Sizin babanız bırakıp gitti mi?
Acıların kara mayınları hiç yüzünüze
değdi mi?
Çaresizlik içinde, elinizden hiçbir şey
gelmeden gözlerinizin önünde bırakıp gitti mi?
Bir haberle sana koştum babam.
Düzelecek dediler inanmadım, yardım edin
ne olur diye çaresizlik içinde, bir o yana bir bu yana koştum durdum,
çaresizlik içinde, neler olacağını bilerek kıvrandım durdum.. Sonra baban gitti
dediler,
Buz oldum…
Dondum kaldım.
Duyduğum kara habere bildiğim halde
inanamadım.
Taş oldum.
Duvar oldum.
Hissiz bir canlı gibi bir kenara
çekilip sustum kaldım.
Bir babalar günü daha yine sensiz, yine
sessiz.
Bazen uzaklardan gelir sesin sıçrarım uykumdan
neşesiz…
Ne zaman resmine baksam göz pınarlarımdan şelaleler
çağıldar, sessiz, sessiz.
Ahh be babam, canımı, kanımı veren
babam sen rahat uyu biz kaldık bu dünya da yalan.
Bazen eski günler gelir aklıma, hani bana
kızardın ya. Hani çok kızar söylenirdin yaa.
Bazen, dakikalar geçmeden bir bahane bulur benim gönlümü alırdın ya.
Seni çok özlüyorum babammm.
Seni öyle özlüyorum ki, bazen hayatın
tonlarca ağırlığı altında bir de senin hasretine dayanamıyorum.
Sen gideli hiçbir şeyin tadı tuzu yok
buralarda, öyle yalnızım ki, bunu şimdi çok daha iyi hissediyorum.
Bu sakat birinin koltuk değneğini kaybetmesi
gibi, gecelerin, gündüzlere hasretle kucaklaşması gibi.
İki nefeslik ömrün hayata sıkışıp
kalması gibi.
Sensizliğin tarifi yok, açıklaması yok
babammm.
Ne zaman aklıma gelsen, kara bulutlar
düşer yüreğime, nefes alamam,
Haykırmak isterim Allah’ım neden diye.
Bir isyan değil bu, çekilecek,
yaşanacakmış bu çile.
Yine babalar günü gelmekte ve ben
yüreğimde tüm acılarımla, en sevdiğin çiçeklerden bir demek buketle sana
geleceğim içimdeki özleminle. Yattığın yerde rahat uyu diyerek, unutmadığım sıcaklığına
inat kapanacağım buz gibi bir mermere.
Yattığın yerde rahat uyu babammm.
Seni çok seviyorum diyeceğim belki
duyarsın diye.
Benim biricik Canım Babacığım,