Millet olarak her an provoke edilmeye hazır oluşumuz ya da sokak diliyle dolmuşa bindirilmeye hazır oluşumuz bence oldum olası toplumsal gelişmemizin en önemli engellerinden birisidir. Anında galeyana geliriz, konunun aslını astarını bilip anlamadan ve çoğu zaman da neyin üzerinde tartıştığımızın bilincinde olmadan atar tutarız, en acısı da genelde amacımız atıp tutmak değildir, doğru ve duyarlı davrandığımızı sanırız. Bakmayınız böyle bilmiş bilmiş yazdığıma ben de bu toprakların çocuğuyum, birinde enini boyunu anlamadan fikir beyan etmemeye çalışsam da yeri gelir bir diğerinde ben de binerim Magiruslara, hem de tam şöförün yanına.

 

Mesela gündemdeki kürtaj meselesi. Yahu daha ortada yasa taslağı dahi yok, bir eskiz çalışma mevcut değil, ayakları yere basar sorgulanabilir bir açıklama mevcut değil ama yıkıyoruz ortalığı daha ilk günden beri. Şu aşamada şahsım adına ne karşı olduğumu söyleyebilirim ne de onayladığımı zira karar verebileceğim veriler oluşmuş durumda değil. Küllen mi yasaklanacak ? Yaş ya da “ defa “ sınırlaması mı olacak ? Pozitif yöresel ayrımcılık olacak mı ? İstisnalar nasıl düzenlenecek ? Geçiş süreci var mı ? Kademeli ve pilot uygulamalar olacak mı ? Hiçbir sorunun yanıtı net olarak aydınlanmış değil. Eee, peki neye göre bir safta yer alacağız ki ? Bolca bilgi kirliliği var. İçi boş söylemlerimizden yeri gelip iktidar, yeri gelip muhalefet nemalanıyor ve besleniyor. Mevcut yasa koyucular da Jüpiterden gelmiyor ki, bu insanların da aileleri çoluk çocukları var, her şeyden önce genç yaşlı kendileri var. Dinen günah olduğu için yasaklanacakmış ? Ya hiç olur mu böyle sığ bir perspektif. Dinimizde dahi belirli düzenlemeler vardır meseleye dair. Ya da tam karşı söylem, kürtaj zorunlu imiş ahlaki erezyona dur demek için. Elbet her görüşte haklılık payı bulunabilir ama yarım yamalak bilgilerle mesafe kat etmeye çalışmak içine düştüğümüz durumu daha da beterleştirmekten başkaca bir işe yaramıyor, yanlış, eksik, altı boş, mesnetsiz bilgilerle hareket etmeyi neredeyse şiar edinmişiz. Tam bir felaket tellallığı ve vehamet. Hangi anne adayı bilerek ve isteyerek çocuğunu aldırmak ister ki ? Bu hususun empati edilebilirliği de yoktur cinsiyetler arasında, canlı bu ya canlı, hem de bedenin içerisinde yaşayan bir canlı, Rabbim büyük konuşturmasın, bazen belki de hayatta olana kıymaktan daha zor bir karardır. Ama o çocuğun doğması mevcutların geleceğini de riske atacaksa anneye ve veya aileye kimse “ olmaz yasak “ kardeşim diyememeli “ zamanında alsaydın önlemini “ diyememeli, bir şekilde gelinmiş işte o aşamaya, o an neden sorgulama anı değildir, çözüm anıdır. Zaten bu nedenle bence de bir düzenleme yapılması zorunludur bu aşamalara gelinmemesi ve müteakip kuşakların bilinçlendirilebilmesi için, son derece keyfi bir kürtaj ve sezaryen başıboşluğu da olmamalıdır elbette. Konu bir şekillensin bakalım, ne nedir , ne değildir ?

 

Mesela Kürtçe konusu, insanlar elbette kendi bölgelerinde Kürtçeyi resmi dil olarak kullanabilmelidir, bu siyasetten çok insani bir konudur. Dünyanın pek çok gelişmiş ülkesinde ki buna ABD, İsviçre, Belçika gibi ülkeler de dahildir, belli bölgelerde çift hatta bazen üç çok nadiren de dört ana dilin resmi olarak kabul edildiği çok sayıda örnek vardır. Tamam bizim ülkemizin stratejik konumu farklı ama herkesin kendine göre bir farklılığı var, bir açıklaması var. Belki gerçekten çok vahim sonuçlar doğuracak, yeter ki netleşmiş belli parametreler üzerinde tartışabilelim, dilimizde bir açılım ve saçılım türküsü tutturmuşuz gidiyoruz, haklı olarak kısa vadeli kızgı ve öfkemizi, yaralanmışlığımızı, uzun vadeli sosyal politikalarımıza dayanak teşkil etmeye çalışıyoruz ama konular farklı özünde.

 

Elbette hepimiz gibi benim de bir siyasi görüşüm var, genel anlamda sosyal demokrat diye tanımlanan ideolojiye sahibim, doğrudur yanlıştır bu çok ayrı bir konu ve tartışma yeri de makaleyi kaleme alış amacım da bu görüşün bu sayfada tarafımca gündeme taşınmasıyla çelişir, yer, zemin ve platform anlamında uygunluk da söz konusu değildir. Demem o ki gerek şiirlerimde gerekse diğer yazılarımda genelde mevcut iktidarın uygulamalarından ziyadesiyle memnuniyetsizliğimi belirtişim ne Sezar’ın hakkını Sezar’a teslim etme felsefesiyle çelişir ve ne de körü körüne sosyal demokrat söylemlere girmeme mesnet teşkil eder. Örneklemeye çalıştığım hususlar bizim milli meselelerimizdir, siyaseten yaklaşmaktan önce cehaletten yaklaşmamak önemlidir. Sol için de sağ için de durum hiç fark etmez, böylesine toplumsal konularda siyasi ayrılıklar birer teferruattan ibaret olmalıdır.

 

Maalesef okuma ve bilgilenme özürlüyüz, sanırım Sayın Z.Efiloğlu’nun bir çalışması var idi okuma alışkanlıklarımıza yönelik rakamsal verilerle örneklemeler hakkında, temel sorunumuz burada, şu aşamada anında kültür düzeyimizi de yükseltemeyeceğimize göre en azından yeterince konu hakkında bilgilenmeyi beklemeliyiz diye düşünüyorum. Tezkereye karşıyız ?? Neden ? İçeriğinde ne var ? Ne getirir ne götürür ? İyi o zaman onaylayalım, neden ? Sebep ne ? Alternatif yollar var mı ? Olası sonuçları neler olabilir ? Fırsatlar, tehditler, güçlü ve zayıf yönler nelerdir ??

 

Tekrarlamakta yarar görüyorum lütfen hiçbir arkadaşım yazdıklarımı ukalalık gibi algılamasın, kendimi de tüm bu başlıkların içerisinde tutuyorum ama belki benim gibi düşünenler vardır, onlar bana ben onlara destek oluruz, ortak bilinç oluştururuz ve vatanımıza milletimize bir katkımız olur diye düşünüyorum. Bunu sadece bu platformda değil sosyal hayatın her sahnesinde düşünüyorum, bence hepimiz düşünmeliyiz de. Sosyal paylaşımın amaçlarından birisi hatta analarından birisi de bu ve benzeri konularda ortak bilince katkı sağlamak değil midir ? Şiirle, atölyeyle, forumla, makaleyle, yazıyla vs..


İtidalen karar verebilmek, karar süreçlerine katkı sağlayabilmek için ; okumak, öğrenmek, paylaşmak, okumak, öğrenmek, paylaşmak, okumak, öğrenmek, paylaşmaktan başkaca alternatifimiz yoktur, her ama her imkanımızı seferber ederek cehaleti yenmeliyiz. Başkaca hiç ama hiç bir şansımızın bulunmadığı inancındayım.

 

Doğru anlaşılabilecek şekilde düşüncelerimi doğru ifade ettiğim kanaati ve umuduyla konuyu uzatmadan burada noktalıyorum. Yazmak ve paylaşmak istedim zira bunu sosyal sorumluluğumun bir parçası olarak görüyorum. Elbette popülist yaklaştığımı düşünen arkadaşlarımız da olacaktır, saygı duyarım sadece ve zaman derim, başkaca bir yaklaşımım olmaz.

 

Saygılarımla

Mehmet Çağatay ÜNLÜTÜRK

 

( İtidalli Karar Verme Süreci başlıklı yazı MCU :) tarafından 9.07.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.