Off off yine sıktı işte... Ne vardı sanki yıllar sonra tekrar giyecek, bu inat niye. Duruyordu yıllardır dolabımın baş köşesinde. İlk gençlik yıllarımda aldığımda ne kadar güzeldi oysa hem rengi, hem modeli göreni düşürüyordu aşka.

Cezbetmişti kalbimin her yerini. Dikişleri billurdu sanki, düğmeleri saf sedef rengi, ya deseni toz pembe bir atlas gibi. Hele yakası ışık ışık nazlanırdı... Üstelik çok uyguna geldi alırken kampanya vardı. Hoş daha sonra fiyatı daha da düştü ... Yine de pişman olmadım benim ki en güzeliydi çünkü...

İlk giydiğimde biraz sıkıyordu aslında. Bir beden küçük mü almıştım ne? Ama gözümü öyle bürümüştü ki güzelliği, aldırış etmedim sıkmasına bile. Nasıl olsa zayıflardım gün geçtikçe. O güzelim gömleğe sığmak için feda ederdim aklıma gelmeyen şeyleri bile. Tabi kısa zamanda zayıfladım bu azimle... Allahım bir gömlek nelere kadir dedim kendi kendime.

Ama yok olmadı yine... O kadar fazla fazla kilo verecek ne vardı bu sefer de bak bol geldi işte . Kumaşı ipektendi, güzel olmasına güzeldi. Şöyle tiril tiril incecik, bol dökümlü. Ama kış günü giymişim, çok üşüttü. Bununla kalsa iyi bir de herkese güldürttü.

Evet evet yazın giymeliyim dedim kendime. Sabırsızlıkla bekledim kışın bitmesini, içimde hiç soldurmadığım bir ümitle. Bahar çiçek çiçek yazı giyinirken, ben de gözümden sakındığım şatafatlı gömleğimi giyindim üzerime. Ateştendi sanki sinesi, bunalttı terletti, yara oldu sindi tenime. Yetmedi kanattı, lekeleri hala bir mühür gibi durur üzerinde.

Acaba imalat hatası mı, yoksa modelinde mi bir sorun vardı? Anlamadım bedeninde mi ya da kumaşında mı? Ne yapsam üzerime olmadı. Ben onu hırsla istedikçe o beni reddetti aksine. Ya büyük, ya küçük geldi, ya üşüttü, ya terletti.

Hevesimi kursağımda bırakıp, eski soluk giysilerime döndüm ben de. Biliyorum bunlar çok sıradan, gösterişsiz, donuktu, ama rahattı en azından, üstelik bunaltmıyordu da. Ne yalan söyleyeyim aklım hala o muhteşem gömlekte ama...Alamadım hevesimi, alamadım ya...

Kimi gün giyindim kem gözle baktılar. Acımadan üzerimde paraladılar. Çekemediler güzelliğini, hırpaladılar. Doğal olarak yıprandı, ilk ışıltısı kalmadı, ama ben onu ne atabildim, ne yakabildim.

Ödünç istediler iyi niyetle verdim düşünmeden, oysa değerini bilemediler. Ne var ne yoksa üstüne döktüler. Sedef düğmelerini, tek tek kurşuna dizdiler, nedense anlamını hissedemediler. Üstüne üstlük alay edip sinesini kanattılar, o duru saflığına bir kez alıcı gözle bakmadılar.

Çıkmadı kan lekeleri, kaderim der taşır hiç sızlanmadan hem de... Yine atamadım veremedim lekeli gömleğimi yabancı ellere.. O kadar seviyordum ki onu, kıyamadım bir başkasının üzerinde görmeye.

Yıllar boyu sakladım lekeli gömleğimi, kalp evimin en gizli odacıklarında. O kanlı gömlek 'aşk' tı aslında. Bana bir türlü uymayan, hırpalanmış gömlek, saf duru bir 'aşk' tı. İşte bugüne kadar, sakladım sabırla... Ama umudum bitmedi, varsın kan lekeleri olsun yakasında, varsın yırtık olsun kolları, bozulsun kolası da... Düğmeleri de yitip gitsin sonsuzluğa. Biliyorum o bir gün bana tam uyacak, hem de herkesten çok yakışacak. Başım dik, yüreğim onu hep gururla taşıyacak.
( Ve İncindi Aşk ! başlıklı yazı Gülşen tarafından 7.09.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu