Asya’nın ulvi seremonisi yüreğimi secdeye sevkederken,
Avrupanın iki yüzlü kahpesi dikildi karşıma birden.
Asya "huu" çekiyordu derinden,
Beni dergahlarda zikre çağırıyordu.
Bizansın entrikaları çengi edasıyla "sefahata koş"diye bağırıyordu.
Surların eteğinde bilmem kaç aşığın kalp iniltileri yankılıyordu.
Yücelerden gelen ilahi emirle binlerce yiğit yıkılıyordu.
Peygamber müjdesi bu şehir,Fatih’e reverans eylerken gülüyordu.
Bizansın ihtişamı yerle bir olmuş,beli bükülüyordu.
Ak Şemseddin’in postu "Peygamber ümmeti bu şehre buyursun,
İstanbul adını verdik, melekler arşa duyursun"
Davetiyesini çıkardı erenlere,
Fetva iletildi tüm alperenlere.
Henüz ruhumun ilahi çalkantıları zemin ararken kendine,
Katerina,Olga,Liza raksetmeye başladı beynimde.
"Ey! tüm şehitlerin kutsal mekanı İstanbul.
İslama başkent oldun,cennete de vize ol.
Nice kahpe bizans entrikaları yıkamamışken seni,
Milenyumun topsuz, tüfeksiz, ahlaksız haçlılarına olma kul."
Duası döküldü dudaklarımdan nedense,
Boğaz turu biterken geldim kendime.
Yüreğim dört mevsimi yaşadı göz açımlığı bir zamanda.
Kulaklarımda binlerce ses duyuluyordu aynı anda.

 

( Yüreğim Dört Mevsim başlıklı yazı AKKAN tarafından 9/21/2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.