Orman Kanunu

 

TİYATRO OYUNU

DRAM

 

Kararlı duruşunuzun önünde hiçbir güç uzun süre hâkimiyet kuramaz

 

Yazan

Mehmet Demir

Mart 2010

 

 

 

 

 

 

Oyuncular

Kırkurdu: Çakal (E)

Kümes düşkünü: Sansar (E)

İripençe: Ayı (E)

Çifttoynak: Domuz (1) (E)

Keskindiş: Kurt (E)

Leşyiyen: Sırtlan (1) (E)

Kızılkuyruk: Tilki (E)

Sivriburun: Tilkinin karısı (K)

Çatalboynuz: Geyik (E)

Kadife: Zebra (Eşc)

Uzundiş: Tavşan (E)

Ozan: Sincap (E)

Selviboy: Zürafa (K)

İrigöz: Ceylan (K)

İbikli: Horoz (E)

Savcı: Sırtlan (2) (E)

Yargıç: Domuz (2) (E)

Gazeteci: Maymun (Ç)

Polis 1: (Ayı) (E)

Polis 2: (Ayı) (E)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Oyunumuzdaki olaylar ülkemizden çok uzakta bir ormanda geçmektedir.

I. PERDE

Tablo 1

Kırkurdu, Kümes düşkünü, İripençe, Çifttoynak, Keskindiş ve Leşyiyen Kızılkuyruk’un evinde toplantı yapmaktadır. Toplantı oldukça hararetli geçmekte, katılımcıların sesleri gür çıkmaktadır. Evin hanımı Sivriburun’un ızgarada pişirdiği pirzolalar iştahla yenirken, ağız şapırtılarıyla kaba konuşmaları birbirine karışmaktadır.  

Kızılkuyruk          : Olmaz artık bu kadar da olmaz!

Kümes düşkünü  : Bu da yapılmaz ki canım!

Leşyiyen             : Neymiş efendim, ormanda avlanılmayacakmışız, olacak iş mi bu?

İripençe               : Ne yiyecekmişiz? Ot mu yiyeceğiz anadın mı?

Keskindiş            : İnek miyiz biz yahu?

Çifttoynak            : Artık ormanın dışında avlanacakmışız, Olur mu böyle şey be?

Sivriburun           : (Elindeki ızgaradan kocasının tabağına pirzola koyarken) Daha pirzola isteyeniniz var mı? (Gülerek) Bak bir daha bulamazsınız böyle pirzolaları.

Kızılkuyruk          : Evet doğru söylüyor. Artık ormanda avlanmak yasak olduğuna göre prizolayı rüyanızda görürsünüz bundan sonra.

Leşyiyen             : Yani bundan sonra nasibimizi hep orman dışında mı arayacağız?

Keskindiş            : Kış geldi mi ben ormanda bile aç kalıyorum, bırak dışarısını…

Sivriburun           : Evin nafakasını ormandan sağlayamayacaksak niye ormanda oturuyoruz ki kocacığım? Böyle orman kanunu olur mu?

Kırkurdu              : Ormanın kanunu mu olurmuş canım. Delirdi mi bu aslan? Ormanın bir tane kanunu vardır. Güç kimdeyse kral odur. Bu iş böyle yürümez. Bir şeyler yapmak lazım.

İripençe               : İyi de ne yapacağız anadın mı? Aslanla baş edemeyiz ki. Valla şimdiden midem kazınmaya başladı benim. Aç ayı oynar mı yahu?

Sivriburun           : Ormanın çoğunluğu ot yiyen olunca sonucun böyle çıkacağı belliydi zaten.

Çifttoynak            : Toynaklarımın bitişik olması yüzünden bana Çifttoynak diyorlar. Aslında hepinizden farklıyım ben. Çoğunuzun benden pek hoşlanmadığını da biliyorum. Ancak, burada ortak bir amaç için bulunuyoruz. Bu yüzden birbirimizle olan meselelerimizin bir önemi yok. Bütün yabandomuzları gibi ben de nemli ormanlık bölgeleri severim. Bu ormanı benim için yaşanabilecek en güzel yer kılan şey, ormanın içinden geçen pınar. Orman çok bereketli ve bol yiyecek demek benim için. O yüzden bu orman dışındaki bir yaşama alışmam çok zor. Ben sizler gibi sadece et yiyerek beslenmem ama ormanın toprağı çok sert, kök çıkarmak da çok güç. Bu yüzden et yemek zorundayım. Burası tarla değil ki ekinleri söküp yiyeyim. Açlığa hiç tahammülüm olmaz. Ne yalan söyleyeyim, aç kaldığımda babamı tanımam ben, önüme ne geldiyse yerim. Döke saça yediğim için bana pislik muamelesi yapsalar da aldırış etmem. 

Pek yakışıklı da değilim ama bu benim umurumda bile değil. Böyle şeylere kulak asmam ben. Öyle sosyal biri olmak bana göre değil. Sevmek, özlemek, kıskanmak gibi duygular, hatta duygu denen şeyler bana uzak kavramlar. Şimdi gelmiş aslan bir orman kanunudur tutturmuş, eşitlikten, demokrasiden filan bahsediyor. Yahu bunlardan bana ne? Ben kendimden başka bir şey düşünmem ki. Karnımı duyurup bir de çamur banyosu yaptım mı değmeyin keyfime. Aç kalmak çıldırtır beni. Aç kaldığım zaman gözüm döner benim. Çok vahşileşirim, valla kendi bebelerimi bile yerim. Aslan yasak koydu diye nefsime gem vuracak değilim. Bu saatten sonra huyumu da değiştiremem. Bu işe dur demezsek bütün düzenimiz bozulur. Ben yine sizlerden şanslıyım. şimdilik aç kalmıyorum. Ama bu hep böyle gitmez tabi, sürekli kök yiyecek değiliz ya. Nasılsa bir şeyler yaparız değil mi arkadaşlar?

Keskindiş            : Durun bakalım bu daha ilk oylamaydı. İleride başımıza daha neler saracak kim bilir bu Aslan?

Kümes düşkünü  : Valla orman halkı bu demokrasinin tadını aldı mı bize rahat yok artık bu ormanda.

Kırkurdu              : Yok! Yok, bir şeyler yapmalıyız.

Sivriburun           : Ne yapabiliriz ki? Aslan var bu kanunun arkasında.

Keskindiş            : Aç mı kalacağız canım. Valla ben kanun manun dinlemem. Aç kaldım mı dalarım valla birine.

Kümes düşkünü  : Dal da aslan geçirsin dişlerini boynuna.

Kızılkuyruk          : Gizli gizli yapmalıyız, görünmeden, iz bırakmadan.

Leşyiyen             : Çok tehlikeli.  Valla bir öğrenirse aslan oyar bizi.

Kızılkuyruk          : Bu o kadar kolay değil artık.

Sivriburun           : İyi de aslan bu. Aslanla oyun mu oynuyorsunuz.

Kızılkuyruk          : Artık eskisi gibi her şey aslanın elinde değil.

Sivriburun           : Nasıl değil?

Kızılkuyruk          : Artık bütün kararlar orman halkının oyuyla verilecek.

Kırkurdu              : Ne fark edecek. Kanuna karşı gelirsek suçlu olmaz mıyız? Aslan hesabını sormaz mı?

Kızılkuyruk          : Ah saf karıcığım, bizim yaptığımızı nerden bilecek ki?

Çifttoynak            : Niye bilmesin. Bizim yaptığımızı şıp diye anlar. Başka et yiyen mi var bu ormanda.

Kızılkuyruk          : Ya ormana orman dışındakiler saldırırsa? Hem ormanı korumak aslanın görevi değil mi? Bir de suçlarız aslanı. Niye önlem almadın, niye korumadın ormanı diye. Hem kendisinin yapmadığını nasıl kanıtlayacak ki?

Kümes düşkünü  : (Alaylı bir şekilde) Ulan ne tilkisin sen…

İripençe               : Bütün dikkatleri aslanın üzerine çekmeli o zaman anadın mı?

Kızılkuyruk          : Öyle uluorta iş yapmak yok. Gizli gizli. Kemikleri de saklamak lazım. İz bırakmamalıyız.

Keskindiş            : İşleri gece yapmak daha elverişli? Gece baskınları yaparız. Hiç kimse de görmez.

Leşyiyen             : (Sırıtarak) Hatta kemikleri Aslanın bahçesine gömeriz. Aslanı suçladığımızda elimizde kanıt olur.

Kırkurdu              : Bu güzel fikir. Hem ölenler için üzülmüş gibi görünürüz. Hatta en çok biz feryat ederiz ki doğrudan bizi suçlamasınlar.

Kızılkuyruk          : Aslanın hakkında dedikodular çıkarırız, orman halkının gözünden düşürürüz.

Keskindiş            O kadar kolay değil bu. Ormanı nice tehlikeden korudu bu güne kadar. Herkesin can borcu var aslana. Orman halkı sempati duyuyor ona.

Kümes düşkünü  : İşin içine can korkusu girdi mi sempati filan kalmaz. Önce gözden düşürelim yeter.

Sivriburun           : Aslan o kadar aptal mı? Bir şeyler olduğunu anladığında karşımıza dikilmez mi?

Kızılkuyruk          : Çok doğru. O yüzden hemen gemi azıya almak yok. Ağır ağır ilerlemeli, aslanı kendi koyduğu kanunlarla alt etmeliyiz. Öyle bir anda can damarına basıp kışkırtırsak her şey aleyhimize döner. İş yapalım derken aslanın midesinde bulmayalım kendimizi.

Leşyiyen             : O zaman nefsimize hâkim olacağız beyler. Hemen midelerimizi düşünmeyelim İştahımızı aslanı saf dışı bıraktıktan sonrasına saklayalım.  

Keskindiş            : İyi de bu arada karnımızı nasıl doyuracağız. Böyle giderse aslanın bizi öldürmesine gerek kalmaz ki, biz açlıktan ölürüz zaten.

Kızılkuyruk          : Birlikte hareket ederiz. Bir süre birlikte orman dışına avlanırız. Orman dışında avlandığımızı görmeleri iyi olur hem. Şüpheleri üzerimizden uzaklaştırırız böylece. Hatta bir süre ormanda hiç avlanmasak daha iyi.

Kırkurdu              : Orman halkın güvenini kazanmalıyız bir yandan. Halkın arasına karışıp ihtiyaçları olup olmadığını soralım. Herkesle ilişkilerimizi iyi tutalım.

Sivriburun           : İşlerine yardım edelim. Eksiklerini görelim.

Çifttoynak            : Yok deve! Çok abartmadık mı?

Sivriburun           : Şu seçimler yapılana kadar herkese iyi görünmemiz lazım. Hatta seçimde aramızdan birini desteklesek iyi olur. Şöyle akıllı bir lider olsun. Liderlerin güçleri de olur. Kanunun gücünü de kullanırsak sonuca daha kolay varırız. Kendi adayımızı destekleyelim. Propaganda yapalım. Bu yüzden hepimiz orman halkının güvenini ve sempatisini kazanmalıyız.

Kızılkuyruk          : Hay ağzını öpeyim senin. Ne akıllısın sen öyle.

Sivriburun           : (Kırıtarak) Kimin Karısıyım.

Kümes düşkünü  : (Tilki’ye dönerek) Bu işi en iyi sen becerirsin. Senin ağzın iyi laf yapar. Herkesi kolayca kandırır oyları toplarsın

Kırkurdu              : Hazır aslan da seçimde aday değilken…

Sivriburun           : Sahi aslan niye aday olmuyor ki?

Kırkurdu              : (Alaylı) Orman halkı demokrasiyi iyice sindirsin, kendi kendini yönetmeyi öğrensin diye. Kendi aday olsa biliyor ki onu seçecekler.

Sivriburun           : (Kinayeli) Yani o kadar seviyorlar aslanı. O kadar güveniyorlar öyle mi? Yoksa korktukları için mi?

Leşyiyen             : Seviyorlar ya da çekiniyorlar. Ama dediğini de dinliyorlar, saygı gösteriyorlar. Önemli olan da bu.

Kızılkuyruk          : Orman halkının aslana olan bu güvenini kırmalıyız. Bir şeyler yapmalıyız bu güveni kırmak için.

Çifttoynak            : Neler mesela?

Kızılkuyruk          : Mesela, aslan avlanmak için orman dışına gittiğinde ormana birilerinin saldırması gibi?

Kümes düşkünü  : Kim saldıracak ki?

Leşyiyen             : Dışarıdan birilerini ayartırız? Aslan ormandan uzaklaşınca haber uçururuz?

Kızılkuyruk          : Çok güzel düşündün Leşyiyen. Bence pek yerinde bir fikir… Keskindiş, senin orman dışında bir sürü arkadaşın var. Bayılırlar böyle ziyafetlere. Bizim payımızı da ayırırlar nasılsa. Ha, ne dersin?

Keskindiş            : Allah derim! Valla ağzımın suyu aktı Kızılkuyruk. İyi ki seni seçiyoruz ha. Biliyor musunuz, ben bu ormanın en eskisiyim. Neler gördüm bu ormanda ben. Sivri dişlerim yüzünden Keskindiş diyorlar bana. Bu ormanın en güçlüsü aslan olabilir ama en yırtıcı olanı benim. Boy ölçüşmem aslanla, biraz tırsarım ama böyle yasaklar koyacaksa külahlar değişir. Benim asaletim mitolojik çağlara kadar uzanır. Birçok medeniyette bana hayran olanlar bile var. Vahşiliğimden ve keskin dişlerimden korkarlar ama hala beni kutsal bir varlık olarak gören medeniyetler çok.

Şimdi aslan ormanda barıştan söz ediyor. Ben çağlar boyunca kimseyle barışık olmadım, kimseden buyruk almadım. Ormanda barış demek bizim aç kalmamız demek. Bense açlığa hiç tahammül edemem. Midem sürekli kazınır benim. Öyle böğürtlen yiyerek, yaban meyvesi çiğneyerek enerjisiz kalamam. Dişlerim körelir. Dişlerimin sürekli keskin kalması lazım. Sonra kuzular bile benle beş taş oynamaya filan kalkar, ağırıma gider. Bu barış ve demokrasi muhabbeti beni bozar arkadaş. Bu benim atalarıma ihanetim olur ayrıca. İsmime bile aykırı canım. Niye barış yapacakmışız ki hem? Bizim zorumuz ne? Yahu aslansan aslanlığını bil be kardeşim. Hangi ceylana göz diktin de biz olmaz dedik. Bu orman sana da yeter bize de. Sen kendi kısmetini ara biz kendimizinkini değil mi? Ne zaman yoluna çıktık? Ne zaman yemeğine göz diktik? Abisin dedik, saygı gösterdik ama bu kadarı da fazla değil mi artık? Şimdi bizi börtü böceğe mahkûm etmenin ne âlemi var?

Valla bu kanun çıktı çıkalı uykularım kaçtı birader. Her gece üzerimden birdirbir atlayan keçileri saymaktan keçileri kaçıracağım neredeyse. Sabaha kadar karnımın guruldamasından perişan oluyorum yahu. Neyse, bir çözüm bulunana kadar idare edeceğiz artık. Aslan orman dışına çıktığında şu dışındaki arkadaşlara bir haber uçurayım da gözümüz gönlümüz açılsın hem de moralimiz yerine gelsin biraz canım.

Kırkurdu              : Desenize ziyafet var arkadaşlar.  

İripençe               : Şu başımıza sardığı demokrasiyi aslanın başına örelim de görsün gününü anadın mı?

Kızılkuyruk          : Evet! Evet demokrasi. En büyük silahımız bu olacak İripençe.

Çifttoynak            : Nasıl yani? Demokrasi ve silah?

Kızılkuyruk          : Düşünsene, yönetimi ele alırsak ormanın polisi, adaleti bizim emrimizde çalışmaz mı? 

Çifttoynak            : Aslanın pençesine adalet madalet söker mi Kızılkuyruk. Dişlerini geçirdi mi hepimizi darmadağın eder. Hangi polisten bahsediyorsun? Orman polisi aslana ne yapabilir ki?

Kızılkuyruk          : Öyle şeyler yaparız ki aslan kaba kuvvet kullanamaz Çifttoynak.

Leşyiyen             : (Alaycı) Aslan? Kaba kuvvet kullanamazmış… Peh!...

Kızılkuyruk          : Tabi kullanamaz. Orman Kanununu kim koydu unutmayın. Kendi koyduğu yasayı kendi çiğneyecek değil ya.

Leşyiyen             : Konunu koyan o. Kaldıramaz mı yani?

Kızılkuyruk          : Kaldıramaz Leşyiyen. Çünkü biz bundan daha fazla demokrasi diyeceğiz. Unutmayın sloganımız daha çok adalet, daha çok özgürlük, daha çok eşitlik olacak.

Keskindiş            : İyi de bu slogan bizim yönetimimize de engel olmaz mı sonuçta? Canımızın istediğini yapamayız ki o zaman. Halkın gözünü de fazla açmaya gelmez.

Kızılkuyruk          : Sen orasını merak etme Keskindiş. Aslanı saf dışı bıraktık mı her şey eskisi gibi olur.

İripençe               : (Alaycı) Aslanı saf dışı bırakmak? Senin bu lafların da beni deli ediyor anadın mı? Ne kadar da kolay söylüyorsun. Bunu ben bile söyleyemiyorum. Ben ormanların boz ayısı İripençe’yim anadın mı? Yüzebilirim, ağaca tırmanabilirim. Burnum çok iyi koku alır. Bu yüzden hiçbir av elimden kaçamaz. Et benim güç kaynağımdır. Et yemezsem güçsüz kalırım. Orman hayatının değişmez kuralıdır: Güçlü olan kazanır anadın mı? Kazanabilmek için güçlü olmak, güçlü olmak için de et yemek lazım. Zaten bu pençeler bana avımı kolayca avlamam için verildi. Avlanamayacaksam neden bu pençelere sahibim değil mi anadın mı?

Şimdi aslan, gelmiş ormanda avlanmak yasak diyor. Üstelik bir de ormandaki diğer hayvanlarla barış içinde yaşayacakmışız. Yahu bu olacak iş mi? Ben avlanmazsam aç kalırım, güçsüz kalırım. Açlığa hiç tahammülüm olmaz benim. Gücüm zayıfladığında da ormanın diğer zayıf hayvanlarından ne farkım kalır? Yahu ben ayıyım, toplum içinde yaşamak bana göre değil, ben sevmem öyle kalabalıkları filan, ben yalnız yaşamayı severim anadın mı? Kışın inime çekilir uykuya yatarım. O yüzden kış gelmeden bol bol yemem lazım.

Şimdi orman hayvanlarıyla dost olacakmışım. Etine iştahla bakarken bir ceylanla nasıl dost olabilirim, bir geyikle nasıl geyik muhabbeti yapabilirim? Yahu onlar beni gördüler mi zaten kaçacak delik ararlar bir kere anadın mı? Hem yakışır mı benim gibi ağır ve oturaklı bir ayıya geyikle muhabbet etmek? Saygıları kalır mı bana sonra?

Yok! Yok, bu barış ve demokrasi işi beni pek sarmadı anadın mı? Bana ne faydası var ki hem barışın, demokrasinin? Ben zaten kendimi koruyabilirim. Biz et yiyenler zaten birbirimize kolay kolay saldırmayız. Ortalıkta otyiyenler dolaştıkça ne gerek var birbirimize saldırmaya? Aslanı da anlamak mümkün değil anadın mı? Yahu sen et yemiyor musun be birader? Ne işin var senin sincapla, tavşanla? Bugüne kadar ne güzel geçiniyorduk aslan soyuyla. Şimdi birden aramıza bu düşmanlığı sokmanın ne âlemi var? Ama korkuyorum anadın mı? Nasıl baş ederiz biz bu aslanla?

Kızılkuyruk          : Canım, tabi ki kolay değil baş etmek. Yavaş yavaş ve adım adım İripençe. Göreceksin her şey tereyağından kıl çeker gibi olacak. Ayrıca ataları çok vahşilik yaptı geçmişte. Bu yüzden en ufak bir şüphe aslan üzerinde ağır bir baskı oluşturacak. Kanunu kaldırsa da işimize gelecek, kanuna uyarsa da. Merak etme sen.

Sivriburun           : Valla kocamsın diye söylemiyorum ama sen şeytana bile pabucunu ters giydirirsin.

Kızılkuyruk          : Öğünmek gibi olmasın ama şeytan benim yanımda asistanlık bile yapamaz. Arkadaşlar birbirimizle geçmişte iyi geçinememiş hatta düşmanlık beslemiş bile olsak şu anda ortak bir menfaat için bir aradayız. Karşılıklı çıkarlarımız bizi birlikte hareket etmeye mecbur kılıyor. Ben bu birliktelikten memnunum. Burada amacımız aslanı ve aslanın getirdiği demokratik düzeni ortadan kaldırmak ve bu amaç için bu demokrasiyi sonuna kadar kullanacağız. Her şeyi eski haline koyana kadar sabır ve birlikte çalışmak gerekiyor. Açıkçası hepimize çok görev düşüyor. Hepiniz benden güçlü olmanıza rağmen bu konuda beni lider seçtiğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. Beni seçtiğinize asla pişman olmayacaksınız. Hem eskisinden daha güçlü çıkacağız bu mücadeleden, hem de çok eğleneceğiz. Bu akşamlık bu kadar arkadaşlar bundan sonra sık sık toplanıp yeni stratejiler belirleyeceğiz. Hepimize kolay gelsin.

Tablo 2

 

Çatalboynuz’un “Geyik Muhabbeti” kahvesinde heyecan doruktadır. Ortalık darmadağın olmuş, masalar devrilmiş, etrafta kırık dökük sandalyeler, çay tepsisi yerlerde. Kırkurdu bir ileri bir geri volta atıyor, Kümes düşkünü ise hop oturup hop kalkıyor. Uzundiş kapının arkasına gizlenmiş çıkmaya çekiniyor, Çatalboynuz’un beti benzi atmış, bir yandan dağılmış kahvesini toparlamaya çalışıyor bir yandan la havle çekiyor. İbikli bir yandan yolunmuş tüylerini yokluyor bir yandan da kaçırılan tavukları hesap ediyor. İrigöz parçalanan arkadaşı Cilveli’nin peşinden gözyaşı döküyor. Selviboy ve Kadife onun acısını paylaşmaya çalışıyor.

Ozan                   : (elinde sazıyla ağıt söylemektedir)

Dişi keskin olan, balam göstermez mi dişini

Bırakır mı özüm, bulmuş da taze etin peşini

İşte parçalamışlar cilvelinin döşünü

Orman yerde barış m’olur ay gözüm

 

 

 

Kurt sürüsü canım yakar ay balam

Ayı, çakal hayın bakar ay balam

Aslan bir gün ormandan ayrılanda

İt sürüsü ocak yıkar ay balam

 

Ah İrigöz, gitti gider Cilveli

Vay benim gözüm, yitti gider Cilveli

Barış m’olur kurdun karnı aç iken

Orman halkı bu gerçeği görmeli

 

Ay balam, gözlerini kan bürümüş bunların

Hesabını kim verecek özüm yitip giden canların

Gördün mü hiç ay gözüm, kardeş olmuş kurt-kuzu

Ciğerimden eksik m’olur balam hiç sızı

Kurt sürüsü canım yakar ay balam

Ayı, çakal hayın bakar ay balam

Aslan bir gün ormandan ayrılanda

İt sürüsü ocak yıkar ay balam

 

Ah İrigöz, gitti gider Cilveli

Vay benim gözüm, yitti gider Cilveli

Barış m’olur kurdun karnı aç iken

Orman halkı bu gerçeği görmeli

 

Kırkurdu              : (Birden voltasını kesip) Böyle şey olur mu kardeşim. Orman talan ediliyor aslan efendi ortalıkta yok. 

Kümes düşkünü  : Güvenliğimizden sorumlu olanlar av partisinde Kırkurdu.

Kırkurdu              : Oh! Oh! Millet canının derdinde, aslan bey midesinin derdinde. Ne güzel iş ya!  

Kümes düşkünü  : (Çatalboynuz'a müdahale ederek) Bırak kalsın. Gelsin de görsün rezaleti.

Çatalboynuz        : Olsaydı ne fark edecekti ki. Baksana ne kadar kalabalıklardı. Aslan tek başına hangisiyle baş edecekti ki.

Kırkurdu              : Baş edemeyecekse neden güvenliğimizi ona teslim ediyoruz ki...

Kümes düşkünü  :  Baş edememek ne demek? Baş edecek! Ya baş edecek ya da baş edebilene bırakacak bu işleri!

İbikli                   : Aslanın baş edemediğiyle sen mi baş edeceksin kümes düşkünü?

Kırkurdu              : Canım biz baş ederiz dedik mi. Ama tek başına baş edemiyor madem, bu işi baş edebilecek olanlara terk edecek.

Kadife                 : Ay, nerden çıkardınız baş edemediğini anacığım. Bunlar belli ki aslanın yokluğunu fırsat bilmişler. Aslan burada olsaydı cesaret edebilirler miydi hiç?

Kümes düşkünü  : (Kinayeli) Yani aslan burada olsaydı…

Kırkurdu              : Niye yok? Onun görevi burayı korumaksa av partisinde ne işi var?

Selviboy              : Ne yapsın yani? Aç mı kalsın?

Kümes düşkünü  : Aç kalmasın efendim. Eskiden aç mı kalıyordu?

İrigöz                  : (Ağlayarak) Sizin tuzunuz kuru tabi. Aç kalına karnını sizinle doyurmazdı değil mi nasılsa?

Kırkurdu              : Hayat boyu sizin neslini tüketmiş aslanı korumaya devam edin hala.

Selviboy              : Atalarının yaptıkları için aslanı mı sorumlu tutuyorsun Kırkurdu?

Kümes düşkünü  : Ne fark eder? O da aynı vahşi soydan gelmiyor mu? Hala dişlerini ensende hissetmiyorsanız şaşarım. Ne çabuk güvenmeye başladınız aslana?

Kırkurdu              : Güvenmeseler ne fark eder ki? Kafası bozulduğunda bunları pençesinden kim koruyacak?

İbikli                   : Öyle demeyin. İstese her gün karnını doyurmak için orman dışına gitmezdi. Her gün benden bir tavuk istese vermeyecek miydim yani?

Kümes düşkünü  : Aslan istese verirsin değil mi Allahsız İbikli. Şu sansara güzellikle bir defa tavuk verdin mi hayatında?

İbikli                   : Aslanın Orman Kanunu en çok senin işlerini bozdu değil mi Kümes düşkünü?

Kümes düşkünü  : Ben senin tavuklarına kalmadım İbikli. Orman dışında bir sürü yaban tavuğu var. Hem böyle daha eğleniyorum ben.

Çatalboynuz        : Bunlar Aslanın ormanda olmadığını nerden öğrendi ki?

Kırkurdu              : Nerden öğrenecekler. Av partisi yapıyor beyimiz. Orman dışında duymayan mı kaldı?

Kümes düşkünü  : Çok tedbirsizlik yaptı çok. Giderken hiç olmazsa ormanı birilerine emanet etseydi?

Kadife                 : Kime emanet edecekti ayol. Size mi? Ayol siz kendi kıçınızı zor kurtardınız kurt sürüsünden.

Uzundiş              : Gittiler mi? Gittiler mi? Gelmezler bir daha değil mi? Gelmezler değil mi?

İbikli                   : Çık ulan oradan Uzundiş. Senin kıçın kurtuldu, ne olduysa benim tavuklarıma oldu.

Selviboy              : Bu vakitte kurtların ormana girmesi pek öyle normal bir şey değil. Hani kış olsa yine anlayacağım da.

Kırkurdu              : Canım bunlar dağlardaki aç kurtlar. Kurtların hiç doyduğunu gördünüz mü? Hazır aslan da ormanda yokken ziyafet çekmek istemişler besbelli.

İrigöz                  : Ah benim canım arkadaşım! Ne olduysa Cilveli’ye oldu. Nasıl da acımadan parçaladılar kör olasıcalar.

Kümes düşkünü  : Siz öyle aslana güvenip tedbirsiz dolaşmaya devam edin. Daha başınıza neler gelir neler.

Uzundiş              : Çıkim mi? Çıkim mi? Gelmezler bi daha di mi? Gelmezler di mi?

İbikli                   : Çık ulan oradan! Gelip gagalamayayım seni.

İrigöz                  : Aslan bunun hesabını sorar onlara. Arkadaşımın kanını yerde bırakmaz.

Kümes düşkünü  : (Alaylı) Sorar! Sorar! “Benim payımımı niye ayırmadınız diye hesap sorar” 

Kadife                 : Ay çok kötüsün Kırkurdu. Hiç böyle şey yapar mı Aslan.

Kırkurdu              : Hesap soracakmış! Peh! Onun böyle bir derdi mi var? Baksanıza hala av partisinde beyimiz. Ormanı yaksalar haberi olmayacak nerdeyse.

Kümes düşkünü  : Her şeyi tek başına yapmaya soyunursa işte böyle olur. Bu işler tek başına yapılır mı? Bu işler ekip işi ekip?

Selviboy              : Ne ekibi? Sen ben mi koruyacağız bu ormanı?

Kümes düşkünü  : Ormanda tek güçlü olan aslan mı sandın? Kuvvetli arkadaşlarımız da var çok şükür.

Çatalboynuz        : Biz biliyoruz sizin o kuvvetli arkadaşlarınızı.

Selviboy              : Ne olursa olsun hiçbiri aslan kadar kuvvetli ve çevik değil. Bizi ancak aslan koruyabilir. Hem size mi teslim edecek ormanı?

Kümes düşkünü  : Orman Kanunu kuvvetler ayrılığını öngörmüyor mu? Nerde ayrı kuvvet? Baksana Aslan ne derse o oluyor. Hani demokrasi vardı? Hani nerede halkın iradesi?

Selviboy              : Daha ne yapsın ki aslan. Bütün kararları birlikte almıyor muyuz? Hem haklarımıza ve kararlarımıza ne kadar saygılı olduğunu görmüyor musunuz? Hangimize zarar verdi bugüne kadar?

Çatalboynuz        : Ben şahsen kendisinden çok memnunum. Başka aslan olsaydı bunları konuşabilir miydik? Onun sayesinde ormana barış geldi.

İbikli                   : (Gülerek) Bak! Kümes düşkünü, bak! Barış geldi lafını senin için söylüyor. Orman Kanunu olmasaydı senle biz hala köşe kapmaca oynuyorduk.

Uzundiş              : Ben eskiden de korkuyordum, şimdi de korkuyorum.

İbikli                   : Sen daldan kozalak düşse de korkarsın, gök gürlese de Uzundiş.

Selviboy              : Yiğidi öldür hakkını ver. Bu kanun uygulanmaya başladı başlayalı ben kendimi daha güvende hissediyorum. Ben şahsen çok güveniyorum aslana.

Kadife                 : Ayol ben de çok güveniyorum ama bir de şu olanlara da baksana.

Çatalboynuz        : (Ortalığı toparlamış ve elinde çay tepsisiyle) Geyik muhabbetini bırakın da çaylarınızı için. Kırılan dökülenin masrafını çıkaralım bari.

İrigöz                  : Çatalboynuz da kırılanlarını düşünüyor. (İç çekerek) Ah!.. Benim en sevdiğim arkadaşım gitmiş…

İbikli                   : Biz de beş tavuğumuzu yitirdik canım. Bırakın gidenin arkasından bu kadar ağlamayı. Sanki ilk defa mı kayıp veriyoruz.

Kırkurdu              : Sen bu kafayla daha çoook kayıplar verirsin İbikli.

Kümes düşkünü  : Aslan orman dışına çıkıp avlanmaktan yorulsun, o zaman görürüz sizin kayıplarınızı.

Kırkurdu              : Kış gelsin bir hele. Av bulamadığında görürsünüz siz aslanı.

Kümes düşkünü  : Dikkat et de ilk yemeği sen olma İrigöz.

İbikli                   : Bu en çok senin işine gelir değil mi Kümes düşkünü? Yine başlarsın tavuklarıma dadanmaya.

Kümes düşkünü  : Günahımı alıyorsun İbikli. Biz orman kanununu içimize sindirdik artık. Sen rahat ol. Dışarıda yaban tavukları bol çok şükür. Kışın da yaban ördekleri var mis gibi.

Kırkurdu              : Yapılacak seçimlerde iyi bir lider seçmeliyiz. Bizi birleştirecek, bize gerçekten liderlik edecek, akıllı birini seçmeliyiz. Böyle olmaz.

Kümes düşkünü  : Demokrasilerde tek kişi kararıyla yönetim mi olurmuş? Aslanın bu konuda yeterince sabıkası var. Her şeye müdahale ediyor. Böyle demokrasi olmaz ki?

Çatalboynuz        : Ne sabıkasını gördünüz aslanın?

Kadife                 : Ay! Aslan kime zarar vermiş ayol?

Kırkurdu              : Bir acıksın hele, o zaman görürsün Kadife.

Aslan                  : (Aniden çıkagelir) Ne oluyor burada! Niye toplandınız böyle? Bir şey mi oldu?

Kümes düşkünü  : Hadi hoşça kal Çatalboynuz, çayların da tavşankanıymış.

Uzundiş              : Tavşankanı mı? Anneciğim… Tavşankanı! Tavşankanı!

Kırkurdu              : Muhabbetine doyum olmuyor Çatalboynuz, hadi ben de kaçtım.

Tablo 3

Çatalboynuz deli divaneye dönmüş, habire dövünmektedir. Maral birkaç gündür kayıptır ve hiç kimse görmemiştir. Maralın kayboluşuna kimse bir anlam verememektedir.

 

Ozan                   : (elinde sazıyla ağıt söylemektedir)

 

Gözel Maral nere geddin ay gözüm

Niçin böyle yitiklere garıştın

Görmez misin Çatalboynuz necedir

Bir hal m’oldu, belaya mı eriştin

           

Ormana kem düşende

İçime kor düşende

Maral’a n’olmuş ola

Aklıma kem düşende

 

Bu orman başsız m’ola

Maral’a n’olmuş ola

Bu kanun çıktı diye

Ayı, kurt dişsiz m’ola

           

Çoluk çocuk sensiz ne’der ay gözüm

Sabah akşam yolun güder ay gözüm

Eğer sana bir kötü hal olanda

Döşümüze girer keder ay gözüm

                                                                                             

Ormana kem düşende

İçime kor düşende

Maral’a n’olmuş ola

Aklıma kem düşende

 

Bu orman başsız m’ola

Maral’a n’olmuş ola

Bu kanun çıktı diye

Ayı, kurt dişsiz m’ola

 

Çatalboynuz        : Yok! Yok! Aramadığım yer kalmadı. İki gündür ne gören var ne duyan. Deli olacağım!

Selviboy              : Aranızda bir kırgınlık yoktu değil mi Maral’la?

Çatalboynuz        : Yok canım ne kırgınlığı Selviboy? Hem çocuklarını bırakıp niye gitsin?

Kadife                 : Bilmem? Ne yaptın kimbilir kadına ayol? Senin yine kazak erkekliğin tutmuştur.

Çatalboynuz        : Gerzek gerzek konuşma Kadife. Zaten canım burnumda…

Selviboy              : Canım, bir arkadaşında olmasın, iyice baktın mı her yere?

Çatalboynuz        : Bakmaz mıyım Selviboy? İğnenin deliğine bile baktım. Yok işte. Nereye gider bu?

İbikli                   : Sakın ormanın dışına gitmiş olmasın?

Çatalboynuz        : Ormanın dışına niye gitsin İbikli çocukları yalnız bırakıp. Orası güvenli değil ki. Deli değil ya bu?

İrigöz                  : Sakın biri saldırmış olmasın Maral’a?

Uzundiş              : Anneciğim! Saldırıyorlar mı? Korkuyorum!

İbikli                   : Şimdi seni bir gagalarım görürsün saldırmayı.

Selviboy              : Kim saldırabilir İrigöz? Kim cesaret edebilir ki böyle bir şeye.

Kümes düşkünü  : Niye? Daha önce saldırmadılar mı sanki?

Uzundiş              : Saldıracaklar mı? Saldıracaklar mı? Ne yapcam?  Nereye saklancam?

Çatalboynuz        : Saldırsalar bir yerde cesedi olmaz mıydı?

İrigöz                  : Ben anlayamadım bu işi. Cesedi yok, kendisi yok. Nerde o zaman bu Maral?

İbikli                   : (Kinayeli) Biri alıkoymuş olabilir mi?

Çatalboynuz        : Ne sebeple?

Kadife                 : (İmalı) Bilmem? Bir sebebi var mı acaba?

Çatalboynuz        : Salak salak konuşma Kadife. Ne demek istiyorsunuz?

Kadife                 : (İmaya devam ederek) Boynuzların biraz parlak görünüyor da kaç zamandır.

Çatalboynuz        : Beni deli etme Kadife. Bak şimdi seni şuraya yatırır… Tövbe tövbe! Ben neyin derdindeyim, şunun düşündüğüne bak…

Kümes düşkünü  : Orman Polisine haber verdin mi?

Çatalboynuz        : Aslanın haberi var.

Kümes düşkünü  : Aslan ne yapacak ki? Dedektif mi aslan?

İbikli                   : Canım bilmesinde fayda var.

Kümes düşkünü  : Orman Polisi bilmeli asıl. Kaybolanları aramak Aslanın görevi mi canım? O kendi işine baksın.

Selviboy              : Kümes düşkünü doğru söylüyor. Orman polisine haber verelim. Onlar bütün ormanı ararlar.

Çatalboynuz        : Benim aramadığımı mı sanıyorsunuz?

Selviboy              : İyi ama sen evlerin içine bakamamışsındır ki?

Kümes düşkünü  : Bu orman polisinin işi Çatalboynuz. Onlar her şüpheli durumu değerlendirirler. Gerekirse her evi ararlar.

Kadife                 : Evleri mi arayacaklar? Önce beni arasınlar? Önce beni…

İbikli                   : Senin neyini arayacaklar kadife?

Kadife                 : (Kırıtarak) Arayan bir şeyler bulur İbikli.

İbikli                   : Kadife sen yine aranıyorsun galiba ama bugün havamda değilim.

Uzundiş              : (Heyecanlı) Beni aramasınlar. Beni aramasınlar. Ben polisten korkarım.

İbikli                   : Şimdi sana bir koyacağım, sonra dökülen dişlerini arayacaksın!

Çatalboynuz        : Sende herkesle uğraşıp durma İbikli. Benim derdim bana yetiyor zaten.

İrigöz                  : (Çatalboynuz’a yaklaşıp işveyle) Maral bulunana kadar senin hizmetini ben yaparım, çocuklarına da bakarım Çatalboynuz, merak etme sen.

Çatalboynuz        : Sağ ol İrigöz ama çocuklarımın Maral’ıma ihtiyacı var.

İrigöz                  : Yanlış anlama Çatalboynuz. Sonuçta ben de bir anneyim. Annelerini aratmam onlara.

Kümes düşkünü  : Hadi gevezeliği bırakın da orman polisine gidelim.

Çatalboynuz        : Gidelim bakalım.

Uzundiş              : Ben gitmem! Ben gitmem! Ben korkarım polisten.

İbikli                   : Hadi lan! Seni çağıran mı oldu?

Tablo 4

  

İbikli kesik kesik ötmekte, kanatlarını birbirine çırpmaktadır. Çevresini sarmış olan orman halkı bu telaşının sebebini öğrenmek için merakla bakmaktadır.

 

İbikli                   : Gittiler! Gittiler! Bütün tavuklarım gittiler!

İripençe               : Nereye gittiler İbikli? Ne bağırıp duruyorsun anadın mı?

İbikli                   : Yoklar. Hiç birisi yok. Hepsi birden gittiler.

Keskindiş            : Dur telaş etme hemen. Suya filan gitmiş olmasınlar?

İbikli                   : Hepsi birden niye suya gitsin Keskindiş.

İrigöz                  : Canım belki de birlikte dolaşmaya çıkmışlardır. Gelirler, merak etme sen.

İbikli                   : Onlar bensiz bir yere gitmezler. Ne ihtiyaçları varsa ben görürüm onların.

Kadife                 : (İmalı) Belki de göremedin diye gittiler.

İbikli                   : Bak Kadife çimdi çıkar tepene gagalarım seni. Uğraşma benle yav! Ben tavuklarımın derdindeyim.

Kadife                 : Tabi İbikli! Zavallı tavukları da sabah gagalıyor akşam gagalıyorsun. Allah bilir senin bu gagalama huyundan kaçıp gitmişlerdir bunlar?

İbikli                   : Bak Kadife! Şimdi fena olacak! Şimdi tepene çıkacağım, seni elimden kimse kurtaramayacak! Uğraşma benimle yav! Zaten burnumdan soluyorum. 

İripençe               : Kes ulan anadın mı? Burada ciddi bir şey konuşuyoruz.

Keskindiş            : Her yere baktın mı İbikli? Boşuna telaşa verme herkesi.

İbikli                   : Baktım Keskindiş. Gidebilecekleri her yere baktım. Kanat vurup uçmadı ya bunlar?

Çatalboynuz        : Gitti gider İbikli. Bizim Maral da gideli on gün oluyor hala ses seda yok.

Ozan                   : (Elinde sazı ağıt söyler)

İbiklinin tavukları nere gaçmıştır gözüm

Hiç olacak iş midir bu?

Sanki bunlar kuş mudur?

Kuş olup uçmuş mudur?

Ormanda böyle bir iş hiç olmuş mudur?

 

Tavukları gayıpsa / ne’tsin ibikli

Kime sorsun, nere / getsin ibikli

Geceleri yalnız mı / yatsın ibikli

Artık dertli derli mi / ötsün ibikli

 

İbikli’nin tavukları neden gayıptır ay gözüm

Gapan varsa versin, balam bu çok ayıptır

 

İbiklinin tavukları talandır

Keskindişli ne söylese yalandır

Kurtla kuzu dost mu olur ay gözüm

Sen kendini bu barışa inandır.

 

İrigöz                  : Ormanda bir şeyler oluyor ama ne oluyor anlayamadım.

İripençe               : Polis iz üstündedir. Mutlaka bir iz bulur anadın mı?

Kadife                 : Bu saatten sonra geriye örekesini bulurlar?

Keskindiş            : Örekesini, terekesini. Önemli olan neler olduğunu öğrenmek, bir iz bulmak.

İbikli                   : Ulan bir tanesi bile kalmamış. Ne yapacağım şimdi ben?

Kadife                 : (Alay ederek) Mastürbasyon yaparsın İbikli.

İbikli                   : Şu Kadifeye bir şey söyleyin çenesini kapatsın. Yoksa elimden bir kaza çıkacak.

İripençe               : Bak Kadife şimdi senin bütün ıstırabına son veririm anadın mı? Yeter artık! Laf konuşuyoruz şurada.

Keskindiş            : Sen şimdi polise git de ifadeni ver ibikli.

Çatalboynuz        : Biz verdik de ne oldu sanki? Hala bulacaklar Maral’ı...

Keskindiş            : Olsun. Hiç olmazsa şüpheli bir iz bulurlar. Düşmanımız kim bilelim, değil mi?

Uzundiş              : (Telaşlı) Düşman mı? Düşmanlar mı var? Anneciğim.

Çatalboynuz        : Evet düşmanlık yapan birileri var. Ama kim?

İrigöz                  :  Yine kurtlar saldırmış olmasın.

Uzundiş              : (Korkarak) Kurtlar mı geldi kurtlar mı geldi. Korkuyorum.

Keskindiş            : Beni mi kastediyorsun İrigöz.

İrigöz                  : Keskin dişleri olan herkesi…

Keskindiş            : Bakın, geçen saldırıda ben yoktum bir kere. Nerede olduğumu da polise kanıtladım. Şimdi bu suçlama da nereden çıktı İrigöz?

İrigöz                  : Sen yoktun ama saldıranlar senin arkadaşlarındı.

Keskindiş            : Canım ne arkadaşı? Ben bu ormanda yaşıyorum, onlar dağlarda. Onlarla yolum ayrı, izim ayrı. Irkçılık mı yapıyorsun İrigöz.

İripençe               : Her kaybolan için hesap vereceksek işimiz var anadın mı? Ne demek yani bu? Biz orman kanununa saygılıyız bir kere. Yasaya ve yasaklara uyuyoruz. Hem polis hepimizi tek tek soruşturdu. Bizim orman dışında avlandığımızı herkes biliyor. Bunu hepinize ayrı ayrı kanıtlamak zorunda olmak beni deli ediyor anadın mı?

Keskindiş            : Siz ormanı koruyanlara sorun bunun hesabını.

İripençe               : Bu nasıl korumaksa? Her gün biri kayboluyor anadın mı?

Çatalboynuz        : İçimizde bir hain var ama kim?

İbikli                   : Bir bulsam önce ben gagalayacağım.

İripençe               : Yüksekten uç da kanatların yolunmasın anadın mı?

İbikli                   : Beni tehdit mi ediyorsun İripençe?

İripençe               : Sen benim muhatabım bile değilsin ibikli. Zamansız ötme de gagan yerinde kalsın diyorum anadın mı?

Çatalboynuz        : Kesin artık didişmeyi. Derdimiz bize yetiyor zaten. Kendinize yeni dertler aramayın.

Keskindiş            : Kimsenin dert aradığı filan yok Çatalboynuz. Üstümüze bok atılıyor. Biz de kuru gürültüye pabuç bırakmayız diyoruz sadece.

Çatalboynuz        : Kimsenin sizi suçladığı filan yok Keskindiş. Kanıt bulunana kadar herkes masumdur. Polis kanıt bulduğunda konuşacağız bunları.

İripençe               : Hah! Şöyle söyle anadın mı? Öyle dayanaksız iftiralarla herkesi zan altında bırakmanız beni deli ediyor.

Keskindiş            : Siz iyisi mi gidin polise, anlatın olan biteni. Onlar bilirler ne yapacaklarını.

İbikli                   : Gideceğim tabi. Kaybolan tavuklarımın hesabını bir bir soracağım.

Çatalboynuz        : Git ibikli git. Belki yolunmuş tüyler bulurlar.

İrigöz                  : Adalet bir gün yerini bulur nasılsa.

İripençe               : Adaletin kestiği parmak acımaz anadın mı?

Keskindiş            : Adalete güvenin. Adalet suçlu kimse verir cezasını.

İbikli                   : Bir bulayım suçluyu önce ben oyacağım gözünü.

Kadife                 : Sen de iki santim gaganla herkese bilet kesiyorsun ayol.

İbikli                   : Tepene bir tünersem kaç santim olduğunu görürsün Kadife.  

İripençe               : Kesin lan didişmeyi! Sizin böyle vır vır konuşmanız beni deli ediyor anadın mı?

Aslan                  : (Aniden gelir) Ne var? Ne oluyor burda?

Keskin diş           : (Şaşkınlıktan duraklar, gözünü aslandan kaçırarak) Adalete güvenin, polise gidin, hadi ben kaçtım.

İripençe               : Gidin! Gidin! Polis ne yapacağını bilir anadın mı? Hadi ben de kaçtım.   

( Orman Kanunu - Tiyatro Oyunu 1. Perde başlıklı yazı Mehmet DEMİR tarafından 7.08.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.