Bu hayatta insan kendi yaşamının oyuncusuydu,

Düşündüklerinden daha fazlasını yapabilirdi..

 

Daha fazlası !

 

Meraktı,

Bilinmeyene yapılmak istenen yolculuğun nedeni..

 

Belki de çılgınlıktı..

 

Ama vakit gelmişti..

 

Siyah

Yorganını

Çeken gündüz,

Geceye teslim olmuş,

Son birkaç saatini korkarak geçirdiğim gün,

Sona ermişti..

 

Arkadaşlarım,

İstersen vazgeç diyordu yüzümün beyazından..

 

Aklın sınırlarını zorlamak,

Jartiyeri kaçmış sorularıma cevap  bulmak istiyordum,

 

Ve

Hayır dedim..

 

Zaman gece yarısıydı,

Sırtüstü yattığım tabutun kapağı örtülüyordu..

 

Mîzahtan uzak karanlıkta,

Alaylı kahkahaların ipinde çukura indiriliyordum..

 

Yüce Tanrım !

 

Bacaklarım titriyor,

Sanki dolu yağıyordu üzerime toprak  dökülürken..

 

Sesler her kürekte azalmış,

Bir süre sonra duyulmaz noktaya ulaşmıştı..

 

Gerçek korku ve yalnızlık !

 

Yanıma bırakılan feneri ,

Yakmama sebeb olan  ilk hissettiğim duygulardı..

 

Kendime bu sadece oyun,

Yukarda bir yerlerde bekleyenler var diyordum..

 

Telkinlerle,

Nerdeyse bir saat geride kalmıştı..

 

Ancak geri sayım daha yeni başlamıştı..

 

Kalp çarpıntıma engel  olamıyordum,

Beynimin içinde kazan kaynıyordu sanki..

 

Hiç birşeyi yerli yerine koyamıyor,

Duygularım aklıma tepki veriyor, sağlıklı düşünemiyordum..

 

Sonra

Bir ses nefesimin hırıltısını bastırdı ve

Vücudumun daha kuvvetli titremesine sebeb oldu..

 

Sesi tanımlamaya çalışyor,

Kendimle içimden konuşuyordum..

 

Tam da bu sırada,

Açık olduğu halde göremeyen gözlerimin,

Çığlık gözyaşlarını hissetmiştim soğuk yanaklarımda..

 

Ağlamak hiç bu kadar içten olmamıştı..

 

Sanırım istediğim oluyordu,

Kafamın içinde objeler belirmeye başlamıştı..

 

Pişmanlık !

 

Taşladığım kedinin pençesinde âcizliğimi,

Ezdiğim karıncanın azminde verimsizliğimi görüyordum..

 

Kumruların affı için sapanımı kırıyor,

Arı kovanlarını çıplak elimle yeniden inşa ediyordum..

 

Bu nasıl bir histi ?

Özürlerim otuz yıl öncesinden başlıyordu..

 

Ve

 

Ses aniden kesildi..

 

Sessizlik daha kötüydü,

Kurgular yapmama neden oluyordu..

 

Hislerimin sarmalında akla geçit yoktu,

Yolun sonuna gerçekten gelmiş olabilir miydim ?

Bira kutularından yaptığımız piramitler,

İçinde can çekiştiğim tabutta kâlbime yıkılabilir miydi ?

 

Kaygılarımla satranç oynarken,

Bedenim de yavaş yavaş tepki vermeye başlamıştı..

 

Akrep yelkovana küsmüş,

Zaman diliminde her dakika asır olmuştu..

 

Gözlerim de karanlığın,

Yüreğimde ölümün yorgunluğu vardı..

 

Uyumak  istiyordum !

 

İkinci bir karanlığa gözlerimi kapatıp,

Havada uçuşan yüzlerce gölgeyi bertaraf etmek ,

Bedenimin terini soğutmak için akılcı bir çözüm olabilirdi..

 

Peki  / ya uyanamazsam ?

 

 

Bülent KAYA

( Tabut Gunlukleri - 2 - İlk Gece başlıklı yazı YuReKiKLiMi tarafından 8.01.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu