Yoksul Dostum’a
//Duydum dostlar paye
vermiş; olmuşsun Üstad-ı Kebir
Hakkın senin altından tâc; helâl olsun
her deste kâr.
Bilirsin ki hiç kıskanmam; hedefimiz,
yolumuz bir
Gıpta ettim başarını; dilim, tebrike
bestekâr.//
***
Ey Üstad-ı Kebir
dostum! Endişeyi
içinden at!
Ben patika yolcusuyum; sana dardır asfalt, bulvar
Maharetli bir aşçısın; her yemekte
ayrı bir tat
Lâkin çorban biraz tuzlu; içinde de
hayli KIL var. :-)
Haddin bilen bir fakirim; kimse ile
etmem yarış
Yazdıklarım çöpe gitti; paramparça,
kırış kırış
Mevsimleri pay etmişler; bana düşen
zemheri, kış
Tam ağlarken, "sus" dediler; sordum
"neden?" Dediler "ar"!
Sırra kadem bastığın an, gözlerim ufku
tarıyor
Ellerinde gül buketi, dostların seni
arıyor
Kalemime baktım durdum; bilmem ki neye
yarıyor?
ilham desen çoktan kayıp; gönül sazım
tutmaz ayar.
Gönüllerde yer aradım; baktım hiç yok;
talan olmuş
Sevgi, vefa hep hikâye; "dostluk" denen
yalan olmuş
Bir bahçeye çadır kurdum; dedim, artık
olan olmuş
El açıp çok dua ettim; talih bana
olmadı yar.
İki cambaz oynamazmış, biliyorum, aynı
ipte
İtibarın tavan yapmış; sana kindar, kalmış
dipte
Hakiki dost bulamadım;
senin gibi, aynı tipte;
Espirili, halden bilen, sevgi dolu bir ihtiyar.
:-)
Mecit AKTÜRK