Bu bir veda değil aslında…
Öyle düşün yani…
Uzaklarda fakat mutlak içinde aşkının
Tutkulu şarkılar besteleyeceğim varlığına
Ve
Aklımı çelen o minyon çıplağındaki günahı
Resmedeceğim her fırsatta
Tenime işlemiş bilgeliğin koyu kızılına
.
.
.
Kahpece gölgeliyor ruhumu ölüm
Onikiparmak bağırsağımda kuruyor yaşamın dere yatağı
Oluk oluk içime kanıyorken cismim
Dışıma baş veriyor kılcallarımdan milyarlarcası
Biliyor olmanın lanetinden midir *nedir?
O kadar sabırsız ki bu aralar tescilli bilge jokeyliğim
Yelelerine sımsıkı yapışmış aygır ruhum
VİP Cennet harasının uçsuz yeşillerinde
Bu yüzden
Koşturup duruyor cehennem kısraklarını koşumsuz
Geçkin kadınlar yokluğuma yaşlar dökerek arzuluyorlar
ihtirasımı…
Vazgeçimsiz günahlarına
Benimle atmak istiyorlar ilk adımlarını taze dilberler…
Ve
Mor cübbeli cahil imamlar
Her yeni gün tanrıya/larına havale ediyorlar
Savaşçı itiraflarımdaki inançsızlığı…
Özüme inancımı ya da… Kim bilir!
.
.
.
Bu bir veda değil aslında…
Öyle düşün yani…
Uzaklarda fakat mutlak içinde aşkının
Ruhumla okşayacağım kalbini
Ve
Çözümsüzlüğündeki saflığa bulaştırmamak için şeytanımın Kızılını
Helaline gönülsüz sakladığın bakir ense köküne
Sadece düşlerimde değdireceğim çatal dilimi her duş vakti
-( ki ne vakit düşsen aklıma seni keselemeye orandan
başlıyorum dudaklarımla)
Ve söz sana;
Öylesine bitimsiz seveceğim ki seni
Ateşimle *vaftizleyeceğim her günahın sağ kulak
kutsalına
Aslı kadim bir destanda gizli o ilk aşkın yasaklı adını
Korkusuzca fısıldayacağım defalarca…
-(e bu zaten senin de adın sonsuzluğumda hep sayıklayacağım)
(Yıldıray Kızıltan)