1 Dün Bugün Ve Yarın -3

        

       “Kuşkusuz Allah bilecek,” dedi Nur. “Kutlu Peygamberimiz bile, cennete gidip gitmeyeceğimi Allah bilir demiş. Kuran, cehenneme gitmemeleri için insanlara sert uyarılarda bulunurken, cennete gideceklere de sayısız yol göstermiş. Söyleyeceğim şu ayet dahi cennete gitmeye yeterli olur sanırım.”

         Boynunu kütürdetti.

       “İnananlara ve yararlı iş yapanlara müjdele. Onlar için, altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. 

Cennetin anahtarını almak işte bu kadar kolay.”  

       Çise: “Kuran’a göre cennet nasıl bir yer?”  

       Nur, boş bardakları götürüp doldurarak geri getirdi.  “Bunları, cennetteki Selsebil pınarındaki su niyetine içelim ki, ilerde içmek nasip olsun.”

       Çise kardeşini hafiften güldürdü. İçilen sular sonrası, “Allah kabul etsin,” dilekleri sunuldu.  

       Nur: “İnancım o ki cennet, insanoğlunun bilimsel olarak ulaşamayacağı bir gezegen. Çok uzak olduğu yine Kuran’da belirtilmiş. Kıyamet koptuğunda melekler, cennetlikleri ve göğün en üst katındaki bazı şeyleri, ne oldukları belli değil, bir günde cennete taşıyacaklar derken, bu uzaklığın elli bin yıllık olduğu Kuran’da yazılı. Yine bir ayette, peygamberimiz miraca çıktığında Cebrail’i, göklerin sınırını belirleyen Sidret-ül Münteha denilen bir ağacın yanında gördüğü, oradan ötede cennetin olduğu belirtilir. Diyeceklerim, ne hayal ürünü ne de sağdan soldan kaptığım sözler. Kuran ayetlerinden mealen anlatacaklarımdır. Cennetin eni, gök ve yer büyüklüğünde. Sonsuza dek kalınan, en büyük kurtuluş ve murada eriş yeri cennet. Koyu gölgeli ağaçlarla kaplanmış yeşillikler diyarı. Bu güzel yurtta kalan cennetliklere batmasın diye sedir ağaçlarının iğne gibi sivri ibreleri bile yumuşacık. Pırıl pırıl suyu olan, gürül gürül akan pınarlarla dolu. Tertemiz ırmaklar süzülerek akıyorlar. Tadı hiç bozulmayan süt ve süzme bal ırmaklarının olduğu bir yer…İçenlere zevk ve tatlı bir keyif veren ama sarhoş etmeyen şarap ırmaklarının olduğu uçsuz bucaksız bir sıla…” 

       Çise, beğeniyle gülümsedi.                                                                                

       Nur: “Cennetin havası, ne kavurucu sıcaklıkta ne de dondurucu soğuklukta. Çok güzel meskenlerin olduğu bir yer. Orada ne yorgunluk hissedilecek ne de usanç duyulacak. Ölüm ve yaşlanmanın olmadığı muhteşem bir durak. Dünya hayatında iken ailelerinin yanında korku duyan, sedefleri içine gizlenmiş inci tanesi gibi oğlanların artık hiç korkmayacakları güvence mekanı. Boş lafın edilmediği, ayıp sayılacak bir sözün işitilmediği...Yalan dolanın olmadığı, günahın işlenmediği...İnsanların birbirlerini güler yüzle ve tatlı dille selamladıkları bir yurt cennet. Selam yurdu da deniyor buraya. Kalplerden kin ve kıskançlık duygularının arındırıldığı huzur ve dirlik sarayı…Bahçe ve bağlarla kaplı. Hiçbir yemişin eksik olmadığı ve hep taze bulunduğu; etlerin, bıldırcın eti tadında olduğu bir nimet diyarı cennet...”

       Çise, yine gülümsedi. 

       Nur: “Uzayıp giden koyu gölgelik yollarla ulaşılan ve durmadan fışkıran pınarların başlarında, köşkler ve tahtlar kurulu. Süzülerek akan ırmakların kıyıları da öyle...Tahtlar, altın ve mücevherlerle süslü. Altları tüylü halılarla, üstleri ise ipek ve atlaslarla kaplı. Yatak ve yastıklar da aynı...Erkekler, bakışlarını kendinden ayırmayan, zümrüt ve yakut kadar göz alıcı güzellikte...şimdiye kadar insan ve cin eli değmemiş hale gelen, hep bakire kalabilen hurileri eş edinecekler. Eşler, yaşıt ve birbirlerine çok düşkün olacaklar.”      

       Çise, az sesli güldü.

       Nur: “Cennete giren kadınların birer huri olacaklarına inanıyorum. Ayetler bunu şu şekilde belirtiyor. Biz onları yepyeni bir yaratılışta, bakire ve yaşıt yarattık.- Onların arasında birçok eski ve yeni vardır. Eskiler dediği yaşlılar. Kutlu Peygamberimizin bir açıklaması da bunu kanıtlıyor zaten. Peygamberimiz bir gün, yaşlı kadınların cennete gidemeyeceklerini söyleyivermiş. Bunu duyan yakınlarından yaşlı bir kadın fena halde içerleyip itiraz etmiş. Bunun üzerine peygamberimiz, Meraklanma ana. İhtiyar kadınların cennete giremeyecekleri doğrudur. Zira hepsi, cennete girmeden önce gençleşecekler demiş. Huriler, aynen benim gibi beyaz tenli, iri kara karagözlü, yani ceylan gözlü olacaklar. Yeşil ipekli elbise giyecekler. Altın, gümüş ve inci gibi takılar takınacaklar. Tomurcuk memeli kızlarla, sedefteki inci tanesi gibi oğlanlar, mücevherlerle süslü tahtlarında oturan huri ve eşlerine hizmet edecekler. Gümüş kaplarla yemek, billur kaselerle içecek sunacaklar. İyi huylu, güzel yüzlü kadınlar salınarak gezinecekler. Sanırım onlar, dünyada evlenemeyen

kadınlar olabilir.”      

       Çise, hafiften güldü. 

       Nur: “Huri ve eşlerine, sersemlik yerine tat veren, kaynağından doldurulmuş, misk kokan, ağızları mühürlü şaraplar sunulacak. Sevecekleri taptaze yemişler ikram edilecek. Arzuladıkları kuşun etini yiyecekler. Kirazın dalbastısını, hurma ve narın en güzelini tadacaklar. İstediklerinde gölge üstlerine gelecek. Çadırlara girip, parlak atlasla kaplı ve yeşil ipek kılıflı yastıkların olduğu döşeklerde keyif çatacaklar. Ne tarafa baksalar, nimet bolluğu ve sonsuz bir saltanat sürüldüğünü görecekler. İsterlerse, yakınlarıyla birlikte kalabilecekler.” 

       Çise: “Cennete giden yolu söyler misin?”   

       “İnsanın kendini sorgulaması lazım Çise kardeş. İnançta ve yaptığı işlerde vicdanı rahat olan bir kimse, cennetin vizesini rahat alır. Çünkü Yüce Allah, kalbi Allah ve insan sevgisiyle dolu olan kullarını cehennem ateşinde bırakmaz. Hâşâ, Allah adına asla vekillik şu bu yapmam. Sakınırım. Sadece okuduklarımdan edindiğim izlenimleri aktardım. Cennette olmak isterim huri. İrfan’ımı da yaparım Nuri. Yemişler elden. Su, pınar ve ırmaklardan. Dolu şarap kadehleri, tomurcuk memeli kızlarla inci tanesi gibi oğlanlardan. Sonsuza dek aşk yaşarız.”       

       Epey güldüler.

       Nur: “Yırtık konuşmama bakma Çise kardeş. İnsanın cennete gitmesi kendi elinde. Allah, koşullarını koymuş.  Zaten, ne yaparsanız kendinize yaparsınız diyor. Yüce Allah’a inancımız tam. Bir de; iyi insan olup, yararlı işler yaparak cennette de can kardeşliğini sürdürelim Çise kardeş.”   

       “İnşallah Nur kardeş.” 

      

       Ya siz; cennet ve cehennemden hangisine daha yakın görüyorsunuz kendinizi?

 

 

      Veysel Başer

 

( Dün Bugün Ve Yarın -3 başlıklı yazı Veysel Başer tarafından 7.05.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.