GENÇLERİMİZE NE OLUYOR ALLAH’IM?
Önceki gün Konyaaltı caddesi Serdengeçti Parkı’nda akşam yürüyüşü yapıyordum. Ortaokul son veya lise birinci sınıfta olduklarını tahmin ettiğim iki erkek arkadaş kaykay yapıyorlardı. Bir tanesi akrobasi hareketleri denerken diğeri de onu cep telefonu ile videoya çekmeye gayret ediyordu.
Akrobasi hareketleri oldukça zor ve zaman zaman düşme tehlikesi geçiren gencin ağzından bu makaleyi yazmamı zorlayan olumsuz cümlecikler dökülüyordu.
“Hay ananı s……m”. keşke bir defaya mahsus istemeyerek ağzından kaçmış olsaydı. Her hareketinin başarısız olmasında aynı negatiflik dozajındaki küfrünü yapıyordu. O kadar çok alışmışlar ki, video çeken diğer arkadaşı bu durumdan hiç rahatsız olmuyor. (gibi görünüyordu).
Bir uzman olarak müdahale etmeyi düşündüm. Ama başıma geleceği muhtemelen çok iyi biliyordum. Oğlum arkadaşının anasına niye küfür ettin dediğimde alacağım cevap: Amca sen manyak mısın? Hiç ben arkadaşımın anasına küfür eder miyim? Olacaktı. Çünkü, hareketi istem dışı hale gelmişti.
Zira günümüzde iyilik ve güzellikler adına ikazda bulunmanın bedeli çok ağır olabiliyor. Ava giderken avlanmak gibi bir şey. Birinde de yola sigara izmariti atan birisini tatlı bir sözle uyarmıştım. “Ben senden daha iyi biliyorum ve düşünüyorum. Ben bunları yere atmazsam, yerler tertemiz olursa temizlik işçileri işsiz kalacak senin bundan haberin var mı?” Diye süper akıl ürünü bir cevap almış ve kıçımın üstüne oturmuştum.
O gün bu gün hiçbir kimseye ikaz etmemeye başladım. Çünkü her kim ne yapıyorsa, (kasıt hariç) en iyiyi yaptığını varsayarak yapıyor.
Neyse konumuza dönelim.
Küfür eden gence çok üzülmüştüm. Asıl üzüntüm ise, küfrü yiyen diğer kameraman! gençti. Niye hiç tınmıyordu? Anasına galiz bir şekilde küfür edilmenin şakası dahi olmamalıydı. Aslında çocuğun arkadaşının anasına küfretmek gibi bir amacı yoktu. Peki neden küfür kelimeleri ağzından çıkıyordu.
Her zaman söylüyorum bıkmadan usanmadan. Bilinçaltımız olumsuz ile olumluyu birbirinden ayıramıyor. İster istemle, isterse de istem dışı olsun yeterince tekrarlanan bir eylemi otomatik pilotuna, yani hafızasına kaydediyor. İstenilmeyen “tik”ler de bu şekilde meydana geliyor. Neticede nur topu gibi alışkanlıklarımız meydana geliyor. Sürekli tekrarlanarak hafızamıza kaydedilen eylemler (ister olumlu, ister olumsuz olsun), yaşam tarzımız olmaya başlıyor.
Beynimizi ne ile doldurursak bize vereceği de odur. Bir bardağa su koyarsak, daha o bardağa su boşaltılmayınca başka hiçbir sıvı veya katı bir madde giremez. O halde beynimizi veya bilinçaltımızı ne ile doldurduğumuza çok dikkat etmemiz gerekir. Küfürle veya başka olumsuzluklarla dolan beynin içine güzelliklerin ve kalitenin girme şansı kalmamıştır.
Daha da kötüsü, lisesi kız öğrencilerimizin dahi birbirleriyle galiz küfürlerle konuştuklarına şahit olmuşumdur. Gerçekten çok üzücü bir durum. Burada da durum muhtemeldir ki, yukarıdaki gibidir. Bütün suçu ebeveynlere de yüklemekten korkarım. Acaba iyi örnek olamıyor muyuz diye? Amma velakin günümüzde gençlerin eğitiminde ebeveynlerin etki alanı gittikçe daralmaktadır. Ne yazık ki, bilgisayarlar, internet kafeler, Recep İvedikler, cep telefonları, facebooklar, whatshaplar, kahve dünyaları, gençlerin eğitiminde ebeveynlerin rollerini çok hızlı bir şekilde çalmaktadırlar.
Tehlike gerçekten ciddidir. Gençlerimiz artık ağzından çıkan kelimelerin ne olduğunu, nereye gittiğini bilemeyecek kadar veya önemsemeyecek kadar kendilerinden geçmiş durumdadırlar.
Sadece bu alanda değil elbet. Toplu taşıma araçlarında bazı zavallı gençlerimizin müzik dinleme tutkuları, derslerdeki yorgunluklarını atma eylemleri, uykusuzluklarını giderme kutsalları; yaşlı, engelli ve bebekli annelere yer verme güzelliklerinin çoktan önüne geçmiş bulunuyor. Bu olumsuz eylemi de tekrarlaya tekrarlaya bilinçaltlarının otomatik pilotlarına devrettirirlerse, yandı gülüm keten helva…
Dikkatsiz bir şekilde ağızlarını veya daha birçok güzel davranışlarını bozan gençlerimiz unutmasınlar ki, ileride onları çok daha büyük tehlikeler bekliyor.
Okullarını bitirip bir işe başladıkları zaman, istemeyerek bilinçaltları onlara sürprizler yapabilecektir. Böyle bir durumu hiçbir yönetici veya patron affetmeyecektir. O gençler işlerini dahi kaybedebileceklerdir.
Sürekli küfürle konuşan, negatif eylemleri hünermiş gibi bilinçaltlarına toplayıp depolayanların, o oranda güzellikleri de kaybolmuş olacaktır. Kibarlık, nezaket, pozitif eylemler, iyi niyet, sevgi ve saygı eylemlerinin toplanarak bina edilmesi, çocuk oyuncağı değildir. Zira, alışmadık belde kemer durmaz.
O halde bu ciddi sorun üzerinde, siyasi otoritenin, her kademedeki yöneticilerin, okulların, öğretmenlerin, ebeveynlerin, ilgili esnafların, sosyal medya unsurlarının, televizyon yöneticileri ve proğramcılarının, bilişim dünyasının, arkadaşların, dostların velhasıl ilgi alanına giren ve girecek olan herkesin müşterek sorumluluğu vardır.
İşin şakası yoktur. Bir genç nesil elden gitmektedir. Hep birlikte adeta “İstiklal Savaşı” ilan edip, bu sorunun üzerinde yürünmesi gerekmektedir. Niye? Çünkü: İstikbal onların elinde şekillenecektir de ondan…
Selam, sevgi ve dualarımla. Allah’a (cc) emanet olunuz.
24 Mart 2017 Saat: 11.00 Antalya
Yrd.Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER
Kaliteli Yaşam Uzmanı