Adı üstünde işte Cilalı Taş Devri. Yontma Taş Devrinden Cilalı Taş Devrine insanlık güç de olsa geç de olsa bir şekilde geçmiş. Lakin Cilalı Taş Devrinde o zaman ne lak var ne de lake başka bir cila kullanıyorlar. O bildiğiniz Nuri Leflef ayakkabı cilaları da yok. Ama yine de herkes parlıyor bir şekilde. Güneş gündüz gökyüzünde parlıyor, gece de ay parlıyor... 


Cilalı Taş Devrinde en geçerli nesne tahmin edeceğiniz gibi cilalı bir taş. Daha Atilla Taş'ın doğmasına yüz binlerce, milyonlarca sene var. Haliyle daha yeni geçildiği zaman Yontma Taş Devrinden Cilalı Taş Devrine insanlar arasında bir bocalama olmuş. Yontma taşlar ile işlerini görenler bir türlü alışamamış bu cilalı taşlara... Zırt pırt ellerinden kayıp kayıp yere düşer dururmuş cilalı taşlar... Üfle dur ki cilalı taşa üzerinde ki tozlar gitsin... 


En çok da Yontma Taş Devrinin kadınları sevinmiş Cilalı Taş Devrinin gelmesine... Nohut oda bakla sofa mağaralarının zeminine cilalı taşları çakı çakıvermişler hemencecik. Kocalar ise hiç memnun kalmamış tabi ki masraf kapısı açıldığından... Eve her zamankinden daha fazla dinozor yumurtası, mamut eti, gergedan boynuzu getirmek zorunda kalmışlar... 


Cilalı Taş Devrinin küçük kız ve erkek çocukları ise hayatlarından gayet memnunlarmış. Beş taş oynarken ya da kukalı saklambaç oynarken yontma taş devrinin taşlarını bir kenara bırakıp cilalı cilalı pırıl pırıl taşlar ile oynamaya başlamışlar. Babalar da evlerine cilalı taş getirmek için daha çok çalışmak durumunda hissetmişler kendilerini... Bir müddet geçtikten sonra cilalı taşlara talep patlaması yaşandığından, cilalı taş fiyatları anormal derecede yükselmiş. İyi bir cilalı taş için insanlar ellerinde ki dinozor yumurtalarını, ayı postlarını, tilki kürklerini bile vermekten kaçınmamışlar. Para nerede o zaman, yok tabi, alış veriş mal takası şeklinde... Ver dinozor yumurtasını, yerine al yontma taş devrinden kalma baltayı, ver çiğ gergedan etini, al yerine beş on tane cilalı taş... 


Bir küçük cilalı taş için insanlar arasında büyük tartışmalar yaşanmış. ''O cilalı taşı ben buldum, yok sen bulmadın.'' kavgalar birbirinin boğazını sıkmaya kadar ilerlemiş. Bazen de yere düşen cilalı taşların üstüne basan insanlar, ayakları kayıp düşünce, kollarını, bacaklarını ve kafalarını kırarlarmış. Seneler geçip gittikçe insanlar da Cilalı Taş Devrinden sıkılır olmuşlar. Toplumda homur homur homurdanmalar başlamış. ''İstemezük artık bu Cilalı Taş Devrini, parlak bile cilalı bile olsa'' diye insanlar feryat figan yollara dökülmüş. O zamanın güvenlik görevlileri bu protestoları önlemek için Mamutların hortumlarını su ile doldurup ayaklanan kalabalıkların üstüne suları boca etmişler... Ağızlarından ateş çıkan ejderhalarda ortalığı sıpsıcak yapmış... Suları kesik olan bazı uyanık Cilalı Taş Devri Sakinleri de evden sabuna benzer, o zaman ki temizlik maddelerinden getirerek banyo işini aradan çıkartmışlar. Cilalı Taş Devrinden sonra gelecek olan Bakır Çağı, Cilalı Taş Devrinin çıkıp gitmesini epeyce hem de dört gözle beklemiş ... Bakır Çağı başladıktan bir müddet sonra bile Cilalı Taşlar kullanılmış sonra da azala azala insan hayatından tamamen çıkmıştır... Ben de tarihçilerin yalancısıyım...

( Çok Parlak Bir Dönem başlıklı yazı AhmetZeytinci tarafından 19.02.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu