1990 yılında Sovyetlerin dağılmasıyla ABD tek küresel güç oldu.
Hem siyasi, hem askeri, hem de ekonomik olarak.
Neticede ABD dünya imparatorluğu haline geldi.
İstediğini dövdü istediğini kovdu.
Afganistan ve Irak’ta vahşi saldırılara imza attı.
Fakat ABD’nin bu dünya imparatorluğu ancak 20 yıl sürebildi.
Irak işgali, güçlerinin sınırlarını görmelerine neden oldu.
Birçok bölgede savaşa girişen neoconlar ekonomilerini çökerttiler.
Kendileriyle birlikte sömürgeci AB ülkelerini de tökezlettiler.
Dolayısıyla dünya ekonomisini de kendileriyle birlikte götürdüler.
Bankalar battı fabrikalar kapandı.
Yüz binlerce insan aşından ve işinden oldu.
Ekonomilerinin çökmesiyle imparatorluklarının sonu göründü.
Sonuçta 20.yüzyılda oluşturulan ABD ve AB merkezli güç dengeleri sallanmaya başladı.
Yaşanan bu küresel ekonomik kriz mevcut güç merkezlerini değiştirecektir. Değiştirmeye de başlamıştır.
Bu güç kayması ayrıca tarihin seyrini de değiştirecektir.
19 ve 20.asırda gücü eline geçiren batılı güçler inişe geçmiştir.
Her çıkışın bir inişi olduğu gibi.
Yeni oluşacak dengelerde Türkiye’nin de önemli bir güç merkezi olacağını söyleyebiliriz.
Ancak Türkiye’nin kendi ayağına zincir vurmaması kaydıyla.
Çünkü tarih boyunca Türklerin en büyük rakibi yine kendileri olmuştur.
Dünyaca ünlü uluslararası ilişkiler uzmanı stratejist Dr. George Friedman bu konuda şöyle diyor. “Türkiye’nin Ortadoğu ve Avrasya’nın güç merkezi olabileceğini, ancak Türkiye’nin bunu karşılamada pek de istekli olmadığını görüyorum”.
Fakat burada şunu açıkça söyleyebiliriz.
Türkiye istemese de güç merkezi olmak mecburiyetinde kalacaktır.
Kalacaktır çünkü hinterlandı bunu zorlamaktadır.
Görüldüğü üzere son Arap baharı ülkelerine(Mısır, Tunus, Libya) yapılan gezi bunun en açık delilidir. Fransız ve İngilizlerin çocukça apar topar rol kapma tavırlarına rağmen bölge halklarının Türkiye’ye karşı verdiği içten tepki bunun açık göstergesidir.
Bu zorlama karşısında Türkiye’nin kaçması da mümkün değildir.
Ayrıca yeni konjoktürel şartlarda Türkiye’yi sıkıştırmaktadır.
Bunun ilk işaretlerini Davos’taki “One minute” çıkışı sonrası Ortadoğu Afrika ve Avrasya yankılanmalarında görebiliriz.
Bu olayla Balkanlar, Afrika, Ortadoğu ve Avrasya’da ezilen halklar Türkiye’nin liderliğine ne kadar hasretle baktıklarını göstermiştir.
Tüm bu bölgelerin güç merkezi olabilecek tek ülke Türkiye’dir.
Dünyanın 16. büyük ekonomisi haline gelen Türkiye’nin bu sorumluluktan istese de kaçamayacağını bilmemiz gerekiyor.
Fakat şunu da unutmamak gerekiyor.
Öncelikle tarihi tecrübelerinden faydalanarak kendinden beklenen cihan şümul adaletini samimiyetle sergilemesi gerekir.
Ayrıca Türkiye’nin iç barışının sekteye uğramaması ve küresel krizin yıkıcı etkilerinden mümkün olduğunca az zarar görerek çıkması şartıyla.
( Güç Merkezleri Değişecek başlıklı yazı İ.Sarıçay tarafından 9/17/2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.