Yabancılaşıyorum bazen. Yıllardır kurtulamadığım koyu hüzün, eski anılar, seher vakitleri ve kan ağlayan o akşam.

 

Sebepsiz yere içim sıkılıyor bazen. Olur olmaz uykulardan uyanıp, olur olmaz saatlerde yiyip bitiriyorum kendimi. Yarınımın bile nasıl geçeceğini hesaplayamadıktan sonra, nasıl kendime gelecekler kurabilirim. Büyüdüğüme hala inanmıyorum. Belki beğenilerim, sevinçlerim ve aşklarım değişmiş olabilir. Belki bedenim de değişmiş olabilir. Değişmeyen yıllardır, ruhum ve peşimi bırakmayan hüznüm kaldı…

 

Bir yolculuk hayal ediyorum. Güneş bile daha batmamıştı. Onun yüzünü hayal ediyordum ikide bir. Göğsümde bir taş vardı sanki, yutkunamıyordum. Çaresizlik kapladı bütün damarlarımı… Güneş gittikçe batıyordu. Her yere ve hatta yüzlerimize bile bir kızıllık çökmüştü. Ağlayacaktım ama nedense ağlayamıyordum. Geriye bir türlü dönemiyordum.

 

Neden gidip geldiğimi bilmiyordum. Ama onu bir hafta göremesem kötü oluyordum. Yaz, kış hiç fark etmiyordu. Küçük mavi minibüs içinde on dakikada onun yanına varıyordum. Okulun bahçesinden içeri giriyordum. Girer girmez çiçek kokularıyla karşılanıyordum. Onu görüyordum. Bazen hüzünlü, bazen sevinçle karşılıyordu beni. Onun sesini dinliyordum. Gözlerine bakınca huzur buluyordum. Onu seviyordum.

 

Sonra işte her şey ve herkes gibi o da gitti. Zamanında beni doğuran, bir köpek yavrusu gibi bırakan o kadın gibi, gitti işte… Belki de ben gittim. Belki de olmayacak bir şeydi benimkisi. Ama sevdim işte. Hem de sevilemeyeceğimi bildiğim halde sevdim.

 

Sonra sadece şarkılarda hatırladım onu. Hiçbir zaman göremeyeceğimi bile bile… Her gördüğüm yeşil gözü, onun gözleri zannettim. Her duyduğum ılık sesi, onun sesi zannettim.

 

Birden kendimi orada buldum işte. Güneş tenimi yakıyordu. Hiçbir şey hatırlayamıyordum, tek bir şey haricinde… Sadece o vardı aklımda. Hiçbir şeyi tam ve net göremiyordum. Seviyordum işte. Sevmedikten sonra ne farkım vardı topraktan hayvandan, ağaçlardan, yerdeki otlardan…

 

Gönlüm bir yukarı çıkıyor, bir aşağı iniyordu. Buğulanıyordu gözlerim, bedenim yorgundu. Hiçbir şey bir daha geri gelmeyecekti. Tüm yaşadıklarımız belki üç ya da dört sene aklımızda duracaktı. Sonra onlar da gitgide bulanıklaşacak, daha sonra da yok olup gidecekti. Hiçbir şey geri gelmeyecekti bir daha, bir daha birbirimizin yüzünü bile hayal edemeyecektik.

 

Şu an sevmiyorum kimseyi. Hasretlerim hariç. Eriyip gittiğimi biliyorum. Her zaman söyledim ve şimdi de söylüyorum.

 

Sevgi yok hiçbir şey yok…

( Sevgi Yok Hiçbir Şey Yok 2 başlıklı yazı MehmetÇİFTCİ tarafından 25.02.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.