1
Gel gönül bu yola koyma
başını
Yanmış yıkılmışa yorarlar
bizi
İbreti ademden dünya
işini
Denk edip dağlara sararlar
bizi
Dört kapı içinde kırka açılır
Meydana kainat sırrı saçılır
Anadan babadan serden
geçilir
Bir garip kul gibi sorarlar
bizi
Bir pazar kurulur inciden
laldan
Alırsan rızayla lezzettir baldan
Derdin deryasından ince bir
telden
Sıkıp şelpe ile çalarlar bizi
Sualler sorulur sırlar aşikar
Saki dem doldurur sunulur ikrar
Kuru çaydan beri ummana
kadar
Balığın karnından yolarlar
bizi
Mürşit eşiğinden sırlar
tutulmaz
Bu pazarda cevher çoktur
satılmaz
Her uçan kovana tat lezzet katmaz
Çiçekten böcekten ararlar
bizi
Sor ki kaça imiş cahilin
nargı
Bağlasan bent ile su tutmaz
argı
Merhemsiz tabipten sarılmaz
sargı
Makasla neşterle bölerler
bizi
Tek kazanda pişer dert ile
derman
Müşkül yar olursa yandın
elaman
Sen yorarsın seni geçerken
zaman
Bir yırtık davulda gererler
bizi
İnkar ile varsam desem
sözümü
Ar'ın yunağından yusam
yüzümü
Açsam bedestanda satsam
özümü
Tükürür arlanmaz söverler
bizi
Fehmeyleyip gönül söylemedim mi
Hu deyip hak için çağlamadım mı
Aşk ile mürşide
bağlanmadın mı
Sorgusuz sualsız kovarlar
bizi
İçimde dağ iken hasret
harmanı
Kaldır gönüldeki gamı gûmanı
Mevsimler tükendi hasat
zamanı
Öğütür un gibi elerler bizi
Gezerim dünyayı budur telaşım
Velhasıl beladan kurtulmaz başım
Ecel bekçi olmuş felek gardaşım
Doğmadan sıraya yazarlar
bizi
Meyvesi olurmu meyvesiz bağın
Eksilir mi kar'ı dumanlı
dağın
Ahmet der yazılmaz dertleri
yığın
Yazsam tef üstünde döverler
bizi
AHMET BOGÜN
18 EYLÜL 2012 / GEBZE
SEVGİLİ DOSTLAR UFAK YAZIM HATALARIM OLDUYSA BAĞIŞLAYIN; SEVGİ VE MUHABBETLE....