Namazın en büyük, en güzel icaplarındandır secde. Rükusuz ve secdesiz bir namaz olmaz. Namazda karşımızda kim vardır? Rabbimiz Allah cc.. Namaz kılan bir insan bunun bilincinde olmalıdır. Alnımızı secdeye koyduğumuz zaman Rabbimizin ayaklarına kapanıyoruz. Başımızı secdeden kaldırdığımız zaman dünyayı da elimizin tersi ile itiyoruz demektir.
İnanan, imanlı bir insan, dünyayı zaten ahiretin tarlası olarak bilir. Dünyada ekilenler, sevaplar ve günahlar, ahirette biçilecektir. Sevap ürünleri fazla olanlar cennete, günah ürünleri fazla olanlarda cehenneme doğru acı biçimde yol alacaklardır. Peygamberler ve bazı müstesna isimler hariç, kimsenin cennet için garantisi yoktur, sadece umudu vardır... Tartıları ağır gelenler kurtulacaklardır.
Başın sık sık secde niyetiyle yere yapıştırılmasının psikolojik olarak da insanı rahatlattığı çok defalar bilim adamları tarafından ileri sürülmüştür... Ayrıca rüku niyetiyle eğilmenin ve hatta son oturuşta sağa sola selam vermenin dahi insana çokça faydaları olduğu görülmüştür...
Hiç bir insan, başka hiç bir insanın karşısında rükuda eğildiği gibi, secde de eğildiği gibi eğilmez, bazı tipler müstesna ki bunlara da zaten dalkavuk, yaptıkları harekete de dalkavukluk, denir... Allah'a kulluk varken, kullara kulluk hiç kimsenin istemediği bir davranış biçimidir...
Bazı zaman namaz kılanların secdeyi uzun tuttuğu görülür ki ne de güzeldir aslında Rab'ımızın karşısında uzun uzun baş eğmek, O'nun ilahlığını şartsız ve şüphesiz kabul etmek. Kutsalımız Kabe yönümüzü belli eder, secdemizi O'na doğru yaparız, o bir semboldür. Kabe yönünü bilmediğimiz ya da bulamadığımız zaman ise ''Nereye dönerseniz dönün Allah'ın yönü orasıdır.'' ayeti gereği her yönde doğru namaz kılınır ve secde yapılır...