Sabah uyanır uyanmaz sofra kurulmuş mu ona bakardık
Anam kocaman dilimli ekmekleri yağlayıp maşıngaya sürmüş mü
Kızaranları çıkartır sofra bezinin üstüne döker peşine diğer siniyi
Herkes sofraya oturmadan bir dilim ekmeği kap bakalım kapabilirsen
Elinde ki bıçağın sap tarafını yersin kafana
"Utanmıyornusun baban gelsin otursun sofraya"
Bizim amacımız karın doyurmak değil aslında
Bir an önce soluğu alalım derenin boyunda
Evde kalsak mutlaka bir iş bulunurdu
İş yapmayı da bırak bir yalnış yapmayasın
Haşlardı kıçını, sırtını yılgın çubuğu
Böyle bir yerde istesende durulur mu
Sofradan kalkan el ağız yıkama bahanesiyle
Avluda bulunan çeşmenin başına
Arkamıza bakmadan bayır aşağıya tepe taklak
Koş bakalım çimenlerin üstünde
Peşimizden anam bağırır "çabuk dönün eve"
Akşama sanki eve gelmeyeceğiz
Gözüyle bizi görmesin diye
Yolların tozunu attırırdık yarış yaparken
Köyün arka mahallesine bakan ovada
Top oynama sahasında toplanırdık
Bizi gören birileri mutlaka gelecek
İki takımdan fazla kadro hazır
Koştur bakalım koştur bir topun peşinden
Karınlarımız kıyılana kadar
Kimisi köyün yolunu tutar
Bizim takım doğru derenin boyuna
Dereye varmadan komşunun bostanından
Bir iki tane koparsak ne var sanki
Ha onların tarlası ha bizim tarla
Dut bahçesi vardı köyün eski yatağında
Akşam dönüşünde de mutlaka uğrardık
Köye yaklaştıkça top oynadığımız harmanlıkta
Çocuklar yine top oynuyor
Sabahtan doymamış gibi karanlık kapatana kadar
 
Eve nasıl gideceğiz şimdi
Arka taraftan damın penceresinden 
Kendimizi samanlığa atardık
Bahçe içinde dolaşır anamın sesi
"Nerde kaldı bu gavurun enikleri"
Sopayı yiyeceğimiz belli
Belli de yine de ana yüreği
İçeriye giremiyor sesleniyor "Mahmuuutt, Necmiiii..."
"Ah sizi elime geçirirsem"
Biz çıkarmıyız artık saklandığımız yerden
Saman balyasının üzerinde mışıl mışıl uyurduk
Ziyaretimize gelenlerde vardı
Alt komşumuz fareler
Onların peşinden bizim tekir
Kokumuzdan mı anlıyordu bilmem
Mırıldanarak koynumuza girerdi
Sabaha kadar nasıl dayansın ana yüreği
Sabah ezanıyla kalkmış çıkmış avluya
Dış kapıda çeşmenin başında
Mahallenin kadınları su doldurma sırasında
Bakraç sesleriyle uyanır
Usulcacık pencereden gerisi geriye inerdik
Arka taraftan dolanır bahçeye girerdik
Evden çıkıyormuş gibi yapar anamızın yanına gelirdik
Mahallelinin yanında sesini çıkarmazdı
Amacımız kurnazlık yapıp sopadan kurtulmaktı
Olsun sopaya razıydık yeterki içeriye geçelim
Sini sini kızartılmış yağlı ekmeklerden yiyelim
Bundan sonra bakalım ne olacak Allah kerim
Şimdi düşünüyorum da
Ne tatlıydı
Anamın sopaları
Gözlerim o eski maşıngayı arar oldu
Sahi birden aklıma geldi
Kaç dilim ekmek yediğimizi bilmezdim
Bir türlü karnımız doymazdı
Gel de ye bakalım şimdi
Maşıngada kızarmış bir dilim ekmeği...
 
14.03.2011
  
 
( 420- Anamın Ekmeği başlıklı yazı Necmi Yaprak tarafından 14.03.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.