Tarih ne kadar önemli değil mi öğretenim?

Yaşlı bir ırmağın tarihi mesela

denizinden gelen suyla ilk tanıştığı an

sonra karnına nasıl balıkların girdiği

sonra nasıl da yosun tuttuğu dibinin

ya da nasıl kuruduğu o çöl takvimlerinde

 

Kanın tarihi mesela

Kalbe dökülen cinayetler

Kalpten dökülen inanmalar

İnsanın kendine bir kere daha şans verme tarihi

Ya da bir başkasına bir kere daha ıslak olma tarihi

 

-hangi renk daha bulaşıcıdır bu kalabalıkta-

Hangi gözyaşı daha zor çıkar ruhumuzdan

Saçlarımın döküldüğü bir tarih mesela

Bilyelerimden çok uzakta

Bir kemer şart donum düşmesin diye

Onlar istedi diye mi oynadım yağlı kayışı

Peki neden saklayamadım hiç o heyecanları

O zamanlar hiç arya dinlemiyordum ondan mı

Hiç öpmemiştim o zamanlar bir kadını

Sonradan verdiler cümlelerle narkozu

Uyuştukça ağlayamaz oldum

Kendi sivilceli tarihimde

 

Ben tarihe çok meraklıyımdır sayın öğretici

İçimdeki piramitlerin nasıl yapıldığını merak ederim mesela

Ruhuma koyduğum dudaklar ölümsüz olsun istedim hep

Gözlerim kadar anlaşılır olmak istedim

Ya da masumluğum kadar anlaşılmaz

Evet kemik yaşım, üzüldüğüm zamanlar kadar eski

Bir cinnet anında elime aldığımı bir bıçağın keskinliği kadar yeni

 

Bir de geri dönecek gücü bulamayanların tarihi

Ne kadar eski, ilk kadavradan daha eski

“hiç yaşanmamış sayalım” diyenlerden daha inançsız

Bazen böyle oluyor işte bayan öğretenim

Kendimi avutma tarihimin tam ortasındaydım

En büyük düşmanım kendimi tatmin eden yerlerim

Yine de ihtiyacım var teninle kendimi öğrenmeye

Kılık değiştirmekten hiç yorulmayan odamda

Beni bu dersten sözlü yap- sadece sessiz sözcüklerinle

 

 

Bazen düşünüyorum da

Aslında

Rüyamdaki bir Tren istasyonundan

ağlayarak el sallayan bir kadının tarihi olmalısın sen

hep böyle bitirmek istiyorsun tarihini sanki

acılarını saklayarak-

yağmur damlalarına duyduğun platonik bir aşkla

 

Tarih çok önemli değil mi

Kendi tarihini anlayamayan

Kendini sevenlerin tarihini hiç bilemez

Karnemiz o yüzden zayıf geliyor bu zayıflıklarımızla

O yüzden hep teselli buluyoruz

Oyun hamurlarından yarattığımız ezgilerde

 

Çok önemlidir tarih

Yutkunarak söylüyorum

Evet bizim hiç tarihimiz olmadı

Ama kapılmayalım umutsuzluğa

Hadi bize bir tarih yap en mahrem soluğunla…

 

 

Oktay Coşar

( Hiç Olmamışlığın Tarihi başlıklı yazı marcel tarafından 13.03.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.