Türk-İslam âlimleri serisi –
15
ZÜNNUN-İ MISRİ
D. ? – Ö. (H. 245) 860
Tam adı; Sevban Bin İbrahim
denilmiştir,
Ebü’l Fey künyesi ile de
bilinmiştir,
Doğum tarihi kesin olarak
bilinmez,
Mısır’da yaşayıp orada vefat
etmiştir.
Bir tüccarın altın kesesi
çalınmış,
O bir deniz yolculuğunda
suçlanmış,
İftiraya uğrayıp işkence
yapılır,
El açıp dua edip Allah’a
sığınmış.
Denizdeki balıklar su üstüne
çıkmış,
Her birinin ağzında da
mücevher varmış,
Millet şaşkın şaşkın bu hale
bakarken,
Gerçek hırsız hemen ortaya
çıkıvermiş.
Bu sebepledir ki; Zünnun adı
verilir,
“Zünnun” balıkçı manasında
söylenmiştir,
İlmi yönden çok derin bir âlim
denilmiş,
Tasavvuf ilmini ilk kez o
bildirmiştir.
Tasavvuf; yüksek ilimlerin
sekizincisi,
Bu ilimde sağlam olur ahlak
temeli,
Dünya ve ahret saadeti
denilmiş,
Bu yolda yetir değerli din âlimi.
Mısri, Maliki Mezhebi’ndedir
denilmiş,
Mısri, İmam Malik’i bizzat
yakın bilmiş,
Onun eseri “Muvatta’yı
okumuştur,
Tasavvuf ilmini Şeyh
İsrafil’den öğrenmiş.
Mısri, Cenab-ı Allah’ın
aşığı denir,
O’nun sevgisiyle deli divane
biridir,
Ömrü boyunca Allah’ın
yolunda olmuş,
Böylece pek çok kerameti var
denilir.
Menkıbeleri de dilden dile
dolaşmış,
Nasihatler dolu hikmetli
sözü varmış,
Kabri Mısır’ın Kahire
şehrinde denilir,
Onun kabri üzerine bir türbe
yapılmış.
Zünnun-i Mısri der ki:
"İnsanı arzulardan kurtaran dost
ikidir. Gözü ve kulağı muhafaza etmektir."
"Kalbin hasta olmasının alâmeti
dörttür: Birincisi; tâattan (ibadetten) tad, haz almaz, ikincisi; Allah’u Teâlâ’dan
korkmaz. Üçüncüsü; eşyaya, mahlûkata ibret gözüyle bakmaz. Dördüncüsü;
dinlediği ilim ve nasihatten istifade etmez."
"Öyle birisiyle dostluk kur ki, senin
değişmenle değişmesin."
"Arif için hüzün ve sürur devamlı
değildir. Kürsüde vaaz ve nasihat ederken şu dehşet verici manzara daima gözü
önündedir. Başının üzerinde bir kılıç asılı durmaktadır. Kılıç çok ince bir
kılla tutturulmuştur. Kapının önünde de iki yırtıcı hayvan beklemektedir.
Başının üzerindeki kılıç, dinin hükümleridir. Kapıda beklemekte olan yırtıcı
iki hayvan da dinin emir ve yasaklarıdır."
"Her azanın tövbesi vardır. Kalp ve
gönülün tövbesi, şehveti terk etmektir. Gözün tövbesi, harama bakmamaktır.
Dilin tövbesi, fena söz söylemekten, gıybet etmekten çekinmektir. Kulağın
tövbesi, kötü sözleri dinlememektir. Ayağın tövbesi, haram yerlere gitmekten
kendini korumaktır."
"Şu üç şey ihlâs alâmetidir. Birincisi
medh ve kötülenmek ona tesir etmez, ikincisi, amelleri unutur, günahlarını
düşünür. Üçüncüsü, Hak Teâlâ’dan gayrisini gönlünden çıkarır."
"Tövbe iki kısımdır: İnâbe tövbesi;
kulun Allah’u Teâlâ’dan korkup tövbe etmesi, İsticaba tövbesi; kulun Allah’u Teâlâ’dan
utanıp tövbe etmesidir."
"Yemekle dolan midede hikmet
durmaz."
"Eline geçen bir parça ekmeğin
yanında, ayrıca katık olarak da tuz arayan kimse, veliler katında umduğunu
bulamaz."
"İlim tahsil ettiği hâlde, bu ilmiyle
amel etmeyen kimseye âlim denilmez."
"Eline iki ekmek geçip, bunların
hangisi helâldendir diye araştırmadan, düşünmeden yiyen kimse, hak yoldan felah
bulamaz."
"Murakabenin alâmeti, Allah’u Teâlâ’nın
tercih ettiğini tercih etmek, O'nun büyük gördüğünü büyük görmek ve küçük
gördüğünü küçük görmek."
"Sabır, Allah’u Teâlâ’nın emirlerine
muhalif olan davranışlardan uzaklaşmak, O'ndan gelen musibetlere sükûnetle
karşılık vermek ve fakirlik ihsan ettiği zaman, zengin görünmektir."
" Allah’u Teâlâ’yı sevmenin alâmeti
bütün ahlâkta ve bütün işlerde, O'nun sevgili Peygamberi olan Muhammed
aleyhisselâma uymaktır."
"Doğruluk, Allah’u Teâlâ’nın bir
kılıcıdır ki, üzerine konulan her şeyi keser."
"Doğru kimse, dili hak ve gerçek olanı
anlatan kimsedir."
"Kanaat eden rahat bulur, üstün
olur."
"Tevekkül eden, emin ve metin olur.
Faydalı işleri ihmal eden, faydasız işlerle uğraşır."
"İnsanların ayıpları ile meşgul olan,
kendi ayıbını görmez."
"Biz öyle insanlara kavuştuk ki,
onların her birinin ilmi arttıkça, zühdü de artıyordu. Dünyaya karşı,
ihtiyaçsız olup, onu sevmiyorlardı. Ama siz, bu hâlin tam zıddına sahipsiniz,
ilminiz arttıkça, dünyaya karşı sevginiz artıyor. Ona kavuşmak için,
birbirinizi iterek geçiyorsunuz. Onlar başkaydı. Dünya malını ilim elde etmek
için harcarlardı, onları böyle gördük. Ama siz şimdi tam tersine: Bir bilginiz
varsa, dünyalık sahibi olmak için, ortalığa saçıyorsunuz."
"Ruhun sıhhati az günah işlemek,
bedenin sıhhati az yemektedir."
"Sevgi seni konuşturur, korku rahatsız
eder, haya susturur."
"Zavallı arif, kendi Rabbini bırakıp
nereye gider. Ey kardeşim dikkat et İnsan hangi hususiyeti ile meleklerin
mescudü (kendisine doğru secde edileni) olmuştur. Bu üstünlüğü yenmesi
sebebinden olsa, buna ondan önce deve lâyıktı. Çünkü bir deve, elli insanın
yediğini yer. Şehvet kuvveti sebebiyle olsa, buna eşek daha uygundur. Çünkü
ondaki şehvet kuvveti yanında, insanınki ne kalır. Belki serçenin şehvet
kuvveti bile insanınkinin birçok katıdır. Gadab ve kızgınlık sebebi ile ise,
aslan buna daha lâyıktı. Görmek kuvveti sebebi ile olsa, buna akbaba daha
uygundur. Akıl kuvveti sebebi ile ise, buna melekler daha uygundur. Çünkü
insanın aklı, meleklerin aklının yanında çok az kalır. Eğer insanları doğru
yoldan çıkarmak, kandırmak, aldatmak sebebiyle ise, şeytan buna daha lâyıktı.
Görülüyor ki, insana mahsus olan özellikler ve meleklerin mescudü hususiyeti,
ondaki muhabbet cevheri ve aşk ateşidir. Bu, insanoğlundan başka hiçbir canlıya
verilmemiştir."
"İnsanlar Allah’u Teâlâ’dan korktukları
müddetçe, doğru yolda yürürler. Bu korku kalplerinden gitti mi, yollarını
kaybederler."
"Bir kula bak, vaktini boşa
harcıyorsa, boş şeylerle vakit geçiriyorsa, Allah’u Teâlâ’yı anmıyorsa, bilesin
ki, Allah’u Teâlâ onu sevmiyor."