YAVRU KUŞ DESTANI

 

Çok önceki çağlarda

Aşılmaz sarp dağlarda

Birçok hayvan yaşarmış

Mis kokulu bağlarda

                 

Bulut dağa edalı

Irmak göle sevdalı

Rüzgar öpüp okşarmış

Dokunduğu her dalı

                

Şahin,serçe karışık

Kurt,kuzuyla barışık

Birlikte yaşarlarmış

Hepsi doğaya aşık

 

Bin bir renkteymiş doğa

Barış hakimmiş bağa

Yılanın yoldaşıymış

Küçük yeşil kurbağa

 

Gür pınarlar kaynarmış

Toprak suya kanarmış

Şirin kuşlar ormanda

Cıvıldaşıp oynarmış

 

Yeşillikler çok gürmüş

Tüm canlılar özgürmüş

Bizim atalarımız

Çok güzel günler görmüş

 

Sonra bir insan gelmiş

Yol açıp dağlar delmiş

Bulunduğu her yerden

Pis dumanlar yükselmiş

 

İnsanlar her gün artmış

Çöpler çiçek sarartmış

Puslu ve kirli hava

Tüm çevreyi karartmış

              

Kıvılcım orman yakmış

Petrol denize akmış

Doğanın ölümüne

İnsan sadece bakmış

 

Yakmışlar ormanları

Vurmuşlar hayvanları

Ağaçları keserek

Kurmuşlar iş hanları

 

Makineler koymuşlar

Dağı taşı oymuşlar

Yemyeşil tepeleri

Çırılçıplak soymuşlar

                        

Akıtılmış zehirler

Kurutulmuş nehirler

Yeşillik yok edilmiş

Kurulmuş dev şehirler

    

Gazları üretmişler

Doğayı kirletmişler

Sanayi artıkları

Maviyi tüketmişler

 

Böcekleri bağ için

Kurdu kuşu dağ için

Vurmuşlar balinayı

Birkaç fıçı yağ için

 

Asit balık kavurmuş

Ölen sahile vurmuş

Denizlerin dibinde

Adeta yaşam durmuş

                

Ayıyı katletmişler

Arıyı yok etmişler

Birçok güzel hayvanın

Neslini tüketmişler

             

Kurtulamamış koyun

Soyu kurumuş Toy`un

Börtü böcek tükenmiş

Bitmemiş kanlı oyun

 

Ilık bir yaz gecesi

Duymuşlar korkunç sesi

Dev bombalar patlamış

Ölmüşler binlercesi

 

Kül olup kavrulmuşlar

Havaya savrulmuşlar

Ölmeyip sağ kalanlar

Acıyla yoğrulmuşlar

 

 Kimi yararlı diye

 Kimi zararlı diye

 Kıyıma uğramışlar

 İnsan kararlı diye

 

 Bazısı kürkü için

 Bazısı korku için

 Toptan yok edilmişler

 İnsanın zevki için

                 

 Evcil yaban demeden

 Ayrılmışlar memeden

 İnsana yem olmuşlar

 Yaşamı bilemeden

 

Doymamış insan yerken

Et,kürk,yumurta derken

Soykırım süre gelmiş

Dünya sessiz dönerken

 

Kıyımlar hiç bitmemiş

İnsana et yetmemiş

Öyle günler olmuş ki

İnsan insanı yemiş

 

Tüm doğayı yakmışlar

Her tarafı yıkmışlar

Fakat iyi insanlar

Buna karşı çıkmışlar

 

Kötü kızmış iyiye

Bölünmüşler ikiye

Doğanın düşmanları

Doğa sevenler diye

                     

Savaşmışlar bir süre

Kanla dolmuş yer küre

İyiler yenilmişler

Gizlenmişler bir yere

 

Bu ıssız bir adaymış

Her güzellik ordaymış

Önce çile çekmişler

Başları hep dardaymış

 

Can vermişler oraya

Ahenk gelmiş doğaya

Her hayvandan birer çift

Getirmişler adaya

 

Adaya yerleşmişler

Gönülden birleşmişler

Birlikten kuvvet doğmuş

Üreyip gürleşmişler

 

Her şeyi paylaşmışlar

Doğayla kaynaşmışlar

Üreyen yeni nesil

Özgürce oynaşmışlar

  

Genç yaşlıyı gözlemiş

Her fikrini izlemiş

Gizli bir güç onları

Kötülerden gizlemiş

 

Burda soykırım sürmüş

İnsan yine öldürmüş

Acımasız katiller

Çok ocaklar söndürmüş

 

Sonunda kızmış doğa

Bulutlar inmiş bağa

Tayfunlar hakim olmuş

Kıraç tepeye dağa

 

Depremden yer yarılmış

Kök toprağa sarılmış

İnsanlar bir çok defa

Doğaca uyarılmış

                

Lavlar saçmış volkanlar

Yayılmış toz dumanlar

Dağlar taşlar sarsılmış

Tutuşmuş gür ormanlar

  

Deniz insana küsmüş

Rüzgar kinini kusmuş

Uğultulardan başka

Tüm güzel sesler susmuş

 

Gündüz sıcak,gece don

Kuraklık bulmamış son

Dünyayı yavaş yavaş

Yutuyormuş erozyon

                     

İnsan hiç aldırmamış

Bir an bile durmamış

Sürdürdüğü kıyımdan

Başını kaldırmamış


Çok çaresiz kalmışız

Sayıca azalmışız

Yaşamın acımasız

Kavgasına dalmışız

                        

Acılar hiç dinmemiş

Özlemler hiç sönmemiş

Sakin bir akşam üstü

Babam gitmiş dönmemiş

 

Babam hızlı yaşarmış

Her engeli aşarmış

Kendine mezar kazan

İnsanlara şaşarmış

 

Gizlice tuzak kurmuş

Bir avcı onu vurmuş

Yağlı sıcak kurşunlar

Tüylerini savurmuş

 

Ok gibi düşmüş yere

Can çekişmiş bir süre

O narin bedenini

Sürümüş azgın dere

 

Suya karışmış kanı

Kaplamış dört bir yanı

Annemizi kahretmiş

Bu zalim,acı anı

 

Günlerce ağıt yakmış

Hep gelir diye bakmış

Gözleri dolmuş kanla

Süzülmüş yere akmış

 

Gece gündüz dememiş

Hiçbir şeyler yememiş

Bütün bu çektikleri

Nedendir bilememiş

                        

Unutmamış dününü

Gün etmemiş gününü

Yuvasına adamış

Geri kalan ömrünü

 

Yaşam devam ediyor

Direnmek gerekiyor

Yiyecek bulmak için

İşte yine gidiyor

 

Hızla uçtu yuvadan

Kanat çırptı durmadan

 Mücadele başladı

Gün toprağa vurmadan

 

Başı gökleri deldi

Bulutlara yükseldi

Biraz döndükten sonra

Uzaklara yöneldi

 

Gittikçe rengi soldu

Artık görünmez oldu

Küçük bir nokta gibi

Ufuklarda kayboldu

 

Bizler üç yavru kuşuz

Bu ormanda doğmuşuz

Çok aç kalmışız bazen

Bazen yarı doymuşuz

 

En büyükleriyim ben

Tedirginim bu yüzden

Yuvadan sorumluyum

Annem burda değilken

 

Hüzünlüdür ortanca

Suskundur gün boyunca

Bir köşeye büzüşür

Karnını doyurunca

 

Genellikle uysaldır

Aşırı duygusaldır

Onun fikrine göre

Yaşam hakkı kutsaldır

 

Dalar gider gözleri

Hislendirir bizleri

Öyle şeyler söyler ki;

Anlaşılmaz sözleri

 

Minik çok sevimlidir

Yuvamızın gülüdür

Yumuşacık tüyleri

Sanki pamuk gibidir

 

Duramaz bağırmadan

Türküler çağırmadan

Kanat çırpmaya başlar

Tanyeri ağarmadan

 

Yok gündüzü gecesi

Hiç tükenmez nefesi

Bazen acı bazen şen

Yankılanır tiz sesi

 

İşte ağlıyor yine

Annem gelmiyor diye

Feryatları yayıldı

Kararan tüm vadiye

 

Karanlıklar yol aldı

Orman uykuya daldı

Annem sabah gitmişti

Gerçekten çok geç kaldı

                 

Sabah oldu yine yok

Güneş soldu yine yok

Gittiği günden beri

Üç gün doldu yine yok

 

Anneciğim nerdesin

Yuvana dönmelisin

Her yer karanlık oldu

Çok korktuk bilmelisin

 

Sular korkunç çağlıyor

Kardeşlerim ağlıyor

Öyle acıkmışlar ki

Sesler yürek dağlıyor

 

Yaprak kara,dal kara

Hüzün çöktü bağlara

Gamlı baykuşun sesi

Vurdu karşı dağlara

 

Ağaçlar dev,su derin

Yuva nemli,çok serin

Yağmurdan harap oldu

Senin eşsiz eserin

 

Soğuk,açlık ve korku

Üçü de zalim duygu

Bu kadar geç kalışın

Bizi eleme boğdu

 

O,bir daha gelmedi

Bize kanat germedi

Yine de umudumuz

Halen sona ermedi

 

Günler boyu direndik

Artık korkuyu yendik

Ancak çaresizliğin

Acısıyla tükendik

 

Önce minik bağırdı

Anne diye çağırdı

 Ne yazık ki tüm dünya

Sesimize sağırdı

 

Titredi sonra minik

Sesi artık çok sönük

Son bir defa çırpındı

Başı semaya dönük

 

Yana düştü ters döndü

Baktığı aynı yöndü

Donup kaldı öylece

Gözlerinde fer söndü

 

Ortanca yere düştü

Tüm böcekler üşüştü

Zaten yere varmadan

Korkusundan ölmüştü

 

Uyuştu kanatlarım

Tutmuyor ayaklarım

Gözlerim kapanıyor

Sanki bir yok bir varım

 

Karanlık bitti birden

Sis fışkırdı her yerden

Dindi bütün acılar

Işık yağdı göklerden

 

Artık başka bir bendim

Durgun akan bir seldim

Süzme kanat çırparak

Gökyüzüne yükseldim

       

Ak bulutlar üstünde

Annem,yıldız en önde

Babam ve kardeşlerim

Kaydık hep aynı yönde

 

Kanat kanada verdik

Ateş topuna vardık

Hepimiz birer birer

Saygı ile yalvardık

 

Birden yer gök çatladı

Ateş topu patladı

Kızgın alev okları

Yeryüzünü kapladı

 

Sular dönüştü kana

Yayıldı dört bir yana

Dev dalgaların sesi

Korku saldı duyana

 

Şimşekler çakıyordu

Alevler akıyordu

İnsanlar olanlara

Şaşırmış bakıyordu

 

Durdu dünya zamanı

Ne iz kaldı ne anı

Sönük kaldı yanında

Nuh'un korkunç tufanı

 

Böcekler uçamadı

Çiçekler açamadı

Kavrulup yok olmaktan

Hiçbir şey kaçamadı

 

Devrildi evler hanlar

Fışkırdı kızıl kanlar

Kurtulacakmış gibi

Kaçıştı hep korkanlar

 

Gazlar yere indiler

Her nesneye sindiler

Tüm çevreyi kapladı

Zehirli serpintiler

 

Geceye döndü gündüz

Dağ,tepe oldu dümdüz

Buhar olup uçtular

Ne göl kaldı ne deniz

 

Dünya kurum,is doldu

Mavi,yeşil yok oldu

Beyaz döndü kızıla

Siyahın rengi soldu

 

Hiç kurtulan olmadı

Dünya ceset almadı

Adalılardan başka

Canlı izi kalmadı

 

Her şey oldu tuzla buz

Evrene çöktü kabus

O adayı korudu

Mor ışıktan bir fanus

 

Bulutlar örttü ayı

Sis kapladı uzayı

Tutuldu,söndü Güneş

Toz kararttı dünyayı

 

Evren uykuya daldı

Toprak boz bir renk aldı

Hareketli sadece

Kızgın rüzgarlar kaldı

 

Sonra söndü alevler

Yanmıştı bütün evler

Kavruldu tüm ağaçlar

Sanki simsiyah devler

 

En son soğudu her yer

Toprak buzlandı yer yer

Rüzgar,fırtına oldu

Savruldu donmuş küller

 

Ayaz buzul sıcağı

Dondurdu çölü,dağı

İklimler altüst oldu

Başladı buzul çağı

 

Bu düpedüz mahşerdi

Tüm yaşam sona erdi

Uzun bir zaman sonra

Umut yine yeşerdi

 

Issız adadakiler

Bir araya geldiler

Dünyayı kurtarmanın

Kararını verdiler

 

Toplandılar bilgeler

İncelendi belgeler

Artık eskisi gibi

Umutsuz değildiler

 

Başkan kürsüden indi

Kararları kesindi

Açıklandı anayasa

Bu dünya herkesindi

 

Bunu ilke bildiler

Kinlerini sildiler

O adadan çıkarak

Tekrar geri geldiler

 

Dört bir yana aktılar

Her bir yere baktılar

Çevreyi keşif için

Dağa taşa çıktılar

 

Buzları erittiler

Yokları var ettiler

Ulaştılar toprağa

Sevgiyle dirilttiler

 

Kazıdılar külleri

Yok ettiler çölleri

Kaynaklara yön verip

Yarattılar gölleri

 

Tohumları ektiler

Fidanları diktiler

Yeniden doğuş için

Bin bir çile çektiler

 

Yer suya kansın diye

Tohum canlansın diye

Sabırla beklediler

Doğa uyansın diye

 

Mutlu bir rüya için

Sonsuz bir hülya için

Yürekten çalıştılar

Yeni bir dünya için

           

Sona erdi karanlık

Yaşam sanki bir anlık

Bizim destanımızdan

Ders alsın tüm insanlık

 

Yazık oldu bizlere

Bakın kalan izlere

Bu öykü ışık tutsun

Yeni nesil sizlere

                          

Ağaçlar kesilmesin

Boz,yeşili silmesin

Doğanın dengesidir

Ormanlar eksilmesin

 

Suya çöp atılmasın

Zehirler katılmasın

Doğanın her şeyidir

Yabana atılmasın

 

Oksijen azalmazsın

Kimse bitmez sanmasın

Doğanın düşmanları

Savaşı kazanmasın

 

Dünya dursun durmasın

Hiç kimse kuş vurmasın

Çevrenizi koruyun

Alevler kavurmasın

 

Mermiler sürülmesin

Tuzaklar örülmesin

Doğanın katilleri

Artık hoş görülmesin

 

Kuşlara kıyılmasın

Koruyanlar yılmasın

Doğayı yok edenler

İnsandan sayılmasın

 

Güneş hiç tutulmasın

Doğa kurutulmasın

Yılmaz savunucusu

Asla unutulmasın

 

1995 Alanya

 



( Yavru Kuş Destanı başlıklı yazı FikretY.Çavdar tarafından 13.10.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.