Gelinden başlayalım, soralım derdi nedir?
Evlilik her geline çok yöntemler denedir.
Anasından görmüştür, belki de ninesinden;
Hazırlıklı gelmiştir belli çıkan sesinden.
Kaptırmayı istemez ilk günden paçasını,
Anadan tembihlidir bozdurmaz façasını.
Gelinde bir çalım var kaynana kim oluyor,
Yüze çemkirmese de, hep burnundan soluyor.
Yönetimi istiyor bakanlık kabul değil,
Her konuya maydanoz kürek gibi döner dil.
Adı bir kez kaynana, melek olsa fark etmez,
Gelin ayak diretir başka yöne çark etmez.
Çatarak kaşlarını eşine göz ağardır,
Adam susar seslenmez etmesin diye dır dır.
En küçük meseleden dağ gibi kriz çıkar,
Hatır gönül hak ola hepsini döker yıkar.
Eğer elinden gelse, kaynanadan tez doğar,
Ona hayat tanımaz bir kaşık suda boğar.
Her gelin olan kadın, kaynana adayıdır,
Kaynanasız evlerde onlar kabadayıdır.
Gelelim kaynanaya, sanki gelin olmadı,
Kaynanayla birlikte bir arada kalmadı.
Şimdi ne değişti de tersine döndü dersin,
Allah iki arada kalana sabır versin.
Ana oğlu kıskanır gelin alacak diye,
Oğul beni unutup ona kalacak diye.
İçinde bir hırs vardır, kaynanasından kalma,
Bilinçaltında yatar, öcü gelinden alma.
Gelinken düşünülen tam tersine dönüyor,
Gelininin sırtına kâbus gibi biniyor.
Herkes hizmet bekliyor yeni gelmiş gelinden,
Ütü, yemek bulaşık, paspas düşmez elinden.
Tabiatın kanunu, bu devran böyle döner,
Gelin kaynana aşkı, toprak altında diner.
Gülüm sarım yaşamak varken bu kavga niye?
Gelin de kaynana da bilene bir hediye.
Bir tarafta ana var, bir tarafta yoldaşı,
Arada ezilenler her zaman erkek başı.
Mahir’in anlaması fazlasıyla zor gibi,
İki ateş arası yakar kızgın kor gibi…
Gelin ile kaynana, biri yar biri ana,
Kimi teyze haladır, her biri candır cana.
Kimisi kızımızdır, kimisi de bacımız,
Onlar bizim her zaman başımızda tacımız…