Mevlana'nın 738. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma etkinlikleri Konya’da yapıldı. Bizde onun aziz hatırasına onu yâd etmek adına şu üç beş satırlık yazıyı kaleme alma gereği duyduk. Ola ki bir büyük deryada bizlerde bir damla hüviyetinde oluruz, bir büyük semada bizlerde bir zerre miskalinde dururuz.
“Şeb” Farsça bir kelime olup “gece” demek “arus” ise “gelin” demek… “Şeb- i Arus” terkibi halinde ise “düğün gecesi” manasına geliyor. Mevlana Hazretleri’nin ölümü ezeli mutlak ve hakiki sevgiliye kavuşma gecesi olduğu için bu şekilde anılmaktadır.
Ölümü düğün gibi algılayan ve Allah inancı tam olan bir toplum ne de güzel duruyor bu fani âlemde; semadaki yıldızlar gibi, kalplerdeki canlar gibi…
“Rabbim
Sen ki aşkın kıblesisin
Kalbi sana dönmeyenin
Aşkı kabul olur mu?” Mevlana Hazretleri’nin tek kıblesi ve istikameti mutlak cemal ve kudret sahibi Allah’tır. Ve ona kavuşmanın yolu da aşktır. Aşk olmasa hiçbir şey olmaz çünkü bu âlemin özünde aşk vardır. Aşk olmadan her şey eksiktir; yol, dava, insan vesaire her şey ve de herkes…
Molla Cami, gibi bir allâme: “Ben onu size nasıl anlatayım; peygamber değildir ama kitabı vardır.” dediği rivayet edilir. Kuranı Kerim’den sonra evlerimize giren ikinci büyük kitaptır Mesnevi…
Gönlümüzün ilacı başımızın tacı ruhumuzun miracı olma yolunda bizlere yol gösteren ışık tutan kol kanat geren hazreti Mevlana… Umman gönüllü, aşk bakışlı, bir büyük derviş.
“Aşk nedir?” sorusuna
“Ben ol da bil.” der. Hep aşk üzre geçen bir ömür; aşka ayarlı, aşka programlı, aşka rotalı ve aşka varışlı bir ömür…
“Allah’la dost olduktan sonra ölüm de hoştur ömür de…” der. Varlığında yok olmak istediği, ölümünü bile düğün gecesi olarak adlandırdığı sırf Allah’a kavuşmak adına, tamamen ilahi aşkla dolu olan bir ruh; Hazreti Mevlana…
“Vaslı hak olmaya eylersen heves
Aşka ulaş gayriden gönlünü kes.” Aşk üzre olmayan hayat ne boş bir hayattır, aşk üzre olmayan bir yol ne de yalnız bir yoldur, aşk üzre olmayan bir ruh ne de kuru bir ruhtur. “Madem hamallık ediyorsun” diye seslenir Mevlana “bari değerli bir yük taşı…”diye de noktayı koyar.
Sahi ne taşıdığınızı biliyor musunuz?
Neye hamallık ettiğinizi biliyor musunuz?
Boşa gitmesin bu hamallık, boşa yitmesin canınız…
Aşk Allah’a kavuşmaktır, kişi o yolda mücadele etmedikten sonra nafiledir her şey. Varış Allah’a olacak şüphesiz; ebedi ve ezeli istikamet, yürüyüş Allah’a olacak mecburi istikamet… Bütün ruhlar bütün ırmakların, derelerin, çayların akıp ummana kavuştuğu gibi insan ruhu da o mutlak cemale akacak. Öyle ya da böyle bu olacak… Ona kavuşma arzusunda olan, ölümü düğün gibi görür, vuslat olarak algılar ve bir an önce vasıl olmayı arzu eder.
Ah vuslat!
Ah aşk.
Aşk olsun
Aşkın cemal olsun ey insan.
“Kalp ruha demiş. ‘Ben severim, âşık olurum ama nedense acısını sen çekersin!’
Ruh ise cevap vermiş: Sen yeter ki âşık ol!”
İşte Mevlana aşkı…
“Ham”lıktan gelen; toyluktan ve yokluktan beslenen acuze ve biçare ve
pejmürde insan! Aşk ateşinde canı çıkana kadar, hakkı görene kadar, cemal olana intisap edene kadar “piş”ecek olan insan ve ahirde ten libasından sıyrılıp o mutlak olanın varlığında “yan”acak olan insan. Aşk olsun ömrüne… Yağmur yerine aşk yağsın üstüne… İçtiğin aşk olsun yediğin… Soluduğun aşk olsun… Ömrün aşk olsun emi!
Yandıkça kendini bulacak, öz olacak, tek olacak, bir olacak insan.
Bu yolculukta çile var dert var eziyet var ama bir tek ah yok bir tek of yok. Olsa aşk olmaz olsa vuslat olmaz. Aşkı göze alana bunlar ne ola ki? Dikenler varsın kanatsın ayakları, camlar varsın batsın tene, ateş yaksın eti… Ruh bir olduktan sonra gerisi hikâye…
Ney’i hatırlasana? Sazlıkta feryat ederdi beni kopardınız diye… Ayrılıklardan yana şikâyeti vardı hani… Asıl varlıktan kopmuştur sızlar ağlar dertli dertli inler… Oysa dönüş yine onadır.
“Gül düşünür gülistan
Diken düşünür dikenlik olursun.” Biz bugün Mevlana’yı düşünüyoruz
Mevlana gibi yanıp pişmeyi… Hamlıktan çıkmayı…
Ne dersiniz sevgili okuyucular?
Aşka var mısınız?