/Eski bir kış resminden sürgün olmuş,
Kardan adamını arayan bilinmezlerle geldim.
Bu yazılanların
Bir hatırı olmalı!/
Buz kesmiş serzeniş, daralan kafesinde
Sahnesinde içilmiş demli çay olmalıydı
Saçlarını savuran bu tepenin rüzgârı
Altın kanatlarıyla İstanbul uçmalıydı.
Ömrümden uzaklaşan yanılgıdır sensizlik
Efkârımı giydiğim sisler maverasında
/Özlemin etekleri tutuşur
Yalnızlığa uzanan ellerimin
Bir hatırı olmalı!/
İçerimde kördüğüm bir gemici düğümü
Sökülmez ömür söken ayrılığın hükmü
Sıyrılıp sanrılardan bir acayip ölümü
Tutup başköşeme getirmişim tarihte
Kefenlenmiş aşkımın
Bir hatırı olmalı!
Erimiş kalem, avuçlarımda
Mektuplar yazılmamış
Yudumlar dolambaçlarda dilim, sükûtunu
Geceye giydirdiğim şiirin efkârıyla
Üstümde biteviye nahoş bir hava gezer
Sussam senin dilinle, konuşsam sensizliği
Mutlak kırılmış bir saz
Nağmeleri fısıldar
Yalnızdır yalnızlığın delişmeyen sevdası
Hınzırdır geceleri
Aklıma düşerken sen.
/Solmuş avuntularla beklenen sabahların
Kızıl, beyaz gözlerin
Bir hatırı olmalı!/
Ceketimde biriken yağmur tanelerinden
Saçlarına gülücük takayım desem şimdi
Zamanı çoktan geçmiş vuslat gemilerinin
Sevda dediğin rüya beni silip geçerken
Tüm yaşananların;
Aşkın,
Ayrılığın...
Bir hatırı olmalı!
29/07/2012 - Bursa