Senin kadar yüreğim büyük değil diye,
Senin gibi kollarım güçlenmediyse,
Gönül koyma bana,
Sonra ulaşamam sana.
Sen dağ gibi bir babaya sırt
dayamışsındır.
Dünya’ya “hoş geldinlerle”
beklenmişsindir belki.
Gönül koyma bana.
Yoksa yaklaşamam sana!
Ben, ağaç kovuğu bile olamayan bir
ananın,
Hasb-el kader kucağına verilmişim
garibanın.
Kütükte adı da yazılmayan bir
babanın,
Sırtına yamanmışım kederin, gamın.
Yarılsa da içine girsem misali
ayıpların,
Cehennem narı müjdeli günahların,
Ortasına ayak basmışım dünyanın.
Gönül koyma bana,
Senin gibi ışık saçamaz gözlerim.
Sonra yetişemem sana çözülür
dizlerim.
Kaf Dağı'na dayanan sırt kadar,
Çelik yeleklerle kavralı değil belim.
Gönül koyma bana.
Sonra huzur-u mahşerde yakanda olur
iki elim.
Biz aynı pencereden bakamayız hayata
seninle.
Gönül koyman için aynı çarıkla yola
çıkmalısın benimle.