Yitik kentlerin yosunlu kaldırım taşlarına bıraktım burnu Kaf Dağına uzanan düşlerimi
Ay ışığının sarı gölgesinde kaybettiğim çocukluğuma ağladım

Katli vacip bir sevdanın en azılı militanıyım
Yüreğimde güz kokulu sancılar
Dilime dolanan esrik bir duada buluyorum yaşama isteğini
İçimde esrik aşkların tortusu
Anılarımda saklı güzlü Kürt kızı 
Keskin bir hançer gibi deliyor bağrımı bu sevda


Bozkırın zılgıt sesleri tırmalarken kulağı
Nasırlı ellerimle çiğnediğim tütün gibi, çiğnendi umutlarım
Sevdanın kıyısından geçmeyen şerefsizlerle aşk atarken
Kelepçeleniyordu taraflı bir kavgada bileklerim


Sol yanım hep senin dediğim kadın kollarımda cansız sallanırken
Mahşerime bıraktım vuslatları 
Asıp gülüşlerimi kırlangıçların kanatlarına
Yolladım göç ülkesine doğru


Ruhum her şafakta çarmıha gerilirken
Silkinip kendime gelmek adına
Kapandım sevdanın secdesine yüzükoyun
Gözlerimde nâr-ı firâk sancısı
Arîm seli kanadı gözbebeklerim...

Beynimin terli kasıklarında parçalanırken aşk
D/evrim geçiriyordu dilim fütursuz
Sağan(ağına) tutulurken yüreğim sevdanın
Gözlerimin deltasında biriktirdim gözyaşlarımı
Yakışmazdı ya bana ağlamak yar
Ağladım işte ağladım


Sesiyle şiirime hayat veren Değerli abim Ahmet Çolakoğlu"na ve emeklerinden dolayı Irmak Eriş Bey"e saygı ve sevgilerimle 


( Nâr-ı Firâk başlıklı yazı Ahraz tarafından 5.04.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.