Kıbrıs'da Rum katliamlarının tarihi 1955'li yıllara kadar dayanır."1 Nisan 1955’de Rumlar, Kıbrıs
Adasını Yunan Adası yapmak ve adada bulunan tüm Türk Ulusunu kökten yok etmek amacıyla
EOKA Rum Terör Örgütünü kurmuştur. Papaz Makarios öncülüğünde 1960 yılında kurulan “Kıbrıs Cumhuriyetini” ortadan kaldırmak, Kıbrıs Türklerini yönetimden kovmak ve tamamen yok etmek
amacıyla da, Terör Planı olan Akritas Planını Grivas öncülüğünde başlatma kararı almışlardır."
"Kıbrıs Türklerini planlı bir şekilde yok etmeyi kendine ana hedef haline getiren, dönemin lideri
Papaz Makarios, 1962’de kendi köyü olan Ano Panayia’da yaptığı bir konuşmada “Helenizmin
korkunç düşmanıTürk ırkının bir parçası olan bu küçük Türk toplumu adadan atılana dek
EOKA’nın görevi bitmiş sayılmaz…” sözleriyle gerçek niyetini korkusuzca açıklamıştır.
Ortodoks dininin en faşist papazlarından biri olan din tüccarı Makarios, 26 Mayıs 1965’te,
Karpaz’da, “Ya Kıbrıs’ın bütünü Yunanistan’la birleşir, ya da soykırım gerçekleşir. Ulusal
özlemlerin doyurulmasına giden yol, zorluklarla dolu olabilir, ama hedefimize yani Enosis'e
ulaşacağız, ölü ya da diri...” çağrısı da kısa bir süre sonra Kıbrıs Türklerine karşı yapılacak vahşet
ve kabus dolu yılların yani soykırım yıllarının habercisi olmuştur.
Enosis: Kıbrısın Yunanistana ilhakı, yani Yunanistanla birleşmesi demektir.
EOKA’cı canilerin tek hedefi vardı : Türk Ulusunun kökünü adadan kazımak ve tek bir canlı
TÜRK dahi bırakmamak ve bunun için mücadele etmek...
Bu uğurda 1963 yılında Papaz Makarios, hiç çekinmeden “Türkiye adaya müdahale ettiğinde
kurtaracak tek bir Türk bulamayacaktır” diyerek amacının soykırımdan başka bir şey olmadığını
açıkça itiraf etmiştir.
Böylelikle, 1963 Aralık ayından itibaren 1974 Temmuz ayına kadar Kıbrıs Türklerine karşı insanlık
suçu olan soykırımı başlatarak adadaki Barış ortamını bozdular."
Ben yaşlarda olanlar, özellikle benden büyükler Rum katliamlarını çok iyi hatırlarlar. Öyle ki
hepsini birden anlatmaya kalksam ayrı bir roman olur.
1965-1966 yıllarında yani ben henüz 8-9 yaşlarındayken annemin, babamın hatta bazen evimize
gelen misafirlerin aralarında Yunanistan'la aramızda savaş çıkabilir diye konuştuklarını duyardım.
Arada bir iki uçak geçse acaba dedikleri oldu mu diye korkardım. Henüz yatmamışsak anneme
savaş mı çıktı diye sorduğumda o gülümseyerek hayır oğlum, hayır sadece uçak geçti diye cevap
verirdi. Ama herkes yattıysa yatağımda yorganımı başıma çeker korku içinde uyurdum.
Yavaş yavaş aklım ermeye başladığında radyodan ve gazetelerden bu dehşet olayları takip
etmeye başladım. Tabi ki o zamanlar savaşın ne demek olduğunu, nelere mal olacağını henüz
anlayamadığım için, keşke savaş çıksa da kurtarsak o insanları diye düşünürdüm.
Bir ara bu hissettiklerimi annemle paylaştım. Annem inşallah savaş çıkmaz oğlum, evet oradaki
soydaşlarımıza ben de çok üzülüyorum, ancak savaş çok kötü bir şey diye söyledi.
Ardından gelen yıllarda Rumların katliamları git gide artıyordu. Bir gün annemin radyo dinlerken
ağladığını gördüm. Ne oldu anne diye sorduğumda, galiba sonunda Rumlarla savaş gerekli olacak
baksana iyice azıttı bunlar diye yakındı. Ardından ben henüz altı yaşındayken Rumların yaptığı bir
katliamı anlattı.
"Sen daha çok küçüktün o zamanlar, şimdi aklın eriyor ve bu olayları çok iyi takip ettiğini
biliyorum, o nedenle sana anlatmakta sakınca görmüyorum. Ama yine de savaşın iyi bir şey
olmadığını da bilmeni istiyorum. Nihat İLHAN O zamanlar binbaşıymış, o görevdeyken Rumlar
eşi ve 3 çocuğunu banyo küvetinde hunharca katletmişlerdi. Binbaşı o günden sonra bir daha
Adaya dönmemiş, bu olay Kıbrıs Türklerini olduğu kadar, bizleri de çok üzdü, çok sarstı"
Annem gözleri yaşlı bir şekilde konuşmasını bitirdikten sonra başımı okşadı ve "yine de savaş
çok kötü, çok kötü bir şey dedi"
Otuzuncu bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN