“ Kızıl Ateş ”
yorgundu ateş
kıvılcımsız dumanlarda
gece hangi gece
saat hangi saat
zaman ötesi bir çağ ki suskundu
sahte çığlıklar atıyordu
kara gözlü kara sözlü
kahinler
ateşe ve geceye yeminliler
içimde kahrolası bir korku
çıplak kollarım üşüyor
örtünmüşüm bir bez parçasına
ürkek ve tedirgin
ter kokuyorum
yeşilsiz çöl güneşinde
eriyor tükeniyorum
gökyüzü mağrur
hükmediyor sanki
ezeli ve ebedi bir güce secde ediyor
uzaklarda çok uzaklarda
tenhada bir yıldız
bir avuç su birikintisi arıyor
aksim vursun diye
öğünmek ister gibi güzelliğinle
insanım
vahşiyim yok edenim
kırmışım gül de dalı
köksüz fidanları katletmişim
gölgesizliğe mahkum şimdi caddeler
taştan ormanlara kurban etmişim doğayı
paramparça yıkık dökük
viraneyim
kendi akibetimi kendi kıyametimi
altın rengi zevke değişmişim
elim yüzüm yok artık
şekilsiz bir ateşim
kızıl kıpkızıl
cinayetlerime tanık kum taneleri
minicik bedenleri
doğmadan öldürmüşüm
insanım
vahşiyim kana doymaz iştahım
zaman hangi zaman
hangi ırktanım hangi milletten
bayraksız kitapsız ahlaksız
ihanetimi kutluyor şimdi kahinler
adım sanım belli değil
çağlar ötesinden beri çağ dışıyım
hangi kavmin meczubu
hangi kavmin bilgesiyim
piramitlerin tepesinde
gökleri delmiş
yeri alt üst etmişim
asiyim sefilim nefsiyim
köleyim efendiyim
kızıl kıpkızıl bir ateşin içinde
yakan ve yanan ben
öldürenim ölenim
ölümlüyüm!
Şükran Gülcenaz AYDOĞAN
(
“ Kızıl Ateş ” başlıklı yazı
Şükran Aydoğan tarafından
6.09.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.