BİZİM GÜLŞEN BAŞARDI

Seçime yaklaştıkça; adımlar da saflar da sıklaşıyor.
Bu çok değerli bir yarış!
Bardağın dolu tarafından bakınca gurur duyuyorum.
Yurdum insanı "Bu ülkeyi en iyi biz yönetiriz!" yarışında.
Ama... Ama...
Boş tarafından bakınca  bunun bir yarış olmadığı, bu canım ülkeyi farkında olarak ya da olmayarak kaosa sürüklediklerini görüyor,  endişeleniyorum.
Ben 12 Eylül'ü bizzat yaşamış biri olarak bu tespiti rahatlıkla yapabiliyorum.
O zaman da öyleydi. Sonrasında akılları sıra darbeyi meşrulaştırmaya çalışarak darbe generalleri "Şartların olgunlaşmasını bekledik ve asla haksızlık yapmadık; bir o taraftan,  bir bu taraftan astık!" diyerek yüzlerce gencimizin yaşamlarına son verdiler. 
Gerçekten de sokağa çıkmak hele hele hava karardıktan sonra  imkansızdı çünkü evinize dönme ihtimaliniz çok düşüktü.
Birbirimizi yiyorduk o zamanlar; SAĞCI,  SOLCU,  ÜLKÜCÜ KOMÜNİST, AKINCI...
Onlar mı?
Karşıya geçmiş,  dedikleri gibi ellerini ovuşturup şartların olgunlaşmasını bekliyorlardı.
12 Eylül 1980 günü 'ORDU YÖNETİME EL KOYDU'
Bilin bakalım ne oldu?
Sanki çok büyük bir fırtınanın ardından şekinleşen hava gibi  kaos, karmaşa bir anda bıçak gibi kesildi.
Ardından birbirimize sormaya başladık
"Sahi bizim derdimiz neydi, niye yaşadık bunca sıkıntıyı, niye öldük,  niye öldürdük,  niye bu toprakları kana buladık?"
Maalesef bu soruların cevabı yoktu.
Bilanço: yüzlerce insanımız hayatını kaybetti,  ülke ekonomisi milyonlarca dolar kayıpla dibe vurdu.
O sıkıntıların acısını bugün bile hala  iliklerimizde hissetmekteyken, son yıllarda aynı şeylerin yaşandığını üzüntüyle izliyoruz.
Dünya gerek ekonomik gerek siyasal anlamda büyük bir girdapta çırpınıyor; biz kapatmışız kapıları pencereleri içerde birbirimizle boğuşuyoruz.
Dünya gerek teknoloji gerek bilim alanlarında sınırları zorlarken; biz hala yok başörtüsü, yok inanç, yok Türk-Kürt  gibi konularda birbirimize karşı zor kullanıyoruz.
Enerjimiz tükeniyor,  farkında değil misiniz?
Başka bir deyişle "ŞARTLAR OLGUNLAŞIYOR!" anlamıyor musunuz?
Gün geçmiyor ki biri çıkıp Dine, Atatürk'e, Osmanlı'ya,  Cumhuriyet'e laf etmesin!
Yahu!  Babanız dünyanın en aşşağılık insanı olsa onu babalıktan red edebilirsiniz ama onun sizin babanız olduğu gerçeğini değiştirmez! 
Nedir kardeşim derdiniz?
Türkiye Demokratik bir Cuhuriyet'tir!
Yani insanlar özgürce yaşar bu ülkede,  özgürce düşünür, özgürce ibadet eder.
Bunlar Devlet tarafından güvence altındadır.
Bizler de saygı ve hoşgörü çerçevesinde devletimizin yanında olmak zorundayız.
İnsanların yaralarını kaşımak,  kanatmakla,  onların değerlerine dil uzatarak bir şey elde edilemez ancak kaos ve kavga çıkar. 
Haksıza, hadsize, hırsıza, haine taraf çıkmak sizin de aynı tarafta olduğunuzun ispatıdır.
"O benim kötüm!"  deme hakkınız yok.
Gelelim Gülşen'e...
Kimbilir hangi ruh haliyle,  ne amaçla neredeyse 5 ay önce sarfettiği o sözleri bugün fırından yeni çıkmış gibi tabağımıza koyanların amaçları sizce ne olabilir?
Evet, Gülşen yanlış yapmıştır! 
Kınıyorum!
Bu tahriktir! 
O gün sesi çıkmayanlar, bugün kalkıp ortalığı ayağa vermeden önce keşke düşünselerdi
"Yahu kardeş!  Bu yemek bayat be! Sanırım bizi zehirlemeye çalışıyorlar!" diye.
Bu da tahrike kapılmaktır!
Seçimler yaklaştıkça tahriklerin ve şiddetin dozu artacaktır!
Bu yüzden,  hepinizden rica ediyorum: duyduğunuz ya da size söylenen her şeye inanmayın! Mümkün olduğunca tahriklerden uzak durun!
Seçim bu, geçecek!
Önemli olan bizim bağlarımızın kalıcı ve sağlam olması.

Saygılarımla
Sebahat Karagöz
( Bizim Gülşen Başardı başlıklı yazı S.Karagöz tarafından 26.08.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.