Bir kış günüydü. Kar yağışı bekleniyordu. Hüzün yağışı ya da… Her karışı buram buram soğukluk kokuyordu memleketin. Her santimetresi ayrılıkla yoğrulmuştu. İster istemez üzerinize de siniyordu.

Tuttum ellerinden o sevgilinin.  Avuçlarını ısıtmak için hohladım. Sonra tam da ortasına avucunun öpücük kondurdum. Tuttum tekrar, sımsıkı hem de.  Kaç şiddetinde olursa olsun ayrılığımız, ters yüz olsam da. 

-          Sarsıntı içindeyim. dedim.

Bir yanım yer sarsıntısı…

Bir yanım yâr sarsıntısı…

 

Kuşlar dönüyor habire şehrin üstünde çığlık çığlığa. Kuşlar konuyor betondan cesetlerin üstüne. Buz kesiyor hava. Soluğum donuyor ciğerimde. Ölüm kol geziyor. İçim yerle bir…

Birileri ölüyordu evlerin birinde.

Taziyesi içimde kuruluyordu.

Kalbim alıştı ölümlere.

Her dakikasında öldüğüm bir aşkın geride kalan cesediyim her nasılsa?

Sen Azrail’im yok yok ölüm meleğim!

 

-          Yâr! diye bir iç çekiyorum.  Mahvediyorum kendimi. İçim allak bullak, dışım

enkaz… Bir şeyler diyecek oluyor. Parmaklarımı götürüyorum dudaklarına “Sus!” diyorum.

Nasıl susuyor?

Nasıl doluyor gözleri?

Kalbim bir mezarlıktır artık, defnedilen defnedilene…

Toprağa gerek yok, taşa betona lüzum yok.

Özlemlerim kefendir.

-          Ölüyorum kadın! diyorum.

Yalvarırcasına bakıyor bana. Ve ben son nefesimi vermenin bana sağlamış olduğu güvenle sayıp döküyordum.

-          Ne diyeyim sana sevgili! Güneşimsin diyorum bulut olup yağmurlarını

döküyorsun.  Çiçeğimsin diyorum diken olup batıyorsun kalbime. Canımsın diyorum Azrail olup alıyorsun canımı.

 

            Yalvarırcasına bakıyordu.

Ağlarcasına…

 

-          Korkuyorum sana bir şey demeye. Gözümsün diyeceğim beni kör edeceksin.

Ellerimsin diyeceğim beni elsiz koyacaksın. Gülüşümsün diyeceğim beni gülüşsüz bırakacaksın. Mutluluğum diyeceğim beni mutsuz kılacaksın. Hiçbir şey demeyeyim sana o vakit Şarkıdaki gibi sesleneyim:  "Tu hem dêrdi, hem dermani"  Yani sen hem dertsin, hem de şifa… Hem cezasın hem ödül… Hem ölümsün hem yaşam… Ortası yok bu sevdanın.

 

            -Yalvarırım sus! diye bağırdı.

            Boğazını yırtarcasına…

Kahrolurcasına…

Yok olurcasına…

-          Beni ölümünle tehdit etme sakın!

-          Beni ölümünle tehdit etme!

Bir sabun gibi kayıp düştü ellerimden. Bir tüy gibi uçup gitti. Bir rüyaydı uyandım. Bir filmdi bitti. Ben yaşarken o öldü. O ölürken ben yaşadım. İkimizde iki cihan kadar sustuk. Yer gök simsiyah kesildi suskunluğumuzda. İyilik ve güzellik göçüp gitti. Umut rafa kalktı. Gülüşler toprak oldu. Çiçekler kurudu dalından, kuşlar düştü gökten, çocuklar sustu hepten.

 

( Yar Sarsıntısı başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 1.02.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.