1965’li yıllarda Menderes döneminin çocukları, okullarında Amerika’nın ülkemize yardım
olarak gönderdiği süt tozu ve yağları anımsarlar. Bende o dönemin öğrencisi
olarak okulumuzun deposundaki yardım kolileri dün gibi gözlerimin önünde.
Karpuz tipi sarı lambaların loşluğunda kolilerin çokluğu o dönemlerde küçük
bedenime çok büyük görünmüştü. Yığılmış,
paketlerin üzerinde küçük yıldızlarla donanmış, mavi ve kırmızı desenli
Amerikan bayraklı yağ ve beyaz torbalı süt tozlarıydı. Verilen malzemeleri
sırasıyla evlerimize götürür, annemize
pasta börek yaptırarak tekrar okulda imece usulü ders arasında paylaşırdık…
Şimdilerde, okullarımızda dağıtılan “süt” olayını destekliyorum.
Çocuklarımızın temelden iyi beslenerek gelecekte üniversite sınavlarına daha
rahat girebilmeleri, ve her yıl binlerce artan YGS’den sıfır alan öğrencilere
son vermek için kalsiyuma ihtiyaçları
var!.. Sanırım hükümetimiz bunu düşünerek böyle bir karar aldı… Kutlarım!…
Aslında çocuklarımıza yalnızca süt vermekle kalmamalıyız,
televizyon reklamlarında ballandıra ballandıra verilen “Sucuk” reklamları kim
bilir alamayanların psikolojilerini nasıl bozuyordur. Bu yardım yalnız sütle
sınırlı kalmamalı, bence yanına bal, tereyağı ve yumurtadan oluşan güzel bir
kahvaltı paketi hiç de fena olmaz, hatta onların özellikle dar gelirli
ailelerine makarna, un, yağ, çay gibi
paketler de vermeliyiz!.. Gerçi bu seçimden seçime yapılıyor ancak her ay
düzenli yaparsak, sağlıklı bir aileyi ortaya çıkarmış oluruz. Ne dersiniz?
Hükümetimiz artık sağlıksız nesil istemiyor, şimdide sigaralara
“Sağlık Vergisi” adı altında 1,5 TL’lik bir zam düşünülüyormuş! Yahu sigaraya
ne kadar zam yaparsanız yapın, tiryaki bunu içecek… Amaç sigara içeni
bıraktırmak değil, öyle olsa, bu mereti kökünden yasaklarsın olur biter… En
kolay vergi nelerden alınır? Tabii ki halkın en çok kullandığı mecburi
ürünlere… Yoksa bu süt ihalesine kaynak buradan mı karşılanacak? Aklıma bu
geliyor… Şu sıralar S&P Kredi notumuzu da pozitiften durağana çevirmiş…
Ters giden bir şeyler mi oldu? Zaten Başbakan Yardımcımız Bülent Arınç’da “ Bu
haksız ve yersiz bir karar!” diyerek bu kuruluşa oldukça sert çıkışmış… Eğer
kararı açıklayan bu kuruluş Türkiye’de olsaydı, yanmıştı, önce bilgisayarlarına
el konulur, yetkilileri değiştirilir ve bu kararı alanlar da tutuklanarak
gideceği yeri de sizler bilirsiniz!..
Geçenlerde bir lisenin rehber öğretmeniyle görüşmek istedim. Onu
beklerken sınıfları ve öğrencileri gözlemledim. Teneffüs olduğunda koridor
savaş alanı gibiydi, gürültünün desibeli ise kulakları yırtıyordu.
Birbirleriyle eşek şakası yapanlar, elindekileri fırlatanlar, küfür edenler,
gırlaydı. İçimden, “Biz evimizde bir delikanlıyla uğraşamazken öğretmenlerimiz
40-50 gençle nasıl baş ediyor?” diye geçirmedim değil. Derse girildiğinde
kapıdaki küçük sınıf gözetleme penceresinden (içeriden aynalı) baktığımda,
öğretmen sırtı dönük tahtasında dersini anlatırken birbiri ile şakalaşan, kağıdı top yapıp fırlatan, uyuyan
(mutlaka Facebook’ta sabahlamıştır)
gülen ve derse ilgisiz öğrencileri gördüğümde, neden YGS sınavlarında sıfır çektiklerini
anlamıştım!..
Şimdi liselerin yönetmelikleri sil baştan… Yani “Sınıfta Kalmak
Zorlaşıyor!”
* Ders saatleri 5 dakika
azalıyor!..
* Devamsızlık 20 günden 45 güne çıkıyor!..
* 6 zayıfı olan sınıf geçecek,
* 50 ortalamayı bulan sınıf geçebilecek!..
* "Atatürk Köşesi"ne düzenleme
geliyor!.. Artık Atamız yalnız kalmayacak ve " Atatürk ve Türk
büyükleri" başlığı olarak yeniden düzenleniyor... Atatürk'e arkadaş geliyor, Bu Demirel mi, Erbakan mı, Ecevit mi, Türkeş'mi, Çiller mi?
Cumhurbaşkanları mı? Yoksa Osmanlı Padişahları mı olur, onu da artık üstat MEB'lığı karar kılar!...
Bekleyelim görelim...
Sahi en önemli kararı unutuyorduk!..
Artık evli öğrenciler okullarından
atılmayacak(mış)!...
Böyle olursa, işte okullardaki öğretmen - öğrenci
diyalogları;
- Hocam, midem bulunmaya başladı, tuvalete
gidebilir miyim?
- Yavrum senin karnında gaz mı var?
- Yok hocam 3 aylık hamileyim,
- Hocam, ilk yarı tatilinde düğünümüz var,
bekliyoruz, gelmezseniz darılırız”
- Arkadaşlar müjde!... "Baba oluyorum, babaaaa!"
- Çocuklar arkadaşınız "Sibel"in yarın
düğünü var, hep birlikte gidiyoruz. Çıkın bakalım altın paralarını..."
- Hocam, canım erik istedi...
- Yavrum sırası mı? Bu mevsimde nerede bulunur?
- Ama hocam hamileyim...
- O zaman başka, koş Ahmet nereden bulursan bul,
erikleri kapta gel..."
Biyoloji dersinde öğretmen üremeyi tahtada şekille anlatmaya başladığında, hamile kız öğrenci
devreye girer;
- Hocam, ayıp olmazsa, bilimsel düşünürseniz konuyu
ben anlatsam!..
Öğretmen;
- Bebek sesi geliyor, telefon mu?
- Hayır, hocam, benim bebeğim, Annemler Erzurum’a
gitti akrabalarımdan da kimse yok, bende
derse getirmek zorunda kaldım!..
Öğrenci, yanındaki arkadaşına fısıldar;
- Oğlum ortalık bok
kokuyor, yoksa sen mi osurdun?
- Hayır,
- Öyleyse pis koku nerden geliyor?
- Baksana Ayşe arkada bebeğinin altını
değiştiriyor,"
- Haaa!..
Ve uzayıp giden tren yolları, pardon diyaloglar...
Allah'ım daha ne günlere kalacağız!...
Sen bizleri koru...
Amiiiiinnnn!...
Sevgiler…
Ertuğrul Erdoğan
Mayıs 2012/Bursa