SABIR (HAMD EVİ)

Muhakkak ki Allah (c.c) adaletlilerin en adaletlisidir.

Adalet, herkese hak ettiğini vermektir. Oysa biz çoğu
zaman Allah’ın ne kadar adaletli olduğunu unutuveriyoruz.
Başımıza bir musibet geldiğinde hemen isyan
ediyoruz. Bilmez miyiz ki yaşadığımız her şey mutlaka
bizim için en hayırlı olanıdır. Çünkü Allah’ın
zatında kötülük yoktur. Allah insana ve yarattığı tüm
varlıklara iyilik yapar. Cenab-ı Hak Kur’ân-ı Kerim’de
şöyle buyuruyor:

“...gerçek şu ki, biz insana tarafımızdan bir rahmet tattıracağımız
zaman ona sevinir ama ellerinin işledikleri yüzünden
başlarına bir kötülük gelirse işte o zaman insan pek nankör
kesilir.” Bu ayette Hz. Allah başımıza gelen kötü işlerin bizim
yaptıklarımızdan dolayı geldiğini söyler.

Her şeyi biz insanlar için yaratan Rabb’im yarattığı
insanında kendisine iyilik (şükür) yapmasını ister.
Fakat biz dünyaya dalıp O’nu unutuyoruz. Bilmeliyiz ki
sonu olan bir yolculuğa benzer hayat. Gideceğimiz yer
O’na varır. Şu hayatta bize ufacık bir hediye vereni, iyilik
edeni unutmuyoruz da bize can veren her şeyi bizim
için yaratanı nasıl oluyor da unutuyoruz!

Allah’ın insanda görmek istemediği belki de en
önemli hâl nankörlüktür. İnsanın yapacağı en büyük
nankörlük, şüphesiz ki tüm kâinatı, insanları sonuçta
her şeyi yaratan Allah’a karşı yapılanıdır. Kur’ân’ın varlık
sebeplerinden birisi de insandaki bu nankörlük duygusunu
temizlemektir. İman etmek sadece Allah’ın
varlığına inanmak değildir. Allah’ı bir bütün olarak
kabul etmek demektir.

Yani O’ndan gelen her şeye razı olmak boyun eğmektir.

Nankörlük ise; bunun tam zıddıdır. Allah’ın
zatından değilse bile O’nun bizim üzerimizde yapmak
istediği şeylerden rahatsız olmaktır ki bu insanın yapabileceği
en büyük nankörlüktür. İşte o sebepten dolayı
hiçbir şeye isyan etmemeli, sabretmeyi bilmeliyiz. Dünya
imtihan dünyasıdır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve onun zamanında yaşayan
sahabeler de acı çektiler fakat onlar hiç isyan etmediler.
Bu dünyada zulüm, bela, musibet sadece kötülere
gelmiyor. Hatta daha çok iyilere isabet ediyor,
Zira Cenab-ı Hak, sevdiklerini daha ağır imtihanlardan
geçiriyor. Gönüllerini dünyevi sevgilerle değil, kendisine
bağlanmaları için o güzel insanları uyarıyor.

“Cenab-ı Hak bir kulunu severse, dünyayı ona küstürür,
çirkin gösterir.”

O güzel insanlardan bazıları, kendilerine bir bela ve
musibet geldiğinde , “şükürler olsun Rabb’im, yine beni
hatırladın” derler...

Bu türlü çileler mü’mine çok büyük ibadet sevapları
kazandırır. Yeter ki sabır ve şükür ile karşılayabilsin,
şikâyet ve isyana kaymasın.

Kur’ân-ı Kerim’de: “Andolsun sizi biraz korku (biraz)
açlık, (biraz da) mallardan, canlardan ve mahsullerden yana
eksiltme ile imtihan edeceğiz. Sabredenlere (lütfu keremimi)
müjdele”(El-Bakara 2/155)

Enes (r.a) ‘dan dan şöyle rivayet olmuştur: Nebi
(s.a.v) bir kabir başında ağlamakta olan kadının yanından
geçmekte idi.

-“Allah’tan kork ve sabret “ buyurdu.

Kadın:
— “Haydi, çekil yanımdan! Sen benim (uğradığım) musibete
uğramış değilsin” dedi.

Kadın Resulullah’ı tanımıyordu. Kendisine “ O zat
Resulullah idi ”denince kadın Nebi (s.a.v)‘in kapısına
geldi. Hemen Peygamber’in huzurun çıktı ve “Ben seni
tanıyamadım” dedi.

Efendimiz:
- “Gerçek sabır, musibetin birinci darbesine tahammül
gösterebilmektir” buyurdu.

— “Sana Cennet ehlinden bir kadın göstereyim mi?”

— “Evet”, dedim.

—İşte şu siyah kadın O peygambere (a.s.) geldi ve
“Ben sara hastalığına tutuluyorum” dedi.

Resul-u Ekrem : ”Dilersen sabreder cenneti hak edersin
dilersen sana afiyet vermesi için Allah’a dua ederim.” buyurdu.

Kadın:” Sabrediyorum” karşılığını verdi ve “hastalığım
nüksettiğinde bedenimin bazısı açılıyor. En azından açılmaması
için Allah’a dua eyleyin “ dedi Resulallah da onun
için dua buyurdu.

Nebi (s.a.v)’in yanına girdim. Sıtmaya yakalanmıştı.

— “Ya Resulullah yaman sıtmaya tutulmuşsun.”

— “Evet, (öyle) ben sizden iki adamın tutulacağı sıtmalarına
eş bir sıtmaya yakalanırım”. Dedi “Bu sana iki kat sevap
olduğu için mi?”

- Evet, o öyle ”Hangi Müslümana küçük bir diken yahut
ondan daha büyüğü batarsa behemehâl Allah o sebeple onun
kabahatlerini örter. Ağaç, yapraklarını döktüğü gibi küçük
günahları da ondan dökülür.” buyurdu.

Bu hadiseden de anlaşıldığı gibi Resulullah asla isyan
etmez, her şeye sabrederdi.

Aslında hayatı zorlaştıran çekilmez hale getiren bizleriz. 
Elbette ki sıkıntı, acı, keder olacak. Bunlar var diye
mutluluktan, güzelliklerden uzak mı kalalım? Belki de
Allah’ın neden sıkıntı verdiğini anlayamıyoruz. Oysa ki
bu durum şu hadislerde çok güzel anlatılmaktadır.

“Allah Teâlâ kuluna hayır dilediği zaman (günahlarına
karşılık) dünyada (onun)cezasını çabucak verir. Allah kuluna
fenalık murat ettiğinde ise günah sebebiyle onu dünyada
cezalandırmaz.”

Yine Nebi a.s şöyle buyurdu.“Mükâfatın büyüklüğü
belanın büyüklüğü oranındadır. Hakikat, Allah bir kavmi
sevdiğinde onlara bela verir. Kim (kaderine) razı olursa onun
için (Rabbani) hoşnutluk, her kim de (ilahi takdirde) rıza göstermeyip
kızarsa ona da (ilahi) gazap vardır!” (Tirmizi)

Gerçek hayat ahiret hayatıdır. Mü’minin rahat yaşayacağı
sıkıntı görmeyeceği yer cennettir. Biz cenneti
ve Rabb’imize ulaşacağımız günü düşünerek başımıza
musibet geldiği zaman üzüleceğimiz yere sevinmeliyiz.
Çünkü çekeceğimiz azap ahirete kalırsa işimiz çok
zor olur. Oradaki azaplar, dünyadaki acılardan az can
yakmayacaktır. Şunu da unutmamalıyız ki; gayemiz
Cenab-ı Hakk’ın hoşnutluğunu, rızasını, sevgisini kazanmaktır.

Rabb’in sevgisi ise başımıza gelenlerin O'ndan geldiğini
düşünerek sabretmekle kazanılır. O’nun sevdiği
kul olmak ne büyük şereftir. Bunun verdiği mutluluk
acılarımızı bile unutturmalıdır.

Müslüman bir kimse hiç bir şeyi Allah’tan daha çok
sevmemelidir. Dünyadaki hiçbir şey Allah ve Resulünden
daha değerli olmamalıdır. Dikkat edecek olursak
Peygamber Efendimizin karşılaştığı tüm zorluklarda
tevekkül ettiğini, tebessümün yüzünden hiç eksilmediğini,
Allah’a olan güvenini hiç kaybetmediğini görürüz.

“Mü’minler ancak onlardır ki Allah anıldığı zaman yürekleri
titrer, karşılarında ayetleri okununca (bu) onların imanını
arttırır. Onlar ancak Rabb’lerine dayanıp güvenirler.”
(el-Enfal:8/2)

Biz de Resulullah gibi hiç şüphe etmeden Rabb’imize
güvenmeliyiz. Elbet bir gün bu acıların sonunda güzel
günler olacak. Sabrettiklerimizin karşılığı ya dünyada
ya da ahirette bize verilecektir.

Allah bizleri hayatı boyunca sabrı bilen, Allah’ı ve
Rasulü kalbinden hiç çıkarmayarak her sıkıntısında
Rabb’inden yardım dileyerek huzura eren mü’minlerden
eylesin (âmin).

Sadettin TURHAN
"Gençliğin Enerji Kodları" kitabımızdan alıntıdır.
( Sabır başlıklı yazı sturhan tarafından 11.07.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu