Aşkı uğruna ailesini yok
saymıştı. “Bu adam sana göre değil kızım!” diyen babasını terk etmişti. “Kızım
davul bile dengi dengine…” diyen anacığını terslemişti. “Bana
karışamazsınız hakkınız yok buna!” diye takılıyordu gençliğin cezbeder sokaklarında
aslında derbederin teki olacaktı, görmüyordu. Adam yaşça büyüktü yürekçe
küçüktü, kafaca kütüktü. Kız körkütüktü ona karşı.
Şimdi ağlıyordu yanımda kız,
ağlıyordu ve ağlayarak anlatıyordu hikâyesini:
-İşte şairim böyle başlamıştı
bizim hikâyemiz. Başlarken kaybetmişim ben ama fark etmemişim. Büyüklerimi
dinlememişim başıma buyruk kesilmişim. İlla da o demişim ama o illa da ben
dememiş. Ne kadar safmışım, ne kadar ahmakmışım. Tatlı sözlerine kanmışım,
içmişim onun pınarlarından aşkın en soğuk ve iç yakan sularını. Ah kalbim,
ağrıyor şimdi! Evlenmiştik. Sadece ev sahibi olmuşum meğer! İroni mi bu acaba,
ömrümün üzerinde uçan akbaba mı? Mutluluğu giyerken hüznü giymişim, huzuru
takarken parmaklarıma hüznü takmışım. Ömrünün sonuna kadar beni seveceğine koruyacağına
dair yemin ederken tam tersini demiş meğer.
Kız vurgundu adama, adam yorgundu
sevmelere belli. Yoğundu hatta aşklara, biri biterken bir diğerine başlıyordu
vakit kaybetmeden. Kız onu bütün masumiyeti ve safiyeti ile karşılamıştı. Her
şey aslı gibi kalsa ne güzel olurdu. Kız ilk defa seviyordu, ilk defa kanı
kaynıyordu birine kızın. Aşkın vakti yoktur, derdi çoktur. Taşkın hali çoktur,
sakin hali azdır. “Seni seviyorum” demişti adam kıza, kız da bu ilanı aşkla
uçmuştu semaya, bir kuş gibi taklalar atmıştı aşkın semasında. Dünyadaki bütün
seni seviyorumlar toplansa bizimki kadar popüler olamaz asla! Adam seni seviyorum faslını bitirdikten sonra evlenmişti
kızla. Ama çok zaman değil az zaman sonra bitmişti bu evlilik.
Kız ağlıyordu şimdi deliler gibi, sular seller gibi akıyordu. Mübalağa etmiş olmayalım okyanusu doldururcasına ağlıyordu. Yoktu böyle ağlamak yeryüzünde. Kimsenin yüzünde yoktu böyle ağlamak.
--Nasıl
da kandım ona, nasıl da onun oyuncağı oldum. Ah kalın kafam ah cahil kalbim ah
giden ömrüm! Boşandık ama bittim ben! diyordu kız. “Ben bittim, mahvoldum.”
-Neden? diye sordum ona.
-İçten pazarlıklı biriyle
evlenmişim. Yalancının tekiymiş meğer. Bülbül şakımasını kesti, gül soldu,
bahar bitti. Öküz desem öküze hakaret olur inan ama adam öküzün önde gideniymiş
hayat kompartımanında. Bana ilanı aşk etmesi ve evlenme teklif etmesi çok çabuk
oldu. Samimi geldi ben de ona inandım kocaman ve içten bir EVET dedim evlilik
teklifine, kocam olsun diye.
-Eee n’oldu sonra?
-Dilim kopaydı da demez olaydım!
Lanet olaydı, meğer başkasına inat evlenmiş benimle. Sonra öğrendim bunu, eski
sevgilisini kızdırmak için benimle olmuş. İtiraf etti, evliliğimiz o an bitti. Duygularımla
oynadı, hayatımla. Bedelini ödemek kolay değil işte! Ben onu sevdim hesapsız
hadsiz -o kitapsız- ben onu severken meğer o da başkasını seviyormuş. Ben onun
elini tutarken o da başkasının elini tutuyormuş şimdi kafayı yiyeceğim. Ben onu
öperken o da başkasını öpüyormuş meğer midem bulanıyor şimdi kusacağım. Ben ona bakarken o da başkasına bakıyormuş
meğer kör olacağım şimdi. Ben ona evet derken o da başkasına evet diyormuş meğer
delireceğim. Yüzüğü parmağıma takarken meğer başkasının parmağına takıyormuş
öleceğim şimdi!
El insaf! Vicdan ey insan! “Oysa
ben…” dedi ama tamamlayamadı sözünü. Ağlamaya başladı. Ağladı ağladı
ağladı. Çok sonra konuşmaya başladı yine.
-Ayaklarım yerden kesilir başım
göğe erer, ne yapacağımı bilemem tutar öperim mesela seni, espriler yaparım
anlamsız, gülerim nedensiz, elimdekileri düşürürüm, sakarın olurum yanında,
yakarın olurum ömründe, kararın olurum sonunda. Aklına ziyan olurum, kalbine
zarar olurum, ömrüne ‘ne işe’ yarar olurum diye içimde geçenleri sarf ederken
ona o başka kalplerde geziniyormuş.
İşte şairim böyle başlamıştı
aşkım. Onu çok sevmiştim çok şimdi yok! Ona
neler yazdım neler söyledim kaydetseydim roman olurdu. Bak halim ne de duman
şimdi!
-Bu aşkı daha güzel bir sebebe bağlayabilirdim.
Seni düşünürken kalbim çarpmaya başlıyor mesela, gözlerim görmeye. Seni görünce
yaşamaya başlıyorum, nefes almaya. Ağaçlar yeşilleniyor, gökyüzü mavileşiyor
düşününce seni. Ceylanlar gözlerinin içinde koşmaya başlıyor nefessiz kalıncaya
kadar, kalbinde bir kuş uçuyor kalbime nedensiz. Soruyorlar neden siz
oluyorsunuz bu aşka muhatap neden biz olmuyoruz diye. Yazıyorum işte ya! Yaşıyorum
işte ya!
Daha neler vardı çıkınımda,
kalbimde ona karşı! Yazık hepsi yalan oldu talan oldu benimle.
-Sebepsiz bir mutluluk yayılıyor
içime, ferahlıyorum çünkü seni hayal ediyorum. Aklım daha bir net oluyor,
kalbim daha bir coşku ile doluyor, bahardandır diyorlar oysa bilmiyorlar bana
gelen bahar değil sensin. Gözlerin beni sana çeken, sana davet eden, senin
misafirin olmamı sağlayan birer kutsal çağrı mahiyetinde olup naçizane
bendenizde bu davete icap etmek zorunda kalanım.
Ah geri zekâlı dilim, bunları hak
etmeyene söylemişsin, dilim dilim ol benim dilim emi!
-İsteyerek de olsa koşarak da
olsa gelmek zorundayım. Bak istemiyorum ama yan cebime koy tarzı bir geliştir
bu. Sen çağırınca beni gelirim. Sen katınca kalbine beni koşarım. Sen yaşayınca
beni uçarım.
Ah kalın kafam! Rezil kalbim! Vezir
ettiğin adam başkasını seviyormuş meğer! Sarf ettiğin edebi cümleler bir
edepsizeymiş meğer! Utanıyorum şimdi şairim, kendimden utanıyorum, nasıl sevmişim, nasıl inanmışım
ama! Kız sakinleşmişti biraz, derdini bağlıyordu son sözlerle:
-İşte şairim, ben onu böyle
sevmişken o beni hiç sevmemiş meğer. Ona kızmıyorum bugün kendime kızıyorum. Ona
neden bu kadar kandığımı, ona neden bu kadar kendimi koy verdiğimi düşünüyorum
ve bu yüzden kızıyorum kendime.
Kız ayağa kalktı gitmeye başladı.
Ağzında hayal meyal bir şeyle mırıldıyordu:
-Ben de ölmez miyim şimdi ben de
gitmez miyim ötelere şimdi. Ben onu severken o başkasını seviyormuş meğer. Katilim
değil de nedir bu cümle? Canıma giren mermi değil de nedir şimdi bu cümle? Cümle
âleme rezil eden değil de nedir şimdi bu cümle?