Nurcihan

 

büyük şehirlerde talebe olmanın avantajlarını yaşadım
her yerden, her mevkiden birine ulaşma imkanım oldu
harçlıksız kalmadım, inşaatta çalıştım garsonluk yaptım
Ankarada okulda, mahallede, yolda herkes tanışım oldu


komşumuz minibüsçüye çıraklık yapmaya başladım
ilk gün küçük bir kız çocuğu, dünya umurunda değil
cıvıl cıvıl, pırıl pırıl bir hali vardı, hayran kaldığım
son duraktan önce iniyor, ama benim farkımda değil..


bir gün para üstünü vermedim.. isteyemedi, inerken
bir nazar boncuğu sıkıştırdım avcuna.. sıkıca kapattım
ben “Allah nazarlardan saklasın” için dua ederken
bir çalım sattı ki, sorma, istemeden kızdırmıştım


hep o durakta bekledim, yoktu, kimseye soramadım
bana göre ilk okula, olmadı orta okulda olmalıydı
“ne” “len o lise son” dedi, minibüsçü, çok şaşırıdım
okul çıkışında bekledik.. aldık, ama hiç konuşmadı..


saatlerce ondan bahsetmeme rağmen, şoktaydım
adem abi.. kabaca, pervasız, “kız bu oğlan sana aşık” dedi
çektik bir dondurmacıya, o yere baktı, ben ona baktım
“adem abi gidelim” dedi.. yemeden-içmeden kalktık tabi..

 

 

 

o senenin sonuna kadar ben her gün,
her sabah onun durağında aldım soluğu,
her fırsatta okulunun çıkışında
minibüse bindim onunla
ne yan yana oturabildim

ne onun ücretini de ödeyebildim
karnesini aldığı gün.. ilk defa konuştu
“artık okul bitti” dedi,
sesini tek duyduğumdu
acımıştı halime belli

ertesi günlerde babasına bir köylüleri
bu delikanlı “senin kızı bekliyor” demiş
babası “-nasipse elden ne gelir” demiş
“Nurcihan ablalarını beklemeyecek mi”

adam eve dönüp bizimkini bir güzel benzetmiş
o da çıkmış o hiddetle durağa geldi
yüzü mosmor, gözleri şiş,
okul bitti, daha neden geliyorsun ki”

yere baktım “bilmem”
sanki onu beklemiyormuş gibi
“sen neden geldin”
“bilmeemm” dedi
...

gülüştük..
yürüdük.. nereye gittiğimizi bilmeden
hiç ama hiç konuşmadık.. yürüdük
onu kucaklamak, teselli etmek isterken
birbirimize dokunmadan büyüdük
….

bende bir hasret ki sormayın,
Nurcan sanıyorum her gördüğümü
ne motorsikletten iniyorum,
ne de başka şey yapıyorum
üç gün sonra bayram,
ertesinde ağabeymin düğünü
ben atladım gene jawaya,
nereye Ankaraya..

dönemeçte bir eşekli,
kurtaramadım,
süratliydim ki
o anı hatırlamıyorum,
uçuruma yuvarlanmışım
beni hastaneye, kaldırmışlar
ağrım acım yok gibi
alçılar içinde Nurcihanı sayıklamışım..

emmioğlum biliyor ya her şeyimi..
güya
Nurcihan merak eder diye
“kaza geçirdi hastanede”
diye yazmış yavukluma
gününü; mutfak penceresinden sokağın başını gözetlediğini
postacının yolunu gözlemekle geçirdiğini..
postacı eve gelmesin için
uçarak gidip karşılayıp
saklayarak getirip
banyoya kendini kilitleyip
yüzlerce defa okusa da bıkmadığı
mektuplarımı beklediğini biliyor ya
çok bilmiş
“geçmiş olsun,
hastanede yatıyor” demiş

ben Onu sayıkladıkça, güya içi yanmış
anam aklına geleni yapmış..
kız kardeşimi Emmimoğluna yamamış
ama önünde ben varım ya
emmikızını da bana..
ağzından girmiş burnundan çıkmış
emmioğlumla birlik olup, mektupla
“başın sağ olsun” demişler
Nurcihan’ıma

 

hastaneden eve vardım,
hâlâ kırıklar içinde ellerim kollarım ayaklarım
oysa bütün derdim Nurcihanım,
mektuplarını soramadım..
sanki evde beni bekliyor Nurcihanım..

kimbilir ne acılar içinde
adıma yazılmış kaç mektup vardı evde
kırılmış.. isyan etmiş olmalıydı.. hem de
ne sitemler.. yeter ki “beni unut” demesin de
yeter ki iyi olsun da Nurcihanım..

emmioğlum yere bakıyor..
gözlerini kaçırıyor
bana O’ndan bahsetmiyor
utanıyor sıkılıyor
dile gelmez Nurcihanım..

 

**


anam açtı ağzını, yumdu gözünü, hay dee
“-olmaya gomaya yermesin o gız necap şeyimiş bee

taa o zamannar üş mekdip geldi de
ben de ataşa atıvıdım hepiciğini
bunnar başına.. o olmaz olasıca yüzünden gelmedi mi

sebep o şerli delisi deği mi.. olmadan gedesice adı batasıca!
değilise hu zaman ne işin varıdı senin Angaralarda mangaralardaa


o faşa, orasbı olmadan gedeydi.. imii,
geberip gedeyazdın, senin taha aklın başına gelmedi mii
aklını çuvdurdu buu, gonşular nere ğedeyin garii

bi marağı var mekdip.. gelmedi mi ver elini Angara
iki satır yazı gelividimii düşüvürüyo yollara..


o.! aklı başında biri olsa bura gelin geli mi
inek sağa bili mi, ekmeğ edebili mi, çapa ekin-harman bili mi
bu hiş aklı başında olsa! isan deme mi

iki ğün sonura benim gardaşım evleniyo deye acıba
biniviriyo motura, buradan Angaraya varılı mı onuna


okulun galdı hayatın mahvoldu bu hâlâ o şırfıntının derdinde..
okul mokul ğaldı getdi, gulanı aş eyi dinne
sana söz kesdik Emmiyin Fadimeyne

hiç şu bu deme, otur oturduğun yerde.. hakkımı halal etmen valla
aklını başına al.. yavız etme Fadimenin adını da”


gosgoca şerde sana gelesiye beker mi yoğudu, evlencek
kimbili kaçıynan düşdü gakdı daa; sana adını temizletcek
ıhıcık gasabadan aldık iki gün olmadı, ölüyon desen su mu vercek

biz de bize bakar umduk, seni beni beğenmez, aklısıra
iki ğün sonura bize kim bakcak, emdiğin süt heba oldu hebaa

 

 

 


kaş aydır mefta ğibi yatıyon
mekdip yazdık ötüyon
başın sağ osun Nurcahaan

uzatma sen de hadi, bi taha arama sorma
onun gibi on tene eder Fadime valla

iyi olduğuma eve geldiğime sevinemedim..
Allahı var Fatimeyi ben hiç kız gibi görmedim
oldum olası kardeş bildim..

Nurcihandan boylu, çok güzel ama bana ne başkasından
Nurcihan.. Nurcihanıımm.. Nurcihaaann, Nurcihannn..

 

 

anam geldi gitti söylendi durdu,
Fatime ilgilense de; içim ısınmıyordu
buradan uzaklaşmam gerekiyordu
amcamın sayesinde sahilde bir pansiyonumuz oldu

ne nişan, ne düğün, bir nikah.. istemedik
“hayırlısı olur inşallah.. ya nasip” dedik


zaman içinde “Topalın Yeri” meşhur oldu
büyük şehirlerden kimler, kimler gelmiyordu
lakin eşim hiçbir şeyle ilgilenmiyordu
anam her zaman ona kol kanat geriyordu,

güzel bir gündü; gençler eğleniyorlar
anam ve misafirler gözleme açıyorlar


güllerde, sebzelerleyim ben, her zaman işler yürürdü
herkese laf yetiştiren bir cevval tandır gülü;
peynirli, kabaklı böreklere tereyağ sürülmüştü

aklımda, hülyamda hep o, sanki mucize oldu
bu ses.. bu koku.. bu güzellik onundu


ne zaman vardım bilmem tandıra çakıldım o an
o herkese laf, tandıra yakacak, saca börek, ömre can
düşünmeden bağırdım.. Nurcihaan! Nurcihannn!

O sakin.. “yememişsin, sevmedin mi, çok güzel oldu” dedi
çok bilmiş bir kız çocuğu “yoksa bu o mu” dedi











kimdi bu?

 

yıllardır olduğu gibi bu kabuslardan kurtulamadım
en son köyde inek sağan yeğenimi o sanmış bayılmışım
o zaman da kasaba hastanesine kaldırılmıştım
unuttum ayık gezmeyi

o gün de annem beni acilen hastaneye kaldırmış
pansiyona yeni gelen misafir bir bayan yetiştirmiş..
her gün anamı gene o getirmiş, beklemiş
nasıl övüyor misafiri

koltuk değneklerinden destek alıp hastaneden çıktım
anamın ardı sıra sekerek arabaya vardım
ön tarafa oturup kapıyı çektim
bakan Nurcihanın gözleri

Nurcihan!

( Nurcihan başlıklı yazı İ.ÇELİKLİ tarafından 28.08.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu