Su Misali
Geceyi,
adını bilerek unuttuğum bir yangının
küllerinden ödünç almış gibiyim şimdi;
içimde dolaşan her suskunluk
söylenememiş cümlelerin ağırlığı,
her nefes
yarım bırakılmış bir masalın eşiğinde
bekleyen sabırsız bir tanık gibi duruyor.

Seninle birlikte öğrendim ki zaman,
düz bir yol değil;
insanın kalbine açılan,
her kazıldıkça biraz daha kararan
kuyulardan sızan su misali,
ne çekilince tükenen
ne de taştığında ferahlık veren bir şeymiş.

Ve biz o kuyuların başında,
Yusuf’un sesini bilmeden,
Züleyha’nın adını bile anmadan,
sadece düşmenin sesine kulak kesilmiş
iki yorgun gölgeydik.

Gözlerin,
göğe emanet edilip geri alınmamış
bir dua gibi bakardı bana;
ne tam kabul olmuş
ne de reddedilmiş,
arada kalmışlığın en çıplak hâliyle.

Ben o bakışlarda
sokak lambalarının altına bırakılmış
çocukluğumu,
dizlerimde kabuk bağlamış korkularımı,
kimseye söyleyemediğim
bütün “kal”ları yeniden tanırdım.

Aşk dediğimiz şey,
bir karınca yuvasına sığdırılmaya çalışılan
koskoca bir denizdi belki de;
her dalga vurduğunda içimize
biraz daha küçülür,
biraz daha sessizleşir,
sonunda sadece kalbimizin diplerinde
kıpırdayan utangaç bir titreşim olarak kalırdı.
Ve biz buna
büyümek derdik.

Renkler bile ağırdı üstümüzde;
kırmızı,
kanamaktan çok hatırlamayı seçmiş
yaralar gibiydi,
siyah,
konuşmayı bırakmış bir gecenin dili,
mavi ise
hiçbir zaman ulaşamayacağımız bir göğün inadına
içimizde çoğalan özlemdi.

Her renk,
dudaklarımızda yarım kalmış
bir gitmenin acısını saklardı.

Sen omzuna yasladığım geçmişimi taşırken,
ben kelimeleri yere düşürürdüm;
çünkü bilirdim
bazı sevdalar elle tutulmaz,
ancak düşerken çıkardıkları sesle tanınır.

Ve ben seni,
tütün kokan bir tenle değil,
yere saçılıp da
bir daha aynı anlamla toplanamayan
sözcüklerle severdim.
Şimdi dönüp baktığımda anlıyorum:

Biz,
ağlamaktan yorulmuş bir dua gibiydik;
her “amin”de biraz daha bölünen,
her susuşta biraz daha büyüyen.

Ve en sonunda,
yanmayı kabullenmiş bir kış kanadı altında,
sessizce tükenmeyi öğrenen
iki uzun cümle…
( Su Misali başlıklı yazı Seyyah sufi tarafından 26.12.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu