On altı Mart Cuma
Saat on altıyı elli yedi geçe
Körleşti gözlerim top dumanında
Yakar oldu ruhumu, barut kokusu
İki damla düştü ruhumdan beni yakan ateşe
Kaynar sular içinde
Debelenen çocuk misali
Kalbim debeleniyordu geçmişle şuan arasında
Yaşlar dökülüyordu ruhumdan gözlerim açılmasın diye
Bedir’in aslanlarını görmeyeyim diye
Kara kefenler giydirilmişti gözlerime
Seyit’tin güllesi oturmuştu kalbimin ortasına
Şimşekler çakılmıştı kalbimde bir kere
Batmaya başlamıştı OCEAN beni tokatlarcasına
Düşeli on dakika olmuş ruhum yastığa
Kan ter derinliklerden geçmişle şuan arasında
Mazot misali alevlendiriyordu ateşi
Ruhumda dökülen yaşlar
Gaflet içinde uyansın diye şanlı imanım
Seyit’tin bir güllesi daha oturmuştu ruhuma
Batar olmuştu nefsimin önden ikinci gemisi
Artık sönmek bilmeyen bir ateş içinde
Zamanın akan yapraklarıyla
Uyanmak istiyordu ruhumdaki fırtınalar
Son darbeyi beklercesine
Dudağımdan bir söz fırladı, Çanakkale!..Çanakkale!..
Evet! Çanakkale!.. Çanakkale!..
Onun ruhuydu beni uyandırmak isteyen
Onun ateşiydi beni ayakta tutan
Evet o gülle Seyit Onbaşının güllesiydi!
Nefsimin gemilerini batıran gülle
Yedi düvelin gemisini batıran gülle
Onundu! Onun!
Akıp götürmüştü su gibi
Ruhumdaki gafleti
İki damla daha dökülüyordu ruhumdan yaş
Fatih’ayla birlikte Bedir’in aslanlarına…