Ne zaman 21 Mart tarihi gelse Âşık Veysel Şatıroğlu gelir gözlerimin önüne’ de hüzünlenirim.

         Yıl 1972 aylardan ağustos ayıydı. Çünkü bu ayı unutmam mümkün değildir. Bu tarihte misafiri olmuştum Sivri Alan köyündeki tek katlı üzerinde çatısı bile bulunmayan evinde.

         Yedik içtik bir gece kaldığım evinde sazını sözünü dinledim ve ertesi gün düştü önümüze o meşhur kendi eliyle yetiştirdiği köyün güneyindeki meyve ağaçlarıyla dolu gözü gibi sevdiği bahçesine götürmüştü bizleri. İyi ki de o yıl ziyaret etmişim çünkü kendisi ertesi yıl 21 Mart 1973 tarihinde rahmetli olmuştu. Bazı özel nedenlerden dolayı cenazesine gidememiştim ama gönderdiğim bir çam fidanının mezarının yanına dikildiğini biliyorum. ”Ruhu Şad olsun”

         Neyse ben ziyaret kısmına döneyim. Bahçesine ben ve yanımda Âşık Veysel Şatıroğlu ve daha birkaç kişiyle vardık. Hiç unutmam bahçesinin ağaçlardan yapılma kapısını bizzat kendisi açmıştı. Kapıyı açtı o önde biz arkada bahçeye girdik.

         Bizlere bahçesinden bahsediyor bu bahçeyi kurmakla söğüt ağacından başka ağacın olmadığı köyünde nasıl bir örnek meyve bahçesini kurduğunu anlatıyordu.    

         Biz vardığımızda meyveler henüz tam olarak olmamıştı amma elmalar nerdeyse yenecek hale gelmişti. Cevizler desen yenice içleri olgunlaşmaya başlamıştı. Oradaki birilerinden bir bıçak istedim adam çıkardı cebinden bir çakı verdi. Ceviz ağacından birkaç ceviz kopardım ve kopardığım cevizlerin içini çakı yardımı ile oyarak yemiştim. Yemiştim diyorum çünkü çocukluğumuzda bizim de bahçelerimizde çok ceviz ağaçlarımız vardı da cevizin ne zaman olacağını oymasının ne zaman yeneceğini biliyordum. Oysa cevizin oymasını ne yanımdakiler biliyordu ne de oradaki köylüler biliyordu. Ben onları oyup yerken içlerinden bazılarının bizim eşik dediğimiz cevizin etrafındaki yeni kararmaya başlayan kısmını çıkarak geri kalan yenebilecek kısmından hem bahçe sahibi Aşık Veysel Şatıroğlu’ a ikram etmiştim hem de oradaki köylülere vererek cevizin tam olarak olgunlaşmadığı zamanda nasıl yeneceğini göstermiştim. Ayrıca bu şekildeki cevizin közde pişirilmiş taze mısır ile yendiğinde daha güzel bir tat vereceğini söylemiştim.

         Şimdi o bahçeyi gezdiğim ve evinde misafir olarak kaldığım eşinin kendi elleriyle pişirdiği ve bizlere yedirdiği yemekler onun bu ölüm yıl dönümünde aklıma geldi de birkaç satır yazı ile onu buradan anmadan edemedim.

         Allah yattığı yeri Cennet eylesin.

 

Ben giderim adım kalırdır dedin

Sen de göçtün gittin fani dünyadan,

Oysa sen köyünde, örnek biriydin,

Mekânın cennet olsun Şatır oğlu.

 

Kavuştun sen de o sadık yârine,

Bir şeyler oldu sazının teline,

Asmışlar gördüm de duvar üstüne,

Gelen giden bakardır, Şatır oğlu.

 

Hak’ ın gizli hazinesi toprakta,

Diyerek gittin sen de en sonunda,

Buldun mu bari sen kara toprakta,

Sevdiğin o yeri, sen Şatır oğlu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

( Âşık Veysel Anısına başlıklı yazı Ahmet Yüksel tarafından 22.03.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.