.Korktu,ürktü...çocuklarına
belli etmese de onlar da çok korkmuştu...

( Aşkın Dili Var Mı başlıklı yazı Lütuf VELİ tarafından 26.05.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.