BİR DAĞ BAŞI ISSIZLIĞINDA ÇİLEYE ÇEKEREK
KENDİMİ YAŞAYACAĞIM
bir dağ başı ıssızlığında kendimi çileye çekerek,
yine kendimi yaşayacağım
karanlık bir unutulmanın eşiğine gelmişim
mavi mavi yanıyorum
gün,akşama kavuştu gözlerimde
hayâllerim artık Sensiz
yoksun..!
âsi kırlangıcım,kapıyı açarak,
uykularımda karabasanlardan kim koruyacak artık beni..?
ateşlendiğimde,kim sirkeli havlu koyacak alnıma..?
hüzünlü olduğumda ,
cebinden Antep fıstıklı bir çikolata kim çıkaracak..?
…
bak,avuçlarımın içi kan lekesi;gözlerimi silmekten …
çığlıklarım tek ses halinde çıkıyor artık
kaybolmadan sevgimiz, bir daha uzatsan bana elini
yoksun…
gel gene karşıma
ve bana;
evini,
sokağını,
şehrini,
çılgınlıklarını,
gökkuşaklarını,
gül kokularını,
mavi hayâllerini
anlat…bir daha..bir daha...bir daha…
gittin…
Senle birlikte
içimden taşan o masmavi ve tonlarını taşıyan çiçekler nereye kayboldu?
Yokluğunda sadece susuyor
ve küskün gözlerle bakıyorum penceremden dışarı
ruhumun ardından sokağı seyreden
sevimli çocuk buğulandırıyor göz bebeklerimi
dokunsan ağlayacağım
oysa Sen halâ yoksun
yoksun…