Anne namazını eda edip kısmen huzur bulmuş vaziyette sofrayı kurmuş ,oturmuşlardı yemeğe.Her zamanki gibi küçük kız kardeşi hemen yanıbaşında abisinin aldığı çikolatayı yemekle meşguldü.Annesinin onca ısrarına rağmen daha yemekten tek lokma girmemişti boğazına da,Cengiz,
-Kızım eğer böyle annemi üzersen bir daha sana çikolata mikolata yok,diyince hemen kaşığı eline alıp başladı yemeğini yemeye.Annesiyle göz göze geldi o ara.Anesi gülüyordu gözlerinin içine bakıp.Mutluydu anlaşılan,yoksa tez belli ederdi mimikleriyle memnuniyetsizliğini,hoşnutsuzluğunu.

Yemekte pek sohbet olmazdı,ne de olsa babadan dededen öyle görmüşlerdi.Yemek bitip oturma odasına çekilirken bu kez ocağa çayı Cengiz koymuştu da annesi çok memnun olmuştu oğlunun bu hareketine.Sonrasında,
-Sağolasın oğlum bundan kerisini ben yaparım ,sen kardeşini de alıp dinlen biraz ,derken bir yandan da sofrayı toplamaya başlamıştı.Cengiz kardeşiyle sohbet ederek odaya geçti.Bir süre sonra kardeşi sıkılmış da oyuna dalmıştı.Cengiz onun ruh halini bildiği için uğraşmadı onunla...

Dalmıştı Cengiz,ne düşündüğünü,niçin düşündüğünü de bilmiyordu da,birkaç gündür yaşadığı yoğunluk gözünün önünde canlandı.Hele o günü bir türlü aklından çıkaramıyordu.Hastahanede yaşadıkları azmanın bir insan gibi ağlayışı ve kayboluşu.Bir türlü unutamıyordu bu yaşananları.Kafasında hep aynı soru`` nerde bu adam.``O olayı ve cevapsızlığını düşünürken Aydan`ın sülüeti gözüne takılıyor,masumluğu ve samimiyeti canlanıyordu karşısında.Bir gariplik vardı bu kızcağızın samimiyetinin altında .Ama neydi,niçin bu kadar kısa zamanda böylesine sıcak davranmıştı.Cengiz alışık değildi bu hal ve tavırlara.Hazalı tanımak için ve kendini ona kabul ettirebilmek için onca mücadele etmemiş miydi.Bir yanda Hazal diğer yanda Aydan...gerçi pek de ilişkisi yoktu,olamazdı...mantıklı da değildi.

Ama niçin unutamıyordu bu kızı sıcaklığını ve illaki bakışlarının derinliğini.Yoksa,yoksa...dedi gerisini getiremedi.Bir iken derdi şimdi üç olmuştu.Önce Hazal ,sonra o gizemli adam ve köpeği ,şimdi aydan.Acaba bunlar meraklı kişiliğinin bir eseri miydi.Öyle de bir kişiliği vardı ki,taktı mı takardı.Rahatlamak ve huzur bulmak için ne eder eder olayı aydınlatmaya çalışırdı.Aydınlatamazsa da kudururdu ,öfkesinden.Henüz son aşamaya gelmemişti ama yakındı...

Zaten şu anda bir sorunu yeni halletmişken,bir nebze huzura kavuşmuşken.Belki de üzerine vazife olmayan iki konuyu da dert etmeye başlamıştı.Önce o adamı bulacak onunla uzun uzadıya konuşacak ...sonra bir bahaneyle arkadaşının evine gidip Aydanı görüp konuşacak.
Yapacaklarının planını bile yapmış,sıaraya koymuştu ...``önümüzdeki birkaç gün tek meselem bunlar.``demişti ki annesinin ,
-Neymiş oğlum tek meselen söyle de biz de bilelim .demesiyle daldığı giz deryasından uyanmıştı.
-Yok anneciğim yok,önemli bir şey değil,diyebildi.Çayı eline alıp yudumlarken...
 
Çaylar içilmiş,planlardan,düğün hazırlığından konuşulmuştu bir süre aralarında da artık vakit hayli geç olmuştu.Saat 12.00 olmuştu.Annesinden müsade isteyip yarınki yapacakları için erken kalkması gerektiğini belirterek ayrıldı evden.Öyle de yorgun hissediyordu ki kendini,annesinin ısrarlarına rağmen bir kez yola çıkmıştı.Annesinin eviyle kendi evi arasındaki mesafeyi nasıl yürüdü farkında bile değildi.Kapıyı açıp ışıkları yakmadan hemen kapının yanındaki sedire attı kendini.

Bu eve ne zaman gelse aklına sigara düşüyordu.Oysa sokakta gezerken,iş yerinde dahası arkadaşlarıyla beraberken bile canı çekmiyordu da bu evden içeri girdiği anda aklına düşüyordu,yine öyle olmuştu.Bir süre direndi,iradesini zorladı,başka şeyler düşündü ama yok olmuyordu.En sonunda bir sigara çıkarıp yaktı yatakta uzanırken...Uyku gözünden akıyordu ama aklı bir o yanda bir bu yanda gezinip dururken uyuması mümkün müydü.Geleli yarım saat olmuştu...Hala uyuyamamış karanlığı seyrediyor,dışardan gelen sesleri dinliyordu.Sigarası bitmek üzereyken kalktı,ışığı yaktı,odalarda gezindi bir süre.Kalkmışken üzerimi değişeyim hiç olmazsa diyip gardrobu açmıştı.Belki de uzun süredir açmadığı ,kullanmadığı yerlerden biriydi burası.Genellikle dağınık yaşamayı severdi...belki de evleneceği kızın en fazla şikayet edeceği şeylerden biri bu olacaktı.Zor da olsa bulduğu bir eşorfmanı geçirdi üzerine.

Televizyonu açıp karşısına geçti.Televizyonda ülkenin gündemi tartışılıyordu.Gerçi Cengiz günlerden beri ne televizyon ne gazete...kısaca olanlardan habersizdi...Şaşırdı duydukları karşısında.Meğer neler olmuştu bu geçen bir haftada.A.K.P`nin kapatılma davası ve ülkede oluşan kaos...Bunların yansıması olarak ekonomik çalkantı.Dolar ve yuronun başını alıp gitmesi...
Olaylardan uzak kalması,tartışmayı dikkatle dinlemesine neden oldu.

Siyaseti 2002 seçimlerinden beri sevmiyordu.Elbette onun da bir Türk vatandaşı olarak sorumluluk ve görevleri olduğunu biliyordu da,aktif siyasetten uzak kalmıştı.Bir çok teklifler gelmişti siyasi partilerden.Kimi yaklaşan belediye seçimleri için aday olmasını,kimi partinin ilçe yönetiminin başına geçmesi için.Hatta Ankaradaki dostlarından bazıları da bu konuda ısrarcı olmuşlar,hepsini reddetmişti.Ama ülkenin gidişatını da hiç hayra yormuyordu.``Bölecekler bizi,Yugoslavya gibi küçük küçük devletçikler kurduracaklar,Mustafa Kemal`in ve milyonlarca şehidin kanıyla kurulmuş bu cumhuriyeti,yazık diyordu.

Televizyondaki tartışma da yine kısır bir döngü yaşanmış,hükümet yanlısı malum şahıslardan birisi ki,bunu daha önceki dönemlerden de tanıyordu,bir dönem Özalın yakını olmuş şimdi de başına geçtiği holdingin siyasete ,iktidara şirin görünme heveslisi bir besleme gazetecisiydi.Düne kadar her konuda iktidarı gözü kapalı destekleyen bu kişiler,ne olmuşsa şimdi iktidara kılıç çekmiş görünüyordu.Bu adamı görünce midesi bulandı,başka kanala geçti.

Bir süre televizyonda kanalları gezindi durdu.İçinde bir sıkıntı hasıl olmuştu,neden niçin olduğunu bilmediği de yarın yaşayacaklarının sıkıntısı olabileceğini düşündü.Çünkü ne zaman içinde bir sıkıntı meydana gelse biliyordu ki gelecekte yaşayacağı sıkıntılar kendini bekliyordu.Oysa yarın için planladığı iki çözümsüz konu vardı çözmeye çalışacağı.O da kendini direk etkileyen durum değildi.İçindeki merak duygusunu gidermek için belki...Ne edip edip bu gizemli adamı ve köpeğini bulacak,diğeri ise Aydanı görüp onunla konuşacaktı.İçindeki dalgalanmalar belki o zaman durulacaktı.
Cengiz uykulu uyanık hayli zorlanmıştı bu gece.Sıkıntılı geçmişti ama nedenini bir türlü anlayamamış kafasında kurduğu efamlar yüzünden olacağını düşünmüştü.Öğleye doğru gözlerini açtığında pırıl pırıl güneş karşılamıştı.Güneşin verdiği gevşeme hissi bir süre daha yatakta hülyalar kurmasına vesile oldu.Saatine baktı bir ara da,``Amma geç olmuş``dedi,kalktı yatağından.Elini yüzünü yıkadı suyun uyarıcı gücü pek çok unuttuğu şeyi,planladığı şeyi hatırlattı ona.Bu gün yapacakları vardı,epeydir işi gücü de savsaklamıştı.Oysa rahmetli babasının kulağına küpe olan sözü vardı onu hatırladı bu ruh hali içindeyken.``Esnaf kuşla kurtla uyanan kişidir,sakın ola ki çakallar gibi kısmetini gecede aramayasın.``derdi babası...

Cengiz babasının sabah ezanıyla başlayan günlük koşuşturmalarının yakın ve canlı tanığıydı.Annesinin tüm ısrarlarına rağmen muhakkak gecenin köründe babası Cengizi de uyandırır,önce camiye giderler namazlarını eda ederler sonra gelip annelerinin hazırladığı mis gibi Tarhana çorbasını içer dükkanı açmaya giderlerdi.Dükkana ilk gelen müşterinin verdiği parayı da yere atarlardı bereket olsun diye.Müşterinin parası yoksa babası para çıkarır yere atardı.Bu belki de bir gelenekti ,belki de...

Cengiz gerisini düşünemedi,çünkü kapı çalıyordu.Kim olabilirdi ki bu saatte.Henüz üzerini yarım giyinmişti.Aceleyle üzerini giyindi ve kapıyı açtı.Kimsecikler yoktu.
``Allahallah``dedi.Sağa sola baktı ,kimse yoktu görünürde.Acaba yanlış mı duydum dedi,kapatırken kapıyı.Kaldığı yerden devam etti giyinmeye.Bu günlerde bir daha dikkat eder olmuştu üstüne başına.Eee ne de olsa artık düğün hazırlığına başlamıştı.Daha şık daha güzel giyinmeli görünmeliydi,dostlarına sevdiklerine.Artık salaş günler geride kalmalıydı.Evdeki ütüsüz gömlekleri ,pantolları toplayıp bir poşete koydu,hem de büyükçe bir poşete onu götürüp bir terziye verecek akşama da alacaktı.

Dolaptan çıkardığı bir meyva suyu ile kahvaltısını yaptı.Şimdi annemin evinde olsam imkanı var mı bununla beni dışarıya göndersin.Mis gibi tarhana çorbasını koyardı önüme diye düşledi o ara...

Artık bu düşleri ve hayalleri geride bırakma zamanıydı.Öncelikle yapması gerekenleri düşündü de gün nerdeyse yarılanmıştı .Ayakları evin karşısındaki çınara yöneldi önce.Çınarın etrafına bakındı bir süre ondan iz var mı diye.Askerlikten edindiği izleme teknikleri aklına geldi.Eğildi yerdeki izleri kontrol etti bir süre.En son ne zaman gelmiş olabileceği hakkında kendi kendine fikir yürüttü...Anlaşılan yakın zamanda buraya uğramamıştı.İyisi mi önce bir şehirde takıldığı Çamlıkahve ve civarına bakayım,soruşturayım sonra o metruk eve bakarım...

Cengizin oturduğu evle çarşı hayli uzaktı.Ne kadar yürüdü bilmiyordu ama son zamanlarda oturak olmanın verdiği sıkıntı kendini hissettiriyordu,yorulmuştu ve nefes nefese kalmıştı şehre geldiğinde.Günün her saatinde paça bulunan lokantalardan o garip adamın da sıkça uğradığı lokantaya uğradı önce.Bir paça istedi önce...Paçayı getiren çırağa sordu önce adamı da aldığı cevap hiç de sevindirici değildi.
-Abi,o günden sonra hiç uğramadı.Hani köpeğinin geldiği gün var ya...diyerek o yaşanan kargaşayı hatırlatıyordu çırak.Çorbasını içip hızla çıktı lokantadan.Son umudu belki de o evdi....
( Yaşıyoruz.... 13 başlıklı yazı Lütuf VELİ tarafından 22.11.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu