Değerli Kızım;

          Allah seni sevsin, sen de Allah’ı sev... Yüreğinden huzur ve yüzünden tebessüm eksik olmasın. Dertler, Sıkıntılar, mihnet ve cefalar seni kaygılara koymasın.

         Değerli Kızım, bu mektubumda başarı üzerine bir şeyler yazmak istiyorum. Başarı kelimesi günlük hayatımızda kullanılmasına rağmen, anlamı çok genel ve soyuttur. Gel, biz başarıyı iki ayrı boyutta yorumlamaya ve anlamaya çalışalım. Biri iç, diğeri dış başarı olarak ikiye ayıralım.


          İç başarı, insanda ömür boyu devam etmesi gereken kısa sürede bitebilecek ve tamamlanacak bir süreç değildir. Gelişen ve her geçen gün güncellenerek, insanda ömür boyu devam etmesi gereken bir süreçtir. Unutmayalım ki, bütün dış başarılar, iç başarıların üzerine bina edilirler. Her insanın değeri, kendi içinden yükselir.


         İç başarıyı tesis edebilmemizin de en temel şartı, olumlu düşünebilmektir. Yani her şeyi, her olayı, iyi yönünden görebilmektir. Her şeyin güzel bir yanı, mutlaka vardır.


         Başarılarımızı etkileyecek ikinci etken duygusallıktır. Duygularımız bizi güzel düşünüp doğru davranmaya davet eden bir sinyalizasyon sistemi de denilebilir. Duygularımız; bize uyarıcı olarak verilen Allah’ın bir armağanıdır. Duygular; çok iyi bir yol göstericidir. Onların sesini iyi dinleyip, verdikleri mesajı iyi okuyup, doğru anlamak gerekir. Onlar bize yol gösteren pusulalar gibidirler.  Bir iç rehberdirler. İçimizde yoğunlaşan iç sıkıntılar, yanlış yaptığımızı ve kendimizi düzeltmemiz gerektiğinin mesajını verirler. Bu mesajları anlamaya, algılamaya çalışmazsak, ya bir iç krize ya da, buhrana kadar vardırabilirler. Acılar, varlığımızın kaçınılmaz bir parçasıdır. Eğer onlar olmasaydı, olgunlaşamazdık. Acılar, bir şeylerin yanlış yaptığımızı ve derhal kendimizi düzeltmemiz gerektiği mesajını veren uyarıcılarımızdır.


          Tüm ham insanlar, duygularının verdiği mesajı okuyup doğru algılayamadıkları için, hep duygusal tepki verirler. Eleştirilere tahammül edemezler. Duygularını da kontrol edemezler. Bütün dövüşler, kavgalar ve cinayetler, insanların duygularını kontrol edemediği anlarda olmaktadır.


         Duyguları kontrol etmek, olgun alabilenlerin işidir. Olgun kişi olaya değil, olayın verdiği mesaja odaklanır. Ham kişi ise mesaja değil de, olaya odaklanır. Olayı sürekli hatırına getireceğinden acı çekmesine sebep olur.  Bozuk plak gibi orada takılıp kalır. Bir tür kendi kendini zehirlemesidir. Acılardan kurtulabilmenin yolu da, olumlu bakma, güzel düşünme bandına/kanalına geçmekle olur.  Her insan olumsuz duyguların acısını yaşar. Aşırıya kaçmak; ruhsal rahatsızlıklara davetiye çıkarır. İçimizdeki her volkan, kendimizi düzeltmemiz gerektiğinin mesajını verir. En iyi ruhsal tedavi ise, düşünce ve davranışların düzeltilmesiyle gerçekleşir.


         Hissettiklerimizden dolayı başkalarını suçlamayalım. Kendi hatalarımızı düzeltmeye çalışalım. İç çalkantılarından da, ancak kendimizi düzelterek kurtuluruz. Gereksiz kıskançlıklarımızın, mutluluklarımızı çalmasına müsaade etmeyelim.


         Bilincimizi yanlış bağımlılıklarımıza esir etmeyelim. Bu nedir dersen? Bir şeyi yapmadan duramıyorsak kendimizi ona mecbur oluyorsak bağımlılık tuzağına düştüğümüz anlaşılmalıdır.  Bilinç özgürlüğümüz, işgale uğradığını gösterir. Bağımlı olduğumuz şeyler tarafından yönetildiğimizi gösterir.


         Pek çok insan, sigara, içki, kumar, dedikodu alışkanlıklarının kölesi olur, yapmadan duramaz. İç başarı yolundaki en büyük engellerden biri de, kendi irade zayıflığımızdır. İrade, insanı sadece hayvanlardan değil, diğer insanlardan da ayıran tek kuvvettir. Zekâ ve bilgiden çok daha önemlidir. İradesini kullanamayan biri, ne kadar zeki ve bilgi sahibi olursa olsun, başı pislikten kurtulamaz.


          Az zekâlı, az bilgili olduğu halde, başarılı olan bir yığın insan görmek mümkündür. Ama zayıf iradeli insanlardan başarılı olan bir örnek yoktur. Başarı, sırf çalışmanın meyvasıdır. Çalışmak ise iradenin ifadesidir. İradeli davranmak, sadece başarının değil, mutluluğumuzun da temel şartıdır.


          Bizi başarıdan alıkoyan şeyler dış etkenler değil, sadece kendi irade zayıflığımız ve kendi iç etkinliğimizdir. Hayatımızın sorumluluğu bize aittir. Eğer yaşama sevincimizi ve enerjimizi kaybetmişsek sebebi başkaları değil, yine biziz. Kötü giden şeyler için, başkalarını suçlamamamıza gerek yoktur. Bazı şeyler ters gidiyorsa, bunun sebebi yanlış seçimlerimizdir.


         Yanlışlarımıza son verebilirsek, onlar hayatımızdan çıkıp gidecektir. Geriye bağımsız irademiz kendimize kalacaktır. Bu hususları düşünmen, adım adım uygulaman dileğiyle iç barışın ve huzurunun devamını diliyorum. Bir sonraki mektupta görüşmek ve buluşmak üzere, Allah’a emanet olun.


        Bursa- 140909

 

 

( Bilge Kıza Mektuplar -6 başlıklı yazı KOCAMANOĞLU tarafından 12.09.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.